29 Kasım 2018 Perşembe

Ak Partinin Kuluncak’ta İşi Zor

 Mart ayında yapılacak yerel seçimlerin çok iddialı ve bir o kadarda da zor geçeceği aşikar.

İktidar partisi “cephe" kaybetmek istemezken ana muhalefet ve diğer partiler cephede “gedik açma” çabası içerisinde yoğun bir tempo ile seçime asılacak.
Yapılan ittifakların ne derecede “kurtarıcı” olacağını hep beraber yaşayıp göreceğiz. Lakin yerelde işler sanıldığı gibi pekte kolay olmayacak. Özellikle küçük nüfuslu ilçelerde parti kadar adayın portföyü de belirli olacak. Bu kapsamda da adaylar halka kendilerini “doğru anlatabilmeli” ve yapacağını vaat ettiği projelerin tutarlı ve yapılabilir olduğuna seçmeni ikna etmelidir.
Başından beri söylediğim veya söylemeye çalıştığımız bir hususa dikkatinizi çekmek istiyorum.(Lakin şunu da belirtmek zorundayım; “kimsenin borazancısı veya herhangi bir partinin kalemşoru” değilim. Aslına bakarsanız her defasında bu noktayı açıklamak zorunda hissediyor olmam fena halde sinirlerimi bozuyor.)
Ben sahadan gördüğüm yansımaları objektif bir şekilde sizlere aktarma niyetindeyim diyerek sadede gelecek olursak...
Büyükşehirde Ak Parti banko kazanır lakin bazı ilçeleri kaybetme potansiyel yüzde elli elli.
Örneğin Hekimhan çok kritik bir ilçe ve yine aynı şekilde Kuluncak. Her iki ilçe de “İyi bir adayla" CHP’ye geçebilir. Bunu ben mevcut AK Parti seçmeni profiline bakarak görebiliyorum.
Kuluncak için AK Partinin adayı mevcut başkan Mehmet BOYRAZ olduğu nerede ise kesinleşmiş durumda. Bu durumda AK Parti il yönetimi ve genel merkez halkın beklentilerini dikkate almıyor düşüncesindeyim. Çünkü mevcut başkana karşı tabiri caizse büyük bir öfke olduğunu görebiliyoruz. AK Parti, seçmeninin talebine neden kulak kapattığını doğrusu bende anlamış değilim.
Bu durumda benim aklıma gelen; ya doğrudan vatandaşa ulaşıp temayül yapılmıyor, veyahut sanılanın aksine bile isteye seçmenin öfkesinin etkili olmayacağı düşüncesiyle tersi bir kanaat belirtilip genel merkeze “olumlu" kanaat iletiliyor.
Mevcut vekillerin “ittifakı” ile Boyraz'da karar kılınması anlaşılabilir bir durum değil. Lakin geçen seçimde çok az bir oy farkıyla aldıkları ilçeyi oy sayılarını düşürerek CHP’ye “altın tepside” sunacaklarını sanırım görmüyorlar.
Pazar günü CHP Kuluncak'ta ön seçim yapacak. Seçim sonucuna göre aday belirlenir mi bilemiyorum. Bana göre CHP şimdiden albaydan yana tavır almış görünüyor. Eğer öyle ise ön seçim bir bakıma seçmenin “gazını almaya" yönelik bir siyasi hareket.
Kişisel düşüncem -ki bunu başkan Kiraz'la da paylaştım- albay aday gösterilir.
Bu durumda Kuluncak seçmeni her iki partiye karşı cephe oluşturur. Seçmen; “Bu ne kardeşim! Ak Parti adayı Boyraz, CHP Boyraz. Boyraz hanedanlığı mı kuruldu" der ve kazanma ihtimali daha fazla olan bağımsız Ali Arslan etrafında kenetlenir.
Şimdi diyeceksiniz ki neden MHP değil de bağımsız? Şundan;
MHP Adayı bana göre Erhan CENGİZ olacak. Cengiz'i kişisel olarak tanımam lakin eğitim düzeyi düşük ve “devlet tecrübesi” yok. Dolayısıyla “düşük profilli” bir adayla MHP’nın kazanma şansı sıfır.
Kaldı ki MHP hiçbir zaman tam anlamıyla “ciddi bir teşkilat” bile kuramadı. Seçmene verebileceği “ciddi bir vaat” veya projeden yoksun. Seçildiği taktirde ne yapacakları ile hem adayın ve hem de teşkilâtın hiçbir fikri altyapısı yok. Olmadığı gibi ciddi bir kadro oluşturma ihtimali de yok.
Bunun temel nedeni ise MHP kurulduğu günden bu yana kendisini bir “ideolojiye" hapsederek merkezîleşmemesidir diyebiliriz.
Bugün siyaset sahnesinde olan bir parti olarak MHP’’nin iktidar olmak gibi bir çabasının olmaması yerele de yansıyor. Dolayısıyla da secimi kazanıp kazanamamasının pekte bir önemi yok. Diyelim ki MHP seçimi aldı. Bu durumda da seçilen başkanın mevcut teşkilâtın yapısından dolayı “eli kolu bağlı” olacak.
Sonuç olarak şunu diyebiliriz:
Kim veya hangi parti kazanırsa kazansın kaybeden Kuluncak olacak. Kaybeden hizmet bekleyen Kuluncaklı köylümüz olacak. Sonunda da şunu diyeceğimiz kesin. Gelen gideni aratır.
İnşallah yanılırız, zira Kuluncak ve köylerinde yapılması beklenen onlarca hizmet başka bir bahara kalır...

26 Kasım 2018 Pazartesi

Siyasette Yeni Dönemin Ayak Sesleri ve Gürkan Faktörü

 Siyaset en genel anlamıyla bir yönetim sanatıdır. Bu sanatı icra edenler bilirler “Siyasette duygusallığa” yer yoktur.

