15 Aralık 2011 Perşembe

Neden AKP Diyorum (bir okura cevap)

Sayın Yıldız,
Ben bu ülkede yaşayan ben ve benim gibi sıradan vatandaşların neler düşündüğünü ve nelerin olduğunu bize yansıdığı şekilde özetlemeye çalıştım. Siyasi tutumuma gelince onu siz de belirtmişsiniz, saklamadığım yazılarımdan anlaşılmaktadır. Kaldı ki ne AKP'nin, ne de CHP'nin benim desteğime ihtiyacı yok.
Maalesef ülkemizde takım tutar gibi parti tutuluyor, bir düşüncenin karşısında olmak başka o düşüncedeki insanların hepsini "aptal" yerine koymak başkadır. Her partinin programında beğendiğim noktaların olduğunu her partiye eşit mesafede olduğumu ayrıca belirtmek istemiyorum.
Bu satırların yazarı 12 Eylül İhtilalı sonrası oluşan her hükumetin çalışmasını bizzat görerek yaşadı. Yaşadığımız olaylara kayıtsız kalmamız düşünülemez, bu nedenle de bir zaman Özal nedeni ile ANAP'a sonra Refah partisine oy verdim. Fikri Sağların mecliste olduğu bir dönemde Mersin Belediye seçimleri için Kaya Mutlu'yu (CHP) destekledim. Ülkücü bir kökenden gelmiş olmama rağmen yine Milletvekilliği için Refah Partisine oy verirken yerel seçimler için MHP'ye oy vererek çalışanın ve kendimce doğru gördüğüm insanların yanında oldum.
Tayyip Erdoğan Belediye başkanı olmadan evvel İstanbul'un ne halde olduğunu çok iyi biliyorum. Hatırlayın Nurettin Sözen zamanında İstanbul'un durumunu. Eminönü meydanları çöp kokusundan geçilmezdi, halkın içmeye suyu bile yoktu, trafik dersen içler acısıydı. Millet çöp kokusundan sokağa çıkamaz halde iken sizin partinizin Belediye başkanı yandaşlarını Belediye ye doldurma derdindeydi (Aynen Kılıçtaroğlu'nun yaptığı gibi).


ANAP iktidarı ile Bedrettin Dalan kısmen de olsa İstanbul halkına nefes aldırdı. Sonrasını biliyorsun(uz) Tayyip Erdoğan ile İstanbul yeniden bir dünya kenti oldu. Yeni barajlar yapılması, İstanbul'a su verilmesi başta olmak üzere, hızla trafiğe köklü çözüm getirilmesi sağlandı. Toplu taşıma bir-kaç "kıytırık" Belediye otobüsünden ibaretken Metrolarla halkın tanışması bu dönemin eseridir.
İstanbul'un çehresini değiştiren Erdoğan, Türkiye ye bir umut olmuştu, sizin ve sizin gibi düşünce kalıbında olan statükocu ve tahakkümcü zihniyet, arkalarına yargıyı da alarak önünü kesmeyi denedi. CHP yıllardır bildik CHP, değişen sadece sürücü, o da bir yol kazasına karışan başka sürücün yerine oraya monte edilmiş adeta "uhu" ile tutturulmuştur, seçimden sonra da "evli ev'ine, köylü köy'üne" gidecektir.
Üniversite sahibi olup ta işsiz olanlar sadece CHP'li olanlar mı? AK Partiyi destekleyenlerden evinde işsiz olanlar yok mu? 
Kardeşimin okuduğu dönem (son sınıfta iken) üniversiteden mezun olanlar Mühendislik belgesiyle mezun oldular(bkz.Gazi Üniversitesi), YÖK bir karar aldı sonraki mezunlar Yapı Teknikeri olarak mezun edildi. Yapı öğretmenliği eline geçmeyince çeşitli Yurt dışı müteahhitlik firmaları ile ekmeğini Ülkemizin dışında arıyor. Kız kardeşim KPSS'e üç dönemdir girmesine rağmen henüz yerleşemedi, "özürlü" erkek kardeşim İstanbul da pazarcılık yaparak ekmeğini çıkarmak peşinde (özürlü sınavına girip seksen puanın üzerinde almasına rağmen). İşsizlik elbette benimde derdim ve üzerine kafa yoruyoruz, sadece siz değilsiniz bu konuda mağdur olanlar.
