28 Kasım 2017 Salı

Engelliler, 3 Aralık Engelliler Gününün Konu Mankeni Olmayın

 Yıllardan beri dile getirdiğimiz engellilerle ilgili acil sorunlar çözülmediği gibi her geçen gün yaşamı çekilmez hale getirmeye devam ediyor.

Bizim her defasında yeniden ve bir daha haykırdığımız aksaklıklar ve eksiklikler ortada durmaya devam ediyor. Buna rağmen tüm siyasiler ve yerel yöneticiler işin ciddiyetinin farkında olmadan ve dahası sorumluluklarını yerine getirmeden sırf adet olduğu üzere her 3 aralıkta Engellilerle ilgili çeşitli etkinlikler yaparak hem halkın gözünü boyamayı sürdürürken hemde biz engelliler üzerinden "çirkin" siyaset yapmayı sürdürmekteler.
Seçim çalışmalarının bulunmaz "konu mankeni" olan biz engellilerle selfie çektirmek ve yüzlerindeki "sahte" tebessümle objektiflere poz vermenin dışında ne yazık ki yapılan somut bir şeyleri yok.
Biz biliyoruz ki yine 3 Aralıkta "güya engelliler düşünülerek" çeşitli "göstermelik" etkinlikler yapılacak ve bolca kameranın önünde nutuklar atılacaktır.
Bu nutukların hemen tamamı da bir öncekinin tekrarından öteye de gitmeyecek.
Yine denilecek ki "bakınız bilmem şu kadar otobüsü engellilerin kullana bileceği gibi erişimli hale getirdik. filan ve falan yere engelliler için spor kompleksleri yaptık. Şu kadar dönüm araziye engelli parkı yaptık..." gibi bir dizi sözüm ona engelliler yararına hizmetleri(!) sayıp dökecekler.
Oysa burada araya girip şöyle haykırmak geliyor içimizden;
Ne demek engellilere yönelik park!
Ne demek engelli spor merkezi?
Yok otobüs bilmem ne?..
Sizler yaptığınız tüm projeleri sadece ve sadece "yasak savma" kabilinden yapmasanız ve yasanın ön gördüğü şekliyle standartlara uygun hale getirseniz bizlerin zaten diyecek bir şeyimiz yok.
2017 yılını geride bırakıyoruz ve geçtiğimiz yıllardan beri devam eden sorunlar hala yerli yerinde duruyor.
Park yapacaksınız elbette, yapın fakat erişime uygun yapın. Örneğin Sümer park -ki adına park demeye dilimiz varmıyor- gibi "engellilere kapalı" bir park yapacaksanız yapmayın. Kamunun parasını boşuna israf etmeyin.
Hiç düşündünüz mü bu parklardan engelliler de diğer sağlıklı insanlar gibi yararlana biliyor mu?
Yeşil alanlarda "tinercisi, balicisi, iti kopuğu" sere serpe uzanıp istifade ederken hatta "it köpek ve bilumum hayvanlar bile" nasiplenirken engellilerin erişimini bariyer gibi korkuluk gibi 25-30 santimlik taşlarla dubalarla nasıl kestiğinizi gördünüz mü?
Yürüyüş yolları dışında parkta dinlenebilecek bir alan var mı siz söyleyin Allah aşkına!
Başka bir husus sahi bu kentin ana caddesi olan İnönü Caddesi dışındaki herhangi bir sokağın kaldırımında tekerlikli aracıyla gidebilen bir engelli gördünüz mü?
Trafiğin içinde can güvenliğini tehlikeye atarak giden bir engelli neden kaldırım varken araç yolunu tercih ediyor hiç düşündünüz mü?
Görevden aldığınız mimarınızın eseri olan oluklu sokaklarda kaç engellinin aracının bozulup evinde mahsur kaldığı hiç aklınıza geldi mi?
Engelliler otobüs şoförlerinin lakayt ve insan onurunu kırıcı ve incitici davranışları yüzünden otobüsleri kullanmıyor. Kullanan da "mecburen" kullanıyor. Halk otobüsü şoförleri hala kendilerini minibüs şoförü sanıyor ve engelliler araca binmesin diye özel çaba sarf ediyor.
Bu şoförleri işe almadan önce "psikolojik bir eğitime" almak aklınıza gelmez elbette.
Cebe yanaşmayan, engellileri görünce görmezden gelen veya hemen devam eden otobüs şoförlerini siz fark etmiyorsunuz ama bizler her gün onlarla muhatap olurken halkın içinde binlerce defa rencide olurken bunları sizlere söylemeye bile ar ediyorken sizler bunların farkına varamıyorsunuz, çok yazık...
Eski binalarda ki erişim engelleri bir noktaya kadar anlaşılabilir belki ya yaptığınız onlarca milyonluk yeni projeler erişime uygun mu?
Örneğin devasa bir nümayişle iki üç bakanla açılışını yaptığınız Fotoğraf Müzesi, Malatya Evi gibi projeleriniz.
Örneğin sanat sokağında yapılan mini çok amaçlı salon. Hangisi engelli erişimine uygun.
Tüm hepsi bir yana Allah rızası için bana bir tane bile olsun koskoca şehirde "engellilerin kimseden yardım almadan gidip kullana bileceği tuvalet ve lavabo" göstere bilir misiniz?
Sizler hiç gidip çevre yolunda bir engellinin tarnbüs veya otobüse nasıl bindiğini gördünüz mü? Sanmam.
Ama yüreğiniz yetiyorsa gelin birlikte gidelim ve durağa nasıl çıka bildiğimize sizler şahitlik edin.
Ben tüm şehrin eksik noktalarını sizlere madde madde sıralamayacağım fakat sizlere bir günlüğüne olsa bile akülü engelli sandalyesine binip iki sokak hiç değilse gezmenizi öneriyorum. Ne demek istediğimizi belki o zaman anlaya bileceksiniz.
Sizler biliyorum ki bu yazdıklarımı belki bize içinizden söverek belki de "gözünüze dizinize dursun bu kadar sizin için hizmet ettik yine yaranamıyoruz" diyerek okuyacaksınız.
Ne derseniz deyin ve ne düşünürseniz düşünün. İsterseniz Battalgazi Belediye Başkanı gibi gidin mahkemeye verin. Doğru bildiğimizi yazmaya devam edeceğiz.
ENGELLİLER KONU MANKENİ OLMAYIN
Bendeniz 3 Aralıkta Engellilerle ilgili hiçbir siyasi parti ve kurum ve kuruluşun davetine icabet etmeyeceğim. Konu mankeni olmak istemiyorum.
Siz engelli kardeşlerim!
Eğer içinizde biraz onur,
Haysiyet
Ve şerefiniz var ise sizlerde katılmaz ve esaslı bir "ders" verirsiniz.
Yoksa daha biz çook yazar düşman sahibi olurken sizlerde daha çok sızlanır durursunuz...