Siyasetin kendine has bir dili vardır. Öncelikle iyi bir hatip olmalısınız. Kitleleri peşinizden sürükleyeceğiniz “özgün” bir fikri projeniz ve altyapınız olmalı. Bununla beraber “kitle psikolojisini” iyi bilmelisiniz. Vatandaşa “Hayır” demeden HAYIR diyebilmelisiniz.
Her ne kadar tecrübeli ve donanımlı da olsanız “iyi bir ekip" olmadan büyük işlere imza atamazsınız. Yerel yönetimlerin olmazsa olmazı kolektif bir bilinç ve ortak akıldır.
Göreve geldiğinizde her biri işinin uzmanı bir kadro oluşturamadığınız takdirde tek başına projelerinizi hayata geçirme şansına sahip olamaz ve sizden beklenilen hizmeti sağlayamadığınız takdirde halkın gözündeki imajınız ve itibarınız bir gecede yok olur. Siyasi hayatımızda bunu pek çok örneğine hepimiz şahitlik etmişizdir.
Bu kısa değerlendirmenin ardından yerele gelecek olursak...
Geçtiğimiz yıllarda ülkemiz FETÖ denilen hain örgütün kalkışmasına sahne oldu. Onlarca şehit ve binlerce gazimizin kanlarıyla bu hain kalkışma çok şükür önlendi.
Bu hadise bize ağır bir fatura ve büyük bir tecrübe yarattı. İnsanlarımızın dine bakışı değişti. Etrafımızda bulunan onlarca “Din kisveli" yapılanmaların “gerçek yüzlerini” ve serbest bırakılırsa her bir yapılanmanın potansiyel bir FETÖ olma tehditi ile karşı karşıya olduğumuz gerçeğini bizlere öğretmiş oldu.
Geçtiğimiz yıl yazdığım yazılarda bu noktaya dikkat çekerek “FETÖ'nün boşalttığı bu boşluğu” doldurmaya namzet onlarca vakıf ve dernek bulunduğunu ve bu yapıların biran önce elimine edilmesi gerçeğini göz önüne serdim. Hatta bazı dernek ve vakıfların isimlerini de zikrederek bunlarla “içli dışlı” bulunan bazı yerel yöneticilerin bu tavırlarının hem kendilerine ve hem de mensubu bulundukları partiye zarar vereceğini söylemeye çalıştım.
Hatta tarih de vererek “Yerel seçimler sonrası” bu oluşumlar “usulünce" “tırpanlanacak” dedim. Evet göreceksiniz seçim sonrası adını hepinizin bildiği bu sözde STK’lara ve onların kurumlardaki “işgal ettiği” kadrolara bir operasyon yapılacak.
Geçtiğim yaz ortalarında henüz secim startı verilirken Büyükşehir için ya Ankara merkezli bürokrat bir isim veyahutta sayın Gürkan kuvvetli aday demiştim. Bunu söylerken de elbette ki yukarıdaki iddialarımın hayata geçirilmesi beklentim etkili oluyordu.
Bu gerçekleşmediği takdirde 2. Senaryonun -ki bunu da köşemde yazdım- Ne olabileceğini söyledim. Bu aşamada mevcut başkan Polat malum cemiyeti arkasına alarak hatta vekillerin de desteği ile aday gösterilirse sayın Gürkan’ın bağımsız aday olarak büyükşehirde Ak Partiyi zora sokacağını hatta seçilebileceğini iddia ettim.
Bu iddiamı da bir gerekçeye dayandırmış ve söyle demiştim; “Gürkan MHP ve CHP ileri gelenleriyle el altından gayrı resmi görüşmeler yapıyor. Her iki partiden de oy alacağı aşikar...” benzeri iddialarımı o günlerde yalanlayan olmadı. Eğer sayın Polat aday gösterilse idi ikinci bir “Çerçi” vakasına şahitlik edecektik.
Çünkü Malatya kamuoyu özellikle belediyelerdeki malum yapılanmalardan ve okullardaki bir sendikanın “tahakkümünden” oldukça rahatsızlık duyuyordu. Bu gayrı resmi ittifakı önümüzdeki seçimin olası son şansı ve son virajı görüyordu. Başka türlüsü için “Malatya temelli elden gidecekti" ve bu yapı iyice kurumlara sirayet ederek kadrolaşmaya hız verecekti.
Anlaşılan Sayın Cumhurbaşkanımız Erdoğan, Malatya'daki bu olayın bir şekilde farkında oldu. Çeşitli kaynaklardan alınan bilgi, belge, temayül ve değişik kanallardan yapılan kamuoyu anketlerini tekrar önüne koydu ve milletvekillerinin “ittifaklarına” rağmen tercihini Gürkan’dan yana kullanarak Malatya'nın “elden çıkmasını” önledi.
Malatya çok zor ve her zaman insanı şaşırtmaya müsait bir şehir. Çoğu zaman siyaset bilimcileri bile “ters köşe” yapabiliyor.
Bu kentte yaşayan bir vatandaş olarak ben kaynağımı salt bir mahalleden veya bir oluşumdan değil doğrudan doğruya seçmenin bizzat kendisinden alıyorum. Esnaflarla, memurlarla, STK ve çeşitli “akil" insanlarla görüş alışverişinde bulunuyorum. Dolayısıyla da isabetli görüşler elde ediyorum.
Ak Parti henüz resmi açıklama yapmadan büyükşehir adayının kim olacağını yine sosyal medya sayfamdan duyurdum ve bir kez daha “isabetli" bir öngörü yaptığım görüldü.
Bir arkadaş toplantısında (aralarında Ak Parti yönetiminde olanlar ve belediye çalışanları ve malum derneğe yakın isimlerin olduğu bir sohbette) yapmış olduğum değerlendirmeler resmen gerçekleşince aralarından bir kardeşim yeni çıkan bir kitap hediye ederek beni onore etti.
Resmi açıklamalar akabinde özellikle malum derneğe yakın insanların tedirginliğini gözlerinden okudum. Bir kısım görevini layığı ile yapanları tenzih ederim ama büyük çoğunluğu şimdiden uykuyu yitirmiş durumdalar.
Malûm derneğe yakın bir arkadaşıma hafiften sataşıp “gözünüz aydın” dediğimde acı bir tebessümle karşıladı ve “peki abi sence nasıl olur?” dedi.
Bende “isabetli bir karar olduğunu ve dolayısıyla da Ak Parti oylarının artacağını” söyledim.
“yanılıyorsun abi” dedi ve devamında “bizim gücümüzün farkında değilsin. En az yüzde yirmi etkimiz var" dedi.
“Hayır!” dedim. “Asıl siz yanılıyorsunuz, bu iddiayı malum örgüt FETÖ de diyordu ama seçimlerde yüzde on bile olmadığını geçtiğimiz seçimler kanıtladı” dedim.
Bu konuşmadan da anlaşılacağı üzere malum dernek ve türevleri seçimlerde Gürkan'ı desteklemeyecek.
Yukarıda siyasette duygusallığa yer yoktur demiştim. Bununla yazıyı bağlayayım.
Sayın Polat, mütevazı kişiliği ile sahici ve benim de bizzat sevdiğim bir isim. Lakin etrafında ki ekip büyükşehirde iş yapabilecek liyakatli isimler değil. Bununla beraber Yeşilyurt’ta harika işlere imza attı. Yeniden kaldığı yerden devam etmesini çok isterdim. Hiç değilse başlattığı projeleri tamamlayarak bir sonraki potansiyel büyükşehir başkanlığını veya vekilliği garanti edebilirdi.
Ak Partiye yakın kaynaklardan aldığım duyuma göre de bu teklif kendisine yapılmış lakin kendisi istememiş. Eğer böyle ise büyük bir yanlışlık ve siyaseten “acemilik” yapmıştır.
Hiç değilse sayın Binali Yıldırım örneğini düşünmeliydi. Sayın Yıldırım’a “git İzmir’e aday ol” dendiğinde ikiletmeden vekilliği bırakıp gitti. Vekil olma hevesine kapılmadı. Sonrasında aday ol dendi yeniden meclise girdi ve parlamenter sistemin son başbakanı oldu. Şimdi de İstanbul adayı olarak düşünülüyor.
Sayın Polat da kendisine tevdi edilen pozisyona “siz nasıl uygun görürseniz” deseydi siyasi hayatı taçlanırdı. Geri çevirdi ise (söylenen doğru ise, umarız bu yanlışa düşmez) siyasi hayatını kendi eliyle bitirmiştir.
Sayın Gürkan, resmen açıklandıktan sonra “eli kalem tutan” bir okuma grubunda arkadaşlar kısa bir değerlendirme rica etti. Orada kısaca şunları söyledim:
Daha adil,
Daha samimi,
Daha şeffaf,
Daha dürüst ve hiçbir oluşuma yakın değil ve siyasetin “devlet adamlığı” vasfına haiz Atatürkçü ve Milliyetçi bir kökten geliyor.
Kültür sanat aşığı ve projesi olan birisi. Çalışmayan personeli “babasının oğlu olsa" gözünün yaşına bakmaz kapıya koyar. Dedim.
Seçilirse belediyede köklü bir değişikliğe gider. Vatandaşın rahatsız olduğu isimleri yerinde tutmaz.
Ayrımcılık yapmaz ve kimseye iltimas ve tolerans tanımaz. Boş koltuk işgal edene tahammülü yoktur dedim.
Sayın Gürkan, halkın kendisinden beklediği gibi belediyede yapacağı “temizliği” destekler. Ayrımcılık yapmaz ve “işe adam alır, adamına iş vermez” yani işçi alımlarında parti ve cemaat referansını dikkate almaz...
Kısaca ve kabaca bunları söyledim ve gördüm ki büyük çoğunluğu benimle hemfikir. İnşallah yanmam ve inşallah sayın Gürkan benim ve benim gibi düşünen vatandaşları yanıltmaz.
Konuyla ilgili bir yazıyla söyleyebileceklerimiz kısaca bunlar. Başka yazılarımızda konuyu irdelemeye devam ederiz.
Bu vesile ile sayın Hacı Uğur Polat'a şehrimize yaptığı hizmetleri için teşekkür ediyorum.
Sayın Büyükşehir Belediye Başkan Adayımız Selahattin Gürkan’a çıkmış olduğu bu yolda hayırlı hizmetler ve başarılar diliyorum.
Şehrimize ve ülkemize hayırlı olması dileğiyle hepinize sağlıklı günler diliyorum...