Ülkemizin işsizlikte geldiği nokta, benim evimde işsizin olmasıyla hesaplanacak değil elbette, gir(in) TUİK'in sitesine oradan bakın(ız) neler olup bittiğine. Bu gün haberleri okursan(ız) yine otuz bin öğretmenin atamasının yapıldığını göreceksin(iz). İşsizlik oranında bu hükumet dönemindeki işsizlik sayısının nasıl seyrettiğine grafiklerle bakın(ız), insaf ya hu, benim evimdeki işsizler işe girerse hükumet doğru, açıktaysa "tu kaka" öyle mi? 
Konuyu başka noktaya getireyim o halde, "sözde mahkemeler" diyorsun(uz) "açılım"dan yola çıkarak: 
Hiç değilse Habur'dan giren beş on kişiyi darağacında sallandırma utancını taşımadı bu hükumet, bu bile yeterli değil mi. Hatırlayın(ız) CHP'li yılları, Kaymakam İlçe başkanı, Vali İl Başkanı değil miydi? Köy Muhtarı köylüye kendi tarlasının işini yaptırırdı, çalışmayanı Köy Odasına alırlar ayaklarına sabaha kadar masaj(!) yaparlardı. Köylerde bile kimse açıktan eline Bağlamasını alıp Türkü söyleyemezdi, Ezan-ı Muhammedi bile Türkçe okutuluyordu. Ekmek karne ile dağıtılıyor, köylüye mazot karne ile veriliyordu. Eh tabi bunları sizler hatırlamazsınız, hatırlayanlar da ideolojik saplantıları ile bu yönleri dikkatlerden kaçırırlar.
Size bir anekdot hatırlatayım, seksenli yıllarda bile meydanlarda "dar ağaçları" duruyordu. Halk o kadar sindirilmişti ki ağaçtan bile korktuklarından onu oradan kaldırıp yakmaya bile cesaret edemiyordu, alın elinize eski Elazığ resimlerini, Sivas resimlerini sıra sıra darağaçlarını ne menem bir şey görün (Sivas kampları,Diyarbakır cezaevi,Sinoplar, Mamaklar hafızamızda dır haala). Köylerde yol kenarlarında tepelerde olurdu o ağaçlar, küçücük çocuk halimizle merak ederdik bu nedir diye, bize onların çobanların yemeklerini yaptığı ve kazanlarını asıp altına ateş yakıldığı(!) söylenirdi, oysa gerçek bambaşkadır.İstiklal Mahkemeleri(n)de (Kılıç Ali'nin meşhur mahkemeleri) onlarca masum insanımızı "önce idam edelim sonra şahitleri dinleriz" in utancı yaşattı bu ülkeye. İnsanları sarığı için, cübbesi için, inancı için gözlerini kırpmadan sallandırdılar. Hızlarını alamadılar seçimle gelmiş, halkın teveccühüne mazhar olmuş bir Başbakan'ı sehpaya göndermekten imtina etmediler...
CHP Cumhuriyetle yaşıt denir, Demokrasiyi İnönü getirdi diye söylenir, pekiyi işin aslı öyle mi? Hayır. CHP açık oy gizli tasnif diyerek seçim yaptı(lar), dipçik zoru ile milletin iradesini gasp etti(ler), açık oy gizli tasnif ortadan kalkınca ilk seçimde Demokrat parti tarafından "alaşağı" edildiler. Ömrü hayatında bir kez olsun halkın teveccühüne mazhar olamadı(lar). Yaşanan her darbenin arkasında CHP vardır, askerleri "kışkırtarak", Atatürk'ü alet ederek, Laiklik le, İran'a döneriz korkusu ile, Arabistan rejimi geliyor İrtica hortladı mavalları ile içimize korku salmaya devam ettiler ve halada uslanmışa benzemiyorlar. Yukarıda kısaca özetlediklerim ışığında, hangisinin "sözde mahkeme" hangisinin halkın iradesi olduğunu sizlerin vicdanına bırakıyorum.
Özelleştirme diyorsunuz, özelleştirme sayesinde devlet bir dizi kamburundan kurtuldu. Rahmetli Özal ikinci köprüyü satacağını söylediğinde de aynı "karabasanları" görüyordunuz. Ne oldu, satın alanlar alıp yurt dışına mı kaçırdı Milli servetimizi, yoksa oradan gelen para ile yenisi yapılmadı mı? Her ikisi de şimdi darphane gibi devlet kasasına para akıtmaya devam ediyor.