10 Kasım 2017 Cuma

Hababam Festivali Şart

Yeşilyurt Belediyesi her festivalde "baş konuk" olarak Hababam Sınıfı Filmlerinin Figüranlarını ağırlıyor. Ömrü hayatlarında Yeşilçam'ın yolunu bilmeyen, hasbelkader Ertem Eğilmez'in yönettiği bir filme birkaç sahnede kalabalık etsinler diye sete çağrılıp öğrenci rolü yapmış olan ve o günden sonra da asla herhangi bir filmde görünmeyen figüran kardeşlerimiz 40 yıldır şehir şehir gezip Hababam Sınıfı mümamiyişleri yapıyor. Allah lillah aşkına yeter artık! İnsanı sinemadan sanattan soğuttunuz. Bu ne Hababammış arkadaş harca harca bitiremediniz. Varsa gösterin başka bir filminizi, yapıtınızı, sanat kariyerinizi... E, yok işte. Hababam figüranlığı dışında herhangi bir sette "set işçiliği" bile yapmamışsın çıkmış Yeşilçam Jönü gibi protokol protokol geziyorsunuz. İlimizin belediye başkanları da bunlara "eşek yüküyle" para verip beş yıldızlı otellerde ağırlıyor. Okullarda öğrencilerin karşısına çıkarılıp "sinema kariyerleri"(!) hakkında ahkâm kesiyorlar. Film bilmez, kadraj bilmez. Reji bilmez ışık bilmez. Sinema tekniğinden bihaber amma ve lakin herifçi oğlu duayen "Yeşilçam Artisti" gibi kameralara poz veriyorlar. Her şey bir yana birisi de çıkıp demiyor ki "Dilaver kardeşim, sen okumuş etmiş bir adamsın. Böyle ucuz işlerle neden alet oluyorsun ve bizleri de alet ediyorsun" diyen yok. Üstelik böyle denilmediği gibi birde film festivali ilk başladığı günden bu yana adeta festivalin bir parçası olmazsa olmazı gibi getirip basının karşısına çıkarıyorsunuz. Kendisi Sinema Eleştirmeni olan festivalin koordinatörü Suat Koçer buna nasıl müsaade etti ve festivali "Hababam Festivali" haline getirebilmeyi başardı. Yoksa bilmediğimiz bir şey mi var. Hani ne bileyim "tepeden iş bağlama" kabilinden milletvekili veya bakanı mı araya koyuyorlar. Google denen bir icat var elinizin altında. Sorun sorgulatın bakayım kaç filmde ne zaman oynamışlar veya ne gibi sanatsal faaliyetlerde bulunmuşlar… Sen kendin memleketine sahip çıkma. Yüzlerce film, dizi, yapımcılık, yönetmenlik yapmış. Sanatında zirve yapmış isimleri festivale bile davet etme amma ve lakin birkaç figüranla festivali amatörleştir, küçült ve gözden düşür. Böyle bir rezalet olmaz, olamaz... Yok eğer “bal gibi de olur” diyorsanız o zaman festivalin adını değiştirin. HABABAM FESTİVALİ olsun. Bizde bilelim ne festivali olduğunu…