4 Kasım 2018 Pazar

ESENLİK Hepimizin, Siyaset Malzemesi Yapmayalım

 Hatırlayacağınız üzere geçtiğimiz günlerde yerel medyamızın bazı “kötü niyetli” kalemşorları tarafından ESENLİK üzerinden bir iftira ve karalama kampanyası başlatılmıştı. Akabinde ESENLİK Müdürü S. Sami Üzmez, basının karşısına çıkarak bu iddialara cevap vermişti.

Bu gelişmeler üzerine bendeniz de sosyal medya aracılığı ile yapılan bu haksız eleştirilerin ve iftiraların yersiz olduğunu dolayısıyla şehrimizin bu güzide kurumunu yıpratmaya kimsenin hakkı olmadığını ve hele ki siyaset malzemesi yapılmasını doğru bulmadığımı belirttim. Kimsenin veya herhangi bir kurumun sözcüsü değildim şüphesiz, ancak duyarlı bir kardeşiniz olarak bu olaya daha fazla seyirci kalamazdım.
Şimdi dilimin döndüğü kadarıyla ESENLİK denince neler aklıma geliyor sizlerle paylaşmak istiyorum:
1990 yılında kurulan Esenlik İmar İnşaat ve Ticaret Limited Şirketi, %100'ü Malatya Büyükşehir Belediyesi iştiraki olan iktisadi (BİT) bir teşebbüstür. Dolayısıyla Malatya’mızın yerli ve milli bir kuruluşudur.
200’den fazla yerli firmadan temin ettiği ürünleri kırktan fazla şubeler aracılığıyla bizlere sunmaktadır. İlimizde çok uluslu marketler zinciri ve birçok noktada şubeleri olan diğer marketler arasında sağlıklı bir rekabet ortamı sağlayarak kaliteli ve ucuz ürünlerin soframıza gelmesinde önemli bir açığı kapatıyor.
ESENLİK, Sadece market işletmeciliği yapmıyor. Çok çeşitli iş ve hizmet sektöründe de kentimizin bir öncü kuruluşu. Bu kapsamda binlerce işçiye istihdam sağlamasının yanında oluşturduğu katma değer ve yan sektörlerle de kentin yükünü omuzluyor.
En uzun dönem ESENLİK Müdürlüğü yapmış olan Hulusi BOYRAZ zamanında nereden nereye gelmiş veya ne değişmiş bir bakalım;
Süpermarket İşletmeciliği, Market sayısı 12 den 45 çıkmış. 800 çalışanı varken bugün 1800 kişiye istihdam sağlıyor. 118 milyon cirodan 350 milyon ciroya ulaştı.
İnşaat Emlak, Elit Park 180 daire 17 dükkân, yeşil evler 144 daire, mücellide 16 daire 2 dükkân şehrimize kazandırıldı.
Malatya Şehirlerarası Otobüs Terminali İşletmeciliği,
Canlı Hayvan Pazarı,
Et ve et ürünleri, taze ve helal et kesimi yanında, kıyma, sosis, salam, kavurma ve pastırma gibi ürünleri üretiyor.
Süt ve süt ürünleri, ESENLİK bugün köylüden aldığı taze sütü işleyerek sofralarınıza taze süt, yoğurt, tereyağı ve peynir gibi sağlıklı ve hijyenik temel besin maddeleri sağlıyor.
"Esenlik ve Nergis" markalı ürünleri,  Kuru gıda ve bakliyat ürünlerini yerli üreticiden alıp paketleyerek nohut, mercimek, kuru fasulye, pirinç ve bulgur gibi temel besinlerin soframıza gelmesine öncülük ediyor.  Ayrıca paketlenmiş baharat ve meyve suyu ve benzer içecekleri üretiyor.
Kimya Fabrikası'nda ürettiği EPAK ve Proxsi markalı ürünler bugün Devlet Malzeme Ofisi (DMO) tarafından 81 vilayetin kamu kurum ve kuruluşlarına ulaşıyor.  Ülke geneline pazar ağı kurulması ilk defa üretilen ürünlerin dış ülkelere ihraç edilmesi sağlandı.
Asfalt Plenti fabrikası kuruldu.
Konkasör Şantiyesi (taş ocağı kırma ) kuruldu
MESTON Karo Fabrikası, 30 personelden 200 personele 1 milyon cirodan 55 milyon ciroya getirildi
ESENLİK, adeta kendi küllerinden doğarak bünyesinden yeni kuruluşlar doğurmaya devam ediyor. Örneğin yakın zamana kadar bünyesinde sadece Dede Korkut Restaurant varken bugün Yeni Nikah Sarayı ve Kadın Yaşam merkezi  başta olmak üzere Orduzu Tabiat park, Cumhuriyet Park Esenlik Kafe, Kernek Park Şelale Restaurant ve diğerleri BELSOS adıyla kurulan yeni şirkete devredildi.  Buralarda da 500’ün üzerinde personelle istihdama katkı sunuyor. Kentin Büyükşehir Belediyesi sorumluluk bölgesinin temizliğini ve çöplerinin toplanmasını da sağladığını ayrıca belirtmiş olalım.  
ESENLİK, Malatya’dan ve Malatyalıdan kazandıklarıyla yine Malatya’ya yaptığı yeni yatırımlarla büyümeye devam ederken kentin gelişmesinde ve istihdamı noktasında liderlik etmeye devam ediyor.  
Sosyal sorumluluk projeleri kapsamında binlerce yoksula gıda kolisinin ulaştırılması ve sayısız ailenin sofralarına yaptığı katkıları anlatmaya bile gerek yok.
Her yıl ilimizde açıklanan en fazla vergi kuruluşları içerinde adını her yıl gördüğümüz ESENLİK, sadece belediyemizin medarı iftiharı değil şehrimizin ve dolayısıyla da tüm halkımızın öz malı ve gözbebeği bir kuruluşumuzdur.
Bu tür kurumlarımızı lütfen siyasi çekişmelere alet etmeyelim. Yapmış olduğunuz ve yapacağınız insafsız karalamalarla yıpratılacak olan sadece bir kurum değil. Binlerce istihdam yaratan bacasız bir fabrika olduğunu unutmayalım.
Bu vesileyle de ESENLİK firmamızı kuran ve bugünlere gelmesinde emekleri olan tüm yönetici ve çalışanlarını bir kez daha tebrik eder daha nice başarılı hizmetler dilerim… 

1 Kasım 2018 Perşembe

Böylesini Erdoğan Bile Akıl Edemedi(!)

 Soru şu; Bir belediye neden canlı yayın aracına ihtiyaç duyar?

Kıymetli okurlar,
Hepinizin malumu olduğu üzere günümüzde kitle iletişim araçları inanılmaz bir evim geçirdi. Geçmişte bu terimi konuştuğumuzda başta TV, Radyo ve günlük gazeteler akla gelirdi. Oysa bugün bu terimi birçoğumuz kullanmıyoruz bile. Bugün tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de medya denilince aklımıza sadece bir sektör olarak basın ve yayın kuruluşları gelmiyor. Bunun yerine çeşitli haber kaynakları var. Örneğin, çeşitli haber siteleri ve bu sitelerin web tv dediğimiz video haber uygulaması mevcut. Bir diğeri sosyal medya dediğimiz başta twetter ve facebook olmak üzere anlık bilgi paylaşımı olan mecralar var.
Geçmişte siyasi gündemi Radyo, TV ve gazeteler belirlerken bugün gündem sosyal medya üzerinden şekilleniyor. Sosyal medya anlık haber akışını bir başka yöne çevirerek “etkileşimli haber” formatına dönüştürüyor. Dolayısıyla da okurlar haber hakkında ki duygu ve düşüncelerini de haber altına ekledikleri yorumlarla zenginleştirerek bir bakıma söz konusu habere etki ediyor veya katkı sunuyor.
Günlük yaşamımızın vazgeçilmezi olan “akıllı telefonlar” bugün hemen hepimizin elinde. Haliyle de okuyucu doğrudan ve aracısız olarak haber kaynağına ulaştığı gibi bazen kendisi de doğrudan haber sağlıyor veya kısaca paylaşımlarla yaptığı yorumlarla gündeme tesir ediyor. Sosyal medya aracılığı ile servis edilen haber veya bilgi kaynağı suya atılan taş misali dalga dalga büyüyerek kitleler arasında yayılıyor. Tüm sosyal medya sitelerinden elinizdeki telefonlar aracılığı ile canlı yayın yapmanız mümkün. Bunun için milyon dolarlar harcamanıza ve ekip ve altyapı kurmanıza da gerek yok…
Kısaca durum böyle iken yine de klasik usulde yayın yapan TV, Radyo ve günlük gazeteler varlıklarını devam ettiriyorlar veya da yaşam mücadelesi veriyorlar. Bu kuruluşlar her geçen küçülerek ya doğrudan doğruya birkaç personelle internet haberciliği yapmaya çalışıyor veyahut ta basın ilan kurumu desteği ile güç bela çalışanlarının maaşlarını ancak çıkarabiliyorlar.
Bu açıklamalar ışığında yerele yani içinde yaşadığımız kente bakacak olursak bugün hatırı sayılır bir internet yayını olduğunu görüyoruz. Diğer yandan uydu üzerinden yayın yapan TV’lerimiz ve bolca da yerel ve ulusal formatta radyolarımız mevcut. Yazılı basın olarak beş kadar da günlük yayın yapan gazetelerimiz var. (Gazetelerin tiraj sayısı ve sayfa sayısını söylemeğe lüzum yok. Neredeyse broşür haline geldi maalesef)
Yine yerelde çeşitli ulusal TV ve gazetelerin temsilciliği var. Bunun yanında ulusal haber ajanslarımız mevcut.
Kısaca şehrin yükünü çekecek ve tüm kurum ve kuruluşların haber, basın duyurusu ve etkinliklerini kamuoyuna duyuracak hatırı sayılı çoğunlukta yayın mecrası var.
Bu geniş açıklamanın arkasından asıl konumuza dönecek olursak yukarıda soruyu tekrar sorarak başlayalım.
Bir belediye canlı yayın aracı kiralamaya neden gerek duyar?
Belediyemiz yerel bi,r TV kanalımızın canlı yayın aracını kiralamış ve üzerine belediyenin bilinen sloganını giydirmiş bir halde belediyenin tüm etkinliğinde yerini alıyor. Üzerinde koca koca çanak antenlerle baktığınızda sanırsınız ki kıtalararası canlı yayın yapıyor.
Sanırsınız ki ulusal bir TV kanalı açmış görüntüyü stüdyoya iletiyor.
Sanırsınız ki ülkenin geleceğinin temelleri Malatya’dan atılmışta bunu övünç meselesi yapıp dünyaya duyuruyor.
Sanırsınız ki hiçbir belediyenin yapamadığı veya yapmaya gücü yetmeyen bir proje hayata geçirmiş de bunu uydudan tüm dünyaya sunuyor…
Hayır! Böyle olsa iyi... Sadece facebook ve twetter’dan canlı yayın yapmak için bu araç kullanılıyor.
Allah aşkına, yukarıda sosyal medyadan canlı yayın yapmak için bir tane evet sadece bir tane akıllı telefon yetiyor. Peki, öyleyse bu araç neyin nesi?
Bu araç TV yayını için kullanılan bir araç. Herhangi bir etkinliği doğrudan yayın kuruluşuna ulaştırması için uydudan görüntü ve ses gönderen bir sistem. Yapılış ve kullanım amacı bu alt yapıya sahip yayın kuruluşuna ses veya görüntü taşımak.
Hâlihazırda belediyenin tüm etkinliğini hem yerel siteler ve hem de klasik basın yayın kuruluşları okuyucuya servis ediyor. Ayrıca ajanslarda daha geniş kesime ulaşması için tüm ulusal yayın kuruluşlarına bu bültenleri geçiyor.
Şehrin dört bir yanına koyduğunuz dev ekranlar billboardlar aracılığı ile hemen her duyurunuzu kolaylıkla kamuoyuna aktarıyorsunuz. Hemen her afişin altında büyükşehir vurgusu yerine belediye başkanın adı kocaman puntolarla işleniyor. (Ne garip, belediye işçileri bir yeri kazıyor ve hemen yanına “büyükşehir çalışıyor ve başkanın ismi” çukurun başına monte ediliyor. Şaka gibi)
Ülkemiz ekonomik bir darboğazdan geçiyor ve Sayın Cumhurbaşkanımız her fırsatta tasarruf vurgusu yaparken belediyenin asli ve ivedi işleri beklerken binlerce lirfa harcanarak böyle bir uygulama yapmaya neden gerek duyuldu.
Belediyede üç kişi ile yapılabilecek basın yayın ve halkla ilişkiler bölümüne onlarca kişiyi doldurmak neyin telaşı? ( bu birimde istihdam edilmeyen yerel gazeteci kalmadı) Sahi burada bu kadar iş yükü var mı merak ediyorum.
Ben bu uygulamanın Türkiye’de bir ilk olduğuna kalıbımı basarım. (Hiç değilse bu şekilde bir birinciliğimiz oldu)
Türkiye’nin metropol şehirlerinde böyle ir uygulama yok. Dahası hiçbir parti lideri ve hatta Sayın Erdoğan bile bunu düşünememiştir.
İlk defa bir belediye başkanımız bu sayede Erdoğan’ın bile ilerisinde bir vizyona sahip olduğunu(!) bize kanıtlamış oldu.
Tebrik ediyoruz!
(Sakın bana dolu bardak boş bardak misalini getirmeyin. Bardakta su yok azizim! Bu gidişle suyu geçtik ortada bardak ta kalmayacak… )
Not: Star Gazetesi yazarları Malatya’ya gelmişlerdi. Toplantıda Malatya dışında her şey konuşuldu. Bu mevzuya hiç girmedim. Belki ayrı bir yazı konusu olur.
 

28 Ekim 2018 Pazar

Büyüdükçe İlkelleşen Bir Kent Malatya

 Malatya ne yazık ki sağlıklı bir büyüme gerçekleştiremiyor.

Bir kentin büyüklüğü o kentin nüfus yoğunluğu ile ölçülmez. Bilâkis sağlıklı bir yaşam koşulu, sosyal donatı alanları, kent mimarisi, zengin yaşam standartları ve eğitim sağlık gibi temel ihtiyaçlara olan taleplerine ulaşa-bilmesiyle doğru orantılıdır.
RESMİ TÖRENLER İÇİN ALAN YOK
Her resmi bayramlarda çelenk sunumu için kapatılan Kanal Boyu civarındaki ana arterler ve her Cumhuriyet ve Zafer Bayramlarında kapatılan Inönü Caddesi şehrin trafiğini alt-üst etmekle kalmıyor hayatı da gittikçe daha çekilmez kılıyor. Yıllardır bu durum böyle devam ediyor ve kenti yönetenlerin hiç umurlarında bile olmuyor maalesef.
6 yılda 6 vali değiştiren kente gelen valiler de bu durumu her nasılsa kanıksıyor ve hemem hiçbirinin bu durumlardan rahatsız olduklarına şahit olmadık.
Kamuoyu desen hiç yok. Medya kendi asli hususları dışında her şeyle meşgulken vatandaşın taleplerini dillendirip kamuoyu oluşturacak yerde kimi idare amirleri ve başkanların borazanlığını yapmakla meşgul.

BU KENTE YAZIK EDİYORSUNUZ

Yıllardır daha doğrusu merhum Özal zamanından beri ihmal edilen bu kent iyi bir idareci elinde olsa batı şehirlerimize yarışır.
Bugün Cumhuriyet Bayramını kutladık.
Cumhuriyetin kazanımları olan devasa fabrikaları satıp yedik ve parasını da çarçur ettik.
Binlerce çalışanıyla şehrin istihdam sorununu tek başına yüklenen TEKEL ve Sümerbank Menşucat fabrikasının yerine çok yıldızlı otel ve yabancı sermayeli AVM yaptırarak şehrimize ve Cumhuriyet değerlerine ihanet ettik. Bu fabrikaların şehrimize sağladığı katma değer ve diğer yan gelirlerini ve elbette köylünün üretiminin getirdiği katkıyı birlikte düşünecek olursak bugünlere nerelerden ve nasıl geldiğimiz daha iyi anlaşılacaktır...

KENTİ YÖNETENLERİN VİZYONU BETON BİNALARLA SINIRLI

Bu kenti yıllarca yöneten idareci ve siyasilerin gündemi günü kurtarmakla ve koltuklarını korumakla sınırlı…
Ak Parti ve onun lideri Erdoğan'ın vizyonu ve misyonundan uzak bu idare ekibi hem kentimize ve hem de Erdoğan'a ihanet içerisindeler.
Ak Partinin tüzüğünü bir kez bile okumamış bu ekip ellerine geçirdikleri kamu gücüyle adaletsiz işlerinin yanı sıra liyakatsiz isimlere sağladığı kadrolaşma ile hançerlerini daha derinlere sokarak kentin geleceği ile oynamakta.

CEZAEVİ MÜJDESİ BİTTİ SIRA ADALET SARAYINDA

Hatırlayınız bir etkili ve yetkili vekilimiz Akçadağ 'a Cezaevi Müjdesi(!) Vermiş ve bu hizmetiyle birkaç yıl övünmüştü.
Nedense övünebilecek başkaca da bir icraatına şahit olmamıştık. Nihayet geçtiğimiz gün yeni vekillerimizden de çok şükür müjdeler(!) Almaya başladık.
Önce eski bakanımızın baro ziyareti sonrasında basına servis edilen haberde "Malatya'ya Adalet Sarayı Kazandıracağız" müjdesi geldi. Hemen arkasından birkaç saat sonra meclise yeni giren vekilimiz ve eski başkanımızın baro ziyareti ve sonrasında yapılan "Malatya-ya Yeni Adliye binası şart " açıklaması başında yer aldı.
Işte bu nedenlerle diyorum ki şehrimizi yöneten siyasetçiler ve yerel yöneticilerinin vizyonu betondan ibaret. Binadan ibaret. Ranttan ibaret...
Değerli okurlar sizde kalkmışsınız bu kadrodan Malatya'ya hizmet bekliyorsunuz...
Ne diyebilirim. Sadece şu kadarını diyeyim gerisini siz anlayın;
DAHA ÇOOK BEKLERSİNİZ!..
 

27 Ekim 2018 Cumartesi

Sosyal Belediyecilik Filan Geçiniz, Hizmet(!) Dediğiniz Böyle Olmalı!

 Sevgili okurlar;

Aşağıda sizlerle paylaştığım fotoğraflara iyi bakınız. Burası ismi lazım bir “engelli" vatandaşımızın evinin önündeki sokak.. Bina girişinde engelli rampası da resimlerde görülmekte...
Bu sokak çarşı merkeze yakınlığı dolayısıyla bina sahipleri dışında hemen herkesin umumi park yeri olarak yoğunluklu olarak kullanılmakta. Bilhassa kış aylarında bina sahibi engelli vatandaş aracını koyabilecek park yeri bulmakta sıkıntı çekiyor. Zaman zaman büyük kamyon ve kamyonetler de park yaptığından evin içerisi gündüz gözü camın önü kapatıldığından zifiri karanlığa dönmektedir.
Engelli vatandaşımız bu konuya bir çözüm bulmak için resmi bir dilekçe ile Büyükşehir Belediyesi Ulaşım Hizmetleri Daire Başkanlığı Trafik Hizmetleri Şube Müdürlüğüne başvuru yaparak hâlihazırda plastik dubalarla çevrili kısma bir “Engelli Park Yeridir, Lütfen Park Yapmayınız” tabelası yazılmasını talep ediyor.
İlgili birim, yerin tespitini yapmak üzere yol asfalt işçilerinden (Eğitimsiz) iki personeli kontrol için verilen adrese gönderiyor. İşçiler engelli vatandaşı dinlemeye bile gerek görmeden, daha doğrusu Türkçeyi bile doğru dürüst konuşamayan bu işçiler; “uygun değildir lo!” diyerek çekip gidiyor ve bir süre sonra da resmi yazıyla, “bahse konulu yerde park alanının olmaması(!) Sebebiyle Engelli Park Yeri yapılamayacağını” sarı zarf içerisinde resmi bir yazı ile tebliğ ediyorlar.
Yukarıda özetlediğimiz bu olay ne yazık ki ilimizde gerçekleşiyor.
Anayasada yazan “pozitif ayrımcılık ilkesini" bırakın vasat ülkelerde bile böyle bir durumla karşılaşmak mümkün değildir.
Belediyelerin görevi vatandaşı mağdur etmek olmamalı. Belediyeler vatandaşların işlerini kolaylaştırmak ve HİZMET için varlardır.
Hâlihazırda bu sokak zaten “umumi park yeri" gibi kullanılmakta… Ayrıca da sokak zaten Battalgazi Belediyesinin hizmet bölgesinde…
Şunu deselerdi belki anlaşılabilir; “bahse konu yer hizmet bölgesinde olmamakla birlikte dilekçeniz ilgili yerel belediyeye havale edilmiştir” denilse eyvallah diyeceğiz.
Seçimlerin yaklaştığı şu günlerde vatandaşlar “asli belediyecilik” hizmetlerini geçtik böyle sudan sebeplerle mağdur ediliyorsa burada “iyi niyet" değil başka kuşkular akla gelmektedir.
Yıllardır bu konularda dilimiz döndüğü ölçüde kalem oynatıyoruz ve aksak ve eksik yönleri kamuoyunun bilgisine sunmaya gayret ediyoruz. Bendenizin Malatya’nın trafik ve otopark sorunlarını defaten yazdım. Maalesef bu konuda on altı yıldır herhangi bir belediye başkanının buna merkez ilçelerde dâhil maalesef şahit olamadım.
Belediyelerin tek yaptığı “yasaya aykırı olmasına rağmen” ana arterlere kumbara koyarak vatandaşa park çilesi yaşatıp birilerini zengin etmek...
Son yıllarda hükümetin engelli vatandaşlara yönelik hayata geçirdiği yasaları bile uygulamaya yanaşmayan bir belediyecilik anlayışı ile karşı karşıyayız. Bu durumu Sayın Cumhurbaşkanımızın çok önemsediğini biliyoruz ne var ki yerel yönetimler ve liyakatsiz yöneticiler eliyle Cumhurbaşkanımızın elinin zayıflatılmak istenildiği de gözümüzden kaçmıyor.
Çeşitli toplantılar vesilesiyle bu ve benzer durumları ilgililerin dikkatlerine sunduğumuzda ise hemen etiketlenerek “bardağın boş tarafını görmekle” itham ediliyor ve kötümser olduğumuza vurgu yapılıyor.
Sonuç arak değerli okurlar;
Bu kent iyi yönetilmiyor.
Adaletten sapma ve liyakatsizliğin hüküm sürdüğü belediyemizde biran önce etkili ve yetkili olduğu kadar işinin uzmanı personellerin görevleri ele alması lazım.
Tüm bu ve benzer olayların her gün yaşandığını dikkatlerinize ve kamuoyunun engin vicdanlarına bırakıyorum. Takdir sizlerin...
Not: Yazıda Ulaşım İşleri Daire Başkanlığından bahsedilmekle birlikte Sayın Daire Başkanımız M. Zeki SOYAK beyefendinin bu konuda bilgi ve dâhili olmadığını düşünüyorum. Kendisinin bu konulardaki hassasiyetini biliyoruz ve Sayın daire Başkanımızın bu konuyu ivedilikle sonuçlandırılması için talimat verdiğini ve ivedilikle çözüme kavuşturulacağı bilgisini de sizlere bu vesileyle belirtmiş olayım… Kendilerine bu hassasiyeti dolayısıyla da ayrıca teşekkür ediyoruz…
 

3 Ekim 2018 Çarşamba

GÜRKAN FAKTÖRÜ…

 Malatya siyasi kulislerinde ve medya duayenleri arasında dolaşan bir kulis bilgisini sizlerle paylaşmak istiyorum.

Yaklaşan yerel seçimler öncesinde adaylık düşünen bazı isimler şimdiden “”lobi” faaliyetlerine girişmiş durumdalar. Bunlardan bazıları “sessiz ve derinden” adeta “saman altında su yürütür gibi” nabız yoklamaları ve bazı önde gelen STK ve “kanaat önderleri” ile gizli kapılar ardında “istişare” yaparken bazıları da doğrudan doğruya kendi isimlerini deklare etmeye başlamış durumdalar.
Bu isimlerden birkaçını sosyal medya üzerinden küçük floodlarla sizlerle paylaştım. Bir kısım ilçelerinde olası adaylarını yine aynı şekilde önceden sayfa takipçilerimle paylaştım.
Sözü uzatmadan kulislerde konuşulan Büyükşehir Belediye Başkanı olası adayları ve ortaya atılan iddialara bakalım. Geçtiğimiz aylarda Battalgazi Belediyesini ziyaret ederek Sayın Başkan Selahattin Gürkan’la kısa bir sohbetimiz oldu. O günlerde Gürkan’ın MHP Büyükşehir Adayı olacağı dedikoduları kulağımıza gelmişti. Ben bu konuyu sorup sormama konusunda tereddüt yaşadım ve hatta basın Müdürü İsmail beye de düşüncemi açtım. Daha sonra “”erken” olacağı ve “şık” durmayacağını düşünerek bu düşüncemi Gürkan’a sormadan ziyareti tamamladım. O günlerde henüz MHP ile bir ittifak konuşulmadığını da hatırlatmış olayım.
Aradan geçen zaman içerisinde MHP ile ittifak senaryoları gündeme geldi. Bu seferde kulisler önceki iddiaların aksine başka bir senaryodan söz etmeye başladı. Senaryo şu;
Büyükşehir belediyesi için Gürkan aday gösterilmez (MHP’den veya Ak Partiden) ve Ak partinin adayı olarak mevcut başkan Hacı Uğur Polat’ın adaylığı kesinleşirse Gürkan’ın “Bağımsız aday” olarak Büyükşehir Belediyesini “alabileceği” söyleniyor. Böyle bir durumda Gürkan’ın MHP seçmeninin yanı sıra CHP ve diğer partilerin de desteğini alacağı düşünülüyor.
Hatta görüştüğüm bazı kaynaklar CHP ileri gelenleri ile bu anlamda “gayri resmi”” bir dizi görüşmenin gerçekleştiği yönünde. Kısaca bu formüle CHP kanadı da sıcak bakıyor denilmekte.
Sözün burasında “neden böyle bir gizli ittifaka gerek duyuluyor, büyükşehir Belediyesinin hizmetleri yeterli bulunmuyor mu veya başkan Polat Başarısız mı?” dediğimizde aldığımız yanıt kısaca şu şekilde;
“Hayır, aksine büyükşehir hem merkezde hem de kırsalda çok büyük hizmetler yaptı ve yapmaya devam ediyor. Ancak, mesele sadece hizmet değil “Malatya elden gidiyor”, her kesime eşit mesafe gösterilmiyor. Ak Partiye oy veren seçmenler arasında bile ayrımcılık yapılıyor. Bazı dernekler (burada Meşale kastediliyor) belediyeyi tahakkümü altına almış ve gizli açık büyük bir kadrolaşma içerisindeler. Ayrıca Gürkan, daha kapsayıcı ve her kesimi kucaklayan bir yaklaşıma sahip… Alevi’siyle, Sünni’siyle el ele verip bu seçimde bunu önleyemezsek gerçekten “Malatya elden çıkar” ve ayrışmalar daha da hızlanır. Bu durumda kaybedilen sadece belediye olmaz Malatya’yı da kaybederiz” görüşünü dile getiriyorlar.
Tekrar hatırlatmış olayım yukarıdaki iddia başkan Polat’ın aday gösterilmesi halinde geçerli. Başka bir aday belirlenirse o zaman durum yeniden değerlendirilecek.
Yukarıda kısaca değindiğimiz iddialar ciddi anlamda üzerine düşünülmesi gereken bazı tespitler içeriyor. Vatandaş “hizmetten memnun” olduğu halde kendisini “dışlanmış” görüyorsa burada bir sorun vardır. İlimizi yönetenler bu iddiaları boşa çıkaracak hamleler yaparak vatandaş arasında ayrımcılık şeklinde anlaşılacak uygulamalardan şiddetle kaçınmalıdır. Eşit, adil ve liyakati önceleyen bir yönetim anlayışını tez elden tesis etmeliyiz.
Vatandaşla görüşmelerimiz neticesinde vekillere yönelik güvenlerinin olmadığını gözlemledik ancak bu başka bir yazı konusu olur. Başka bir yazı konusu da ilçe adaylarının kim veya kimler olmağı hususu ki bu konuda da ileride ayrı başlık açmaya çalışacağım.
Yaklaşan seçimlerin şimdiden ülkemize ve şehrimize hayırlı olmasını diliyorum…
 

1 Ağustos 2018 Çarşamba

Kurban ve Derisi Fakirin Hakkıdır…

 İslam’a göre Kurban, zengin olan müminlere vaciptir. Buradaki zenginlik temel ihtiyaçların dışında bir miktar mala sahip olmak anlamına geldiğini belirttikten sonra konumuza dönelim.

Kurban ibadeti, tüm semavi dinlerin yanı sıra çeşitli pagan dinlerde de mevcuttur. Diğer dinlerde kurban çeşitli şekillerde ve ritüellere sahip. Örneğin sadece canlı bir hayvanı boğazlamaktan ibaret değil. Sunak olarak adlandırılan yerlere bırakılan yiyecek ve üretilen çeşitli mallar da kurban hükmünde değerlendirilmektedir. Ancak İslam dini bunu bir denetim ve disiplin altına alarak hem ibadet hükmünü getirmiş ve hem de nasıl yapılması gerektiğini kayıt altına almıştır.
Hemen hepimizin bildiği Hz. İbrahim’in oğlu İsmail’i tam kurban edecekken Allah tarafından bahşedilen bir koçla amaç hâsıl olmuştur. Bu kıssayı hemen herkesin bildiği için ayrıca etraflıca anlatmaya lüzum yoktur.
İslam dininde özgür her zengin Müslümanın kesmekle mükellef olduğu, bazılarına göre (bazı’dan kasıt mezhep imamları) farz değilse bile farza yakın bir ibadet yani vaciptir. Yine bazı mezhep imamları müekked sünnet demektedir. Ortak görüş farz olmadığı yönündedir. Şafii mezhebinde ise sünnettir.
Kuranı Kerimde Kevser suresinde Peygambere hitaben “rabbin için namaz kıl, kurban kes” denilmektedir. Bazı müçtehitler bu ifadeden de anlaşılacağı üzere Kurban peygambere farzdır. Dolayısıyla herkesin kurban kesmesine lüzum yoktur demekteler. Bir diğer görüş ise, peygamberin şahsında tüm Müslümana hitap edildiği şeklindedir.
Bir hadisi şerifte “Ey insanlar, her sene, her ev halkına kurban kesmek vâciptir” (Tirmizî, “Edâhî”, 18; İbn Mâce, “Edâhî”, 2) deniliyor.
Bu hadisi dikkate alacak olursak şöyle denilebilir. Bundan yaklaşık 1500 sene evvel bugünkü gibi temel besin kaynaklarının başında gelen et ihtiyacına her zaman ulaşılmıyordu. Örneğin belki de bugünküne benzer bir kasaplık veya şarküteri bulunmuyordu. Dolayısıyla hane reisi evinde beslenmesi ve barınmasından mesul olduğu ailesine karşı sorumluluğunu keyfiliğe ve savsaklamaya mahal verilmemesi için teşvik edilmekte diye düşünülebilir.
Günümüzde en zengin olanımız da en fakirimiz de senenin hemen her ayında et ihtiyacımızı giderebilmekteyiz. Hatta bazı evlerde neredeyse etsiz yemek yapılmamaktadır…
Kurban ibadeti hakkında bu temel bilgilere değindikten sonra şimdide kesilen kurbanın eti ve derisinin nasıl değerlendirilmesi gerektiğine bir bakalım.
“Hz. Peygamber, kurban etinin üçe taksim edilip, bir bölümünün kurban kesmeyen yoksullara dağıtılmasını, bir bölümünün akraba, tanıdık ve komşularla paylaşılmasını, bir bölümünün de eve ayrılmasını tavsiye etmiştir (Ebû Dâvûd, Dahâyâ, 10). Ailenin ihtiyaç durumuna göre etin tamamı evde bırakılabileceği gibi, toplumda muhtaçların arttığı dönemde kurban etinin çoğunun hatta tamamının dağıtılması uygun olur.” Diyebiliriz.
Günümüzde bu işleyişin dışına çıkılmakta olduğunu görebiliyoruz. Kimi dernek, vakıf veya kurumlar kurban eti ve derisini toplamakta. Hemen hepimiz de bunu sorgulamadan kabul edip fakir fukaranın hakkı olan eti ve deriyi teslim ediyoruz.
Ne bir derneğin ve ne de hayır kurumunun bu konuyu istismar etmemesi gerekir lakin bakıyorsunuz kurban kesim yerlerinde filanca camiyi yaptırıyoruz, filan yere kuran kursu yapacağız veya fakir öğrenci okutuyoruz denilerek fakirin hakkı olan et ve deri adeta gasp edilmektedir.
Bugün günümüzde FETÖ ve türevleri hain örgüt ve cemaatler varsa bunların büyümelerine ve semirmelerine bizler bile isteye alet oluyoruz.
Nasıl oluyor derseniz, kurbanın eti ve derisinin fakirin hakkını olduğunu bildiğimiz halde bu türden oluşumlara güya “ibadet ediyoruz” adı altında kurban bağışı ve zekât verdiğimizi sanarak bu kötü niyetlilerin gönüllü sponsorları oluyoruz.
Başka bir yanlış uygulama ise vekâleten kurban kesme. İbadet kastı ile ve iyi niyetle yapmış olduğunuz bu ibadetle de kul hakkına girebileceğinizi unutmayın. Komşunuz ve e yakınlarınız dururken ve memlekette onca fakir fukara varken siz kalkıp sınır aşırı bağış yaparak yükümlü ve sorumlu olduğunuz yakınlardaki fakirlerin haklarını başkalarına veriyorsunuz ve buda bir bakıma kul hakkıdır.
Elbette sınır aşırı ihtiyaç sahibi Müslüman ve mazlumlara yardım etmek biz müminler için farzı kifaye’dir. Bizler bu yardımları yaparken Kurban İbadetinin “içini boşaltmadan” yapmalıyız. Kuranı kerimdeki “”infak” emri doğrultusunda bunu yapmalıyız. Fakirin hakkı olan Kurbanla değil…
Yani dememiz o ki mümin feraset sahibidir ve uyanık olur. Olmak zorundadır. Kötü niyetli oluşumlara, kişi ve kuruluşlara ibadet kastıyla ne kurban ve ne de derisi verilmemelidir.
Son bir noktayı daha hatırlatarak yazımı tamamlamak istiyorum.
Günümüzde ne yazık ki her şeyde olduğu gibi Kurban İbadetinde de gösteriş ve “elgördülük” yani “desinler” diyerek ibadeti abartarak haşa Allah korusun şirke düşme noktasına geliyoruz. Şöyle ki; yukarıdaki yazıda Kurban hakkında hükümlere yer vermiş ve kimlerin kesmesi icap ettiğini hatırlatarak “abartıya” kaçmadan haşa katliam yapar gibi kurban olmaz demek istiyoruz.
Hasan emi tosun kesmiş bende koç keseyim demek suretiyle veyahut ta asgari ücretle zar zor geçindiğin halde çoluk çocuğunun rızkını kredi kartına taksitle veya borç altına girerek kurban olmaz. Böyle bir ibadet yok kardeşim.
Böyle yaparsan hem kendini kandırmış olursun ve hem de haşa Allah’ı kandırmaya kalkışmış olursun. Yapma, otur evinde komşun yollarsa pişir ye veya al çoluk çocuğunu çık dışarı onlarla beraber bir yemek ye ne bileyim bir hısım akraba ziyaret et. Bu daha ahlaklı ve erdemli bir durumdur…
İslam’ın temel hükümleri olan farz ibadetleri yapmayıp iş nafile, sünnet ve vacipler olunca abartıyoruz ve farzında önüne koyarak bir abartı yarışına giriyoruz.
Çalma, çırpma, yetim hakkı ve kul hakkı yeme. Yoksulu koru gözet, mazluma sahip çık. Yalan söyleme, adam öldürme, dedikodu ve gıybet yapma. Kör taassuptan uzak dur. Çağın ruhunu yakala, oku, okut ve kısaca güzel insan ol. İslam’ın ve Kuranın temel hükümleri bunlar. Gerisi teferruattır…
Yaptığının yanlış olduğunu bil. Eğer biliyorsan yanlışta ısrar etme. Şimdiden hayırlı bayramlar…

29 Temmuz 2018 Pazar

Birlikte yürüyebilecek miyiz?

 Geçtiğimiz günler Malatya Büyükşehir Belediye Başkanı Hacı Uğur Polat, yanına paydaş kurumların temsilcileri olmak üzere il protokolü ve STK’ların yoğun katılımıyla ulusal ve yerel basının karşısına çıkmış ve 2018 Acil Eylem Planı çerçevesince belirledikleri yol haritasını “Birlikte Yürüyeceğiz” ve “Birlikte İnşa Edeceğiz” sloganıyla kamuoyu ile paylaşmıştı.

Son anda da olsa programa katılarak Başkan Polat’ın Acil Eylem Planı çerçevesince dile getirdiği projeleri ilk ağızdan dinleme şansına sahip oldum. Bir kısım projeler önceki Başkanımız ve şimdinin Milletvekili olan Sayın Ahmet Çakır zamanında başlatılan veya temeli atılan bir kısmı ise bitme aşamasında olan veya hedeflenen projelerdi.
Her ne kadar temelleri önceden atılmış olsa veya bitme aşamasına gelmişse de Sayın Polat’ın bu projeleri sahiplenmesi ve ivedilikle sonuçlandırmak üzere şehrimize kazandırması takdire şayan bir durumdur. Başkan Polat da bu noktaya değindiği konuşmasında bir “hakkı teslim ederek” vefa göstermiş olmakla kendisinin ne kadar mütevazı ve yüce gönüllü olduğunu bir kez daha göstermiştir.
Boşuna dememişler “marifet iltifata tabidir, iltifatsız marifet zayidir” diye. Bu satırları kaleme alırken bizim de yapmak istediğimiz tam da budur. Sayın Başkanın yapmış oldukları kamu yararına ve vatandaş ve memleket hayrına olan proje ve çalışmalarını desteklemek, bununla beraber eksik veya aksayan yönleri de “yapıcı bir eleştiriye” tabi tutarak irdelemektir.
Bu yazıyı program bittiği gün hemen sıcağı sıcağına kaleme almak istiyordum lakin ilimizdeki yansımaları ve basınımızın güzide(!) kalemlerinin yaklaşımını görmek ve bu hususta varsa diyecekleri birkaç kelam onları duymak/okumak istedim. Bizim yerel medyanın kadim silahşorlarının “eteklerindekileri dökmelerini” beklemekle zaman kaybettiğimi çok sonraları anladım. Yanılmışım ve boşa beklemişim değerli okurlar…
Yerel medyanın duayen isimlerinin çok önemli(!) işlerinin olduğunu unutmuş olmalıyım ki bu hususu gözden kaçırmışım. Hazretlerin soysal medya hesaplarından hıyar dilimleyip, patlıcan közleyip resimlerini paylaşmak veya gelin/görümcesiyle selfie çekip instagrama atmak gibi çok önemli işleri olduğunu bilmiyorduk bizi bağışlasınlar…
Burada birkaç naif dostun hakkını teslim etmek lüzumu hâsıl oldu. Başta Vuslat TV Vuslat Haber programcısı ve yazarı sevgili gazeteci kardeşim Ökkeş Cerit ve değerli dostum Ali Yiğit konuyu gündemine alarak irdelediler. Bir diğer yazar (kendisini tanımıyor olsam da) dostumuz Aziz Yiğit’te yine köşesine taşıyan bir başka isim. Her üç isme de huzurlarınızda Malatya’nın gündemine sahip çıktıkları için teşekkür ediyorum.
Biz yine asıl mevzuya geri dönelim.
Başkan Polat’ın “Acil Eylem Planı” çerçevesinde bir kısmını kamuoyuna duyurduğu toplam 112 (yanılmıyorsam) projeden benim asıl önemsediğim ve üzerinde durmak istediğim birkaç projeyi burada sizlerin huzurunuzda irdelemek istiyorum.
Benim önemsediğim projelerden ilki ve yine benim açımdan en önemlilerinden birisi olan “Kongre ve Kültür Merkezi” bölgenin en büyük kültür merkezi olma özelliği taşıyor. Bendeniz bu konuyla ilgili defaten ve çeşitli vesilelerle hem şifahi olarak işin mimarlarına durumu iletmiş ve hem de yazılarımda bu konunun önemine ve aciliyetine dikkat çekmiştim. Sayın Milletvekilimiz Ahmet Çakır’la yapmış olduğum bir görüşmede de konuyu dile getirmiştim. Çakır, “Yeşilyurt Belediye Başkanımız Hacı Uğur Polat’ın bu yönde bir projesi var, sanırım kıssa sürede bitecek ve sizin de istediğiniz gibi bir proje olacak…” demişti. Daha sonraları gündem değişti. Seçimdi, Ramazandı derken Başkan Polat’a projenin akıbetini ve detayını sorabilmeye vaktimiz olmadı veya gündem yüzünden ıskaladık.
Selçuklu mimarisi ile projelendirilen Kültür Merkezinde aynı anda üç dört etkinlik yapılabilecek ve şuan ilimizin en büyük salonunun 650 kişilik olduğu göz önünde bulundurulduğunda ise yeni merkezin büyük salonunun 1500 kişi kapasitede olması sanırım projenin boyutu hakkında size bir bilgi verebilir. Meraklıları dilerlerse tüm projelerin detayına “birlikteyuruyecegiz.com” adlı siteden ulaşabilirler…
Yine önemli projelerden bir diğeri ise, yıllardır nerdeyse “yılan hikâyesine” dönen “Kuzey Çevreyolu” projesi ve “Güney Kuşak Yolu” projeleri ki her ikisi de şehre nefes aldıracak, trafik akışını hızlandıracak ve trafik sıkışıklığının önüne geçecek önemli bir proje. Bu projeye bağlı bir takım bağlantı yolu ve bulvarlar sayesinde şehrin hemen tamamına elips bir daire çizilerek bir uçtan diğerine ulaşmak mümkün olacak.
Zaman zaman şehir içi trafiği kilitleme noktasına varan trafik akışını hızlandırmak için şimdiye kadar kalıcı bir adım atılmadı. Başta şehir merkezine sıkıştırılmış alışveriş merkezleri ve kamu binaları buna yol açıyor görülse de şehri yönetenlerin şu zamana kadar bu yönde bir çalışmasına şahitlik edemedik. Örneğin; kent merkezine otopark yapmak için kimse bir girişimde bulunmadı. Yeraltı ve yerüstü çok katlı otopark yapımı için şehrin hemen her yerinde müsait alanlar olmasına rağmen “çok şükür”(!) bir çaba duymadık. Ne STK’lar ve kamuoyu ne de medya bu konuyu gündem etmedi. Adeta “kör, sağır ve dilsiz” bir toplum olduğumuzun resmiydi bu durum…
Neyse ki Sayın Başkan bu konuda da “farklı” olduğunu göstermiş ve Eski Belediye alanının altını Otopark, üzerini de Esenlik ve Ziraat Bankasını kaldırarak şehre yeni bir meydan kazandıracağını duyurdu. Başkanı bu projesi için de ayrıca kutluyoruz.
Başkan Polat’ın projeleri sadece bunlardan ibaret değil. Yukarıda adresini verdiğimiz siteden tüm projelerini görebilir ve ayrıntılı bilgiye ulaşabilirsiniz.
Sayın Büyükşehir Belediye Başkanımız Hacı Uğur Polat, Çakır’dan boşalan koltuğa oturduğu gün sıcağı sıcağına birkaç Daire Başkanın yerini değiştirmişti. Seçimlere gidilirken böyle “radikal” bir değişim yapmak şüphesiz ki bazı şeylerin habercisiydi.
O günlerde özetle şu minvalde bazı öngörülerde bulunmuş ve şöyle demiştik; “siyasette bir gün bile çok uzun bir zamandır. Sayın Başkan önümüzdeki süreç için “işaret almış” olmalı ki böyle değişime giderek kendi kadrosunu oluşturabiliyor. Yerel seçimlere yaklaştığımız şu aylar “Hacı Başkan’ın” kaderini belirleyecek. Ya şehri yeniden dizayn edip makyajını değiştirip “potansiyel adaylığını” deklare edecek veyahut da “statükoyu koruyarak” mevcut durumu sürdürüp “geçici başkan” olarak kalacak…”.
Oysa Başkan Polat, seçimlerin hemen ertesinde kaldığı yerden devam ederek nerdeyse tüm Daire Başkanlıklarını değiştirmiş ve Yeşilyurt Belediyesinde yanında bulundurduğu ekibini de büyükşehre taşıyarak adeta deyim yerindeyse meydan okumuştur. (Buraya bir not düşelim; Başkan Polat her ne kadar daire başkanlarını bir gecede alacak kadar “gözünü karartmışsa da” yaklaşık sekiz on yıldır aynı koltuklarda oturan ve hiçbir meziyeti olmayan şube müdürlerine dokunamamıştır. Bu şube müdürlerinin hangi “cemaat veya dernekle” ilişkisi olduğunu kamuoyu biliyor. Kısaca başkanın bile gücünün yetmediği bu liyakatsiz ve kifayetsiz şube müdürlerini Allah nasip ederse önümüzdeki aylarda yapılması düşünülen “bir dizi cemaat operasyonu” ile nasıl tarumar olduğunu hep birlikte yaşayıp göreceğiz…)
Başkan Polat’ın Acil Eylem Planının tümü hakkında değerlendirme yapmak sanırım birkaç yazı konusu ile ancak anlaşılabilir. Biz burada kısa bir özeti sizlere aktardık.
Önümüzdeki yerel seçimlerde AK Partinin Büyükşehir Belediye Başkanı Adayının Hacı Uğur Polat olduğunu şimdiden bir kez tekrar edersek sanırım kehanette bulunmuş olmayız.
İçinde yaşamış olduğumuz şehrimizin geleceğini planlamak ve fikir üretmek, proje ve öneride bulunmak her vatandaşın asli bir görevidir. Her ne kadar oylarımızla seçerek başa getirdiğimiz başkanların bizlerin duygu, düşünce ve beklentilerine cevap verebilmesini bekliyor ve düşünüyorsak da yerinde ve zamanında uyarı vazifemizi de sorumlu vatandaşlar olarak bizler üstelenmeliyiz.
Başkan Polat’ın “Birlikte İnşa edeceğiz” sloganı boşa söylenmiş bir söz değildir. Üzerinde iyi çalışılmış ve iyi düşünülmüş bir slogandır. Polat’ın bir diğer sloganında olduğu gibi “Memleket emektir”, bu konuda emeği geçen tüm paydaşları ve işin mutfağında ter döken emektarları Sayın Başkan Hacı Uğur Polat nezdinde kutluyor ve tebrik ediyorum.
Yazımıza konu olan başlıkla da yazımıza son verirken bir kez daha tüm Malatyalılara buradan seslenerek BİRLİKJTE YÜRÜYECEK MİYİZ? Diye soruyor ve canı yürekten EVET demenizi diliyor ve bekliyorum…
Not: Önceki Yazımda belirttiğim yazı sırasına “gündem yoğunluğundan” bağlı kalamadım. Sayın Cömertoğlu ve Gürkan konusunu başka bir yazımda irdeleyeceğim.