Önceki yazılarımda hastanelerde yaşananlara bir kaç örnek vermiştim, sigorta hastanelerinin durumu ve devlet hastanelerinin işleyişi ve ilaç kuyruklarını hepimiz hatırlıyoruz...(benim ailemin sosyal güvencesi olmadığı için yeterli tedavi yapılamadığından dört kardeş "özürlü" ne demek istediğimi anlamışsınızdır) 
Abdi İpkeçi cinayetinden tutun da Uğur Mumcu'ya kadar bir dizi onurlu kalem bu hükumet zamanında "kim vurdu" ya gitmedi. Haala hafızalarımızda taze olan Deniz Gezmişlerin, Hüseyin İnanların, Mahirlerin, içimizi yakan idamları tazeliğini koruyor. On yedi yaşında gencecik bir fidanımız dı Erdal Eren... Bu hükumet böyle bir utancı taşımıyor dikkatinizi çekerim. Bu gün meydanlarda elinde iple siyaset yapan ya da yaptığını sananlar var ne yazık ki. Oysa "bir insanı öldürmek bütün insanlığı öldürmektir" diyor dinimiz. Bunların ne dinle ne devletle (devlet öç almaz) uzak yakın bir ilişkisi olamaz...
Gelelim gençlerin protestosuna, gençlerimiz de her insan gibi demokratik yollardan elbette protesto yapabilir, ancak; hiç ama hiç kimse bir siyasi partinin önceden miting düzenlemek için izin aldığı miting meydanında, provokasyon yapamaz. Miting meydanları da toplantı ve yürüyüş yerlerinin de yasa ile sınırları çizilmiştir. Müracaatını(zı) yaparsın(ız) devletin (sana) tahsis ettiği yerde gider protestonu(zu) yaparsın(ız), devletin polisi de seni ve halkı korumak için, can güvenliğiniz için, önlemini alır. Çıkar anlatırsın(ız), konuşmanı(zı) yapar bildirini(zi) dağıtır kırıp dökmeden dağılırsın(nız). Sokakları ateşe vermek, kamu malına zarar vermek demokrasi mi, protesto bu mu?.. Halkı kışkırtmak, taşlı sopalı saldırı ne zamandan beri demokrasi oldu, güldürmeyin insanı.
Terörün bittiği ve bitme noktasına geldiğini söylüyorsun(uz).
Genelkurmaya iki satır yazı yaz(ın), sana yıl, yıl şehitlerin istatistiğini yollasınlar. Senelerce dağa taşa bomba yağdırarak Ülkemizin serveti heba oldu. Gençlerimiz gençliğinin baharında Al Bayrağa sarılı tabutlarla geldi, analar ağladı. Kimileri dağlarda öldü, ocaklara figan düştü. Hangi akıl sahibi ölüler üzerinden siyaset yapar, oy devşirmeye kalkar? Ama üzülerek söylemek gerekirse haala Şehit cenazesinden medet umanları görüyoruz. 
Toprak satılma hikayesini de kısaca hatırlatayım.
Girin "youtup"a bakın yıllara göre hangi hükumet ve hükumetler döneminde kimlere ve ne kadar toprak satılmıştır. 
Şunu anlamıyorsunuz, ya da anlamak istemiyorsunuz. Milyonlarca işçimiz başta Almanya olmak üzere çeşitli Ülkelerde çalışıyor, çalıştığı ülkelerde bağ bahçe tarla da albiliyor ev de alabiliyor. Kimileri oralarda fabrika yapıyor, işçi çalıştırıyor bulunduğu Ülkenlerin devletine vergi veriyor, katma değer üretiyor. O ülkelerden hangisi kalkıp ta "vatan elden gidiyor, İsrail olacağız" diyor, el insaf. Almanya, Hollanda ve diğer Ülkelerin hemen her mahallesinde Camilerimiz var, kendi yurdumuzda bile doğru dürüst ibadet özgürlüğü yokken oralarda ezan okunuyor millet dinini öğreniyor, kültüründen kopmuyor. Bize yıllarca "öcü" gösterdiler, neymiş "irtica" hortlamış mış, Laiklik elden gidiyormuş (muş) ve daha neler neler...