9 Kasım 2017 Perşembe

Sinemacılar para kazansın diye festival yapılıyor

7. Malatya Uluslararası Film Festivali Bugün başlıyor. Başladığı günden beri amacı doğrultusunda gerçekleşmeyen festival bu yılda ne yazık ki istenildiği gibi bir çizgiye oturamadı ve böyle olunca da amatörlükten yine çıkamadı. Başladığı günden bu yana çok önemsediğim ve şehrimize bir “değer katacağını” düşündüğüm festival bir türlü profesyonel bir şekilde yapılarak benzer festivaller arasına giremedi. Oysa bu işi yapabilmek için dünyayı yeniden keşfetmeyeceğiz. Adana, Antalya gibi artık “marka” olmuş festivallere gidip bakıldığında Malatya’da nelerin yapılamadığı çok bariz bir şekilde görülecektir. Öncelikle bu festivalin Malatya ayağı yok. Yok, çünkü Malatyalı onlarca sinemacı, yapımcı, yönetmen ve dahi sanatıyla dünyanın tanıdığı tek bir isim bile festivalde yok. Malatyalı sanatçıların göz ardı edildiği “dışlandığı” bir festival ancak Yeşilçam Figüranlarıyla kapatılmaya çalışılıyor. Ne garip! Geçmişte “Malatya Fuarı” yapılırdı. Kayısının henüz dalında iken yapılan bu fuarı aylar öncesinden iple çekerdik. Bu fuarı “birileri veya bilinmez bir el” sözde “ülkenin içinde bulunduğu koşulu ve şehitlerimizi” gerekçe göstererek temelli kapattılar. Kapanmasını ne kamuoyu ne de basınımızın duayen şahsiyetleri ve kentin ileri gelenleri sor/a/madı ve unutulup gitti. Oysa Malatya Fuarının kapsamının genişletilip içerisine Uluslararsı Film Festivalini de alarak bir dünya fuarı olabilirdi. Yapmadılar, yapılmadı veya yapılamadı. Bana kalırsa geç kalınmış sayılamaz ve yeniden düşünüle bilinir. Her şeye rağmen bugün 7.sini düzenliyoruz. Bariz bir ilerleme sağlana bilirdi. Fuara halkımız da dâhil edile bilirdi. Buda olmadı, olamadı. Örneğin üstü açık otobüslerimizle şehrimize gelen sinema dünyasının ünlülerine şehir turu attırılıp kortej geçişleri yapılabilirdi. Örneğin benzer festivallerde olduğu gibi festival filmleri halka açık salonlarda jüri ve denetleme kurulu ve sinema sanatçılarının söyleşileri eşliğinde gösterimler yapılabilirdi ve yapılmalıydı. İlimiz Kültür Müdürlüğünün 650 kişilik salonu toplu gösterim için neden düşünülmedi? Sabancı Kültür Merkezindeki Devlet Tiyatrosu sahnemiz yaklaşık üç yüz kişilik, bu salon neden kullanılmadı? Engelli vatandaşların erişimleri göz önünde bulundurulup onlar için festivalde yarışan filmler neden uygun bir salona alınmadı? Kongre Kültür Merkezinde her gün üç seans veya dört seans gösterim yapılabilirdi. Örneğin okullarımızdaki öğrencilerimiz taşımalı bir şekilde getirtilip izlettirile bilirdi. Örneğin kırsal içle ve köylerimizden öğrenciler festival süresince buralara taşına bilirdi. Buda yapılmadı, yapılamadı. Festival filmleri ilimiz Yeşil Sinema ve AVM içindeki birkaç salona endeksli. Avşar Sinemaları engelli erişimine uygun değil. Keza Yeşil Sinema da öyle... Sadece giriş katta sahne önüne iki engelli girebilir ve oda ancak kafasını kaldırabilirse perdeyi görebilir. Başka bir husus siz iki milyon bütçe ayırmışsınız ancak vatandaşa bilet satıyorsunuz. Buradaki amaç festival yapmak mı yoksa birkaç sinemacıyı zengin etmek mi? Kamunun bütçesi ile yaptığınız bir festivalde kamu yok, neden? Diyelim ortaya koyduğunuz bütçe ile ancak konaklama, ulaşım ve ödüller için para ayırdınız. Sponsor TV ve medyaya ne