Bir kesim yıllarca Cumhuriyeti ve Atatürk'ü Tekellerinde gördü, kendisi gibi düşünmeyenler, Cumhuriyet düşmanı, kılık kıyafete uymayanlar da Atatürk düşmanı oldu(!)... Arkalarına sivil toplum örgülerini aldılar, Medya zaten ellerinde idi (bkz.M.A.Brand'ın son üç yazısı), başları sıkışınca emir komuta zincirinde siparişle "muhtıra" almaya, hükumetler devirmeye alışmışlardı, saltanatları sallandı.
Dertleri ne Ülkenin kalkınması, ne de Demokrasi. Ellerine geçirdikleri koltuklarını koruma derdindeler, saltanatları yerle bir oldu. Okudular önlerini kestiler, seslerini yükselttiler irticacı yaftasıyla okuldan (ve ya askeriyeden) atıldılar, örtüleri ile alay ettiler okullara sokulmadılar, fişlendiler, cop-lan-dı-lar...
Yüksek yargı ellerinde idi, YÖK "babalarının çiftliği", Askerler emirlerine amade idi. Yıllarca nifak serpiştirip, kin ve nefret tohumu attılar. Kendileri gibi düşünmeyenleri devletin hiç bir kademesine sokmadılar.
İşe alımlarda ideolojik görüşlerine bakarak aldılar, devletin her kurumuna yandaşlarını doldurdular. Az gözü açık(!) olanlar ticarette dehasını ortaya koydu, devletin kasasından kendilerine bir kanal açmışlardı. Hortumların diğer ucunda kendilerinin kasası diğer tarafında içi boşaltılmış hazine vardı. Devlet bankaları başta olmak üzere diğer kurumlar da batmaya mahkûmdu. Para kazanmıyor katma değer üretmiyordu. Bir kişi çalışacak yerde yüzlerce kişi çalışarak Milli kaynaklarımız çar-çur ediliyordu. Özelleştirmeler sonucu halk kaliteli hizmetle rekabete dayalı ticareti öğrendi. Halinden memnundu, ilk defa insan onuruna yakışır kurum ve kurumlar görmeye başlamışlardı. Etraf tefeciden geçilmiyor, bir gecede binlerce yeni yetme zenginler türüyordu. İMF'ye el açıyor adeta dileniyor durumunda idik. Gelecek kaygısı terör ve kaosa hızla sürükleniyorduk...
Ben uzayda yaşamıyordum sa bunlar ne peki, ben düş görüyorum, o halde siz bu ülkede yaşamıyor musunuz? İdeolojiler iniz bu kadar mı gözlerinizi köreltti, (hatırlarsan bana bu soruyu sormuştun) yapılanları nasıl görmezsin(iz) ya da görmezden gelirsin(iz)...
Bu hükumet zamanında fakir fukara ev bark sahibi oldu. İlk defa gelecek kaygısı taşımadan önümüze bakar olduk. Yüzde yüzleri düşmeyen enflasyon yüzde beşlere geriledi. Dış borcumu hızla ödüyoruz,İMF olmadan da memurumuza işçimize Devlet maaşlarını verebiliyor. Başka Ülkelere maddi yardımlar yapabilir hale geldik, dev projelerle adımızdan söz eder olduk. Milli silah sanayimiz başta olmak üzere ağır sanayi hamlesi bu hükumetle başladı.
Birazcık aklı iz'anı olan insanların bunları görmemesi imkânsız bana bunların boş söylemler olduğunu söylüyorsun(uz), o halde buyurun siz anlatın da irşat olalım. Ne menem bir CHP imiş görelim, anlat(ın) projelerini(zi), gelmişini(zi) geçmişini(zi) dök(ün) ortaya görelim., bilmediğimiz ne icraatları var ise anlat(ın)...
Gelişmiş bir Ülkede yaşamak hepimizin hakkı, insan onuruna yakışır bir hizmeti bizim Ülkemizin insanları da hak ediyor. Demokratik haklar ve talepler hepimizin hemfikir olduğu noktalar. El birliği ile daha geliştirmek ve gelişmek bizim elimizde...
Cumhuriyet tarihinde bir ilk yaşanacak ve AKP üçüncü defa halkın teveccühüne mazhar olacak. Son günlerde ortaya çıkan tahriklerde bu Milletin hızını kesmeyecek ve siz ve sizin gibi düşünenlere sandıkta en güzel (okkalı) cevabı verecektir, selam ve dua ile...
02 Haziran 2011 Perşembe

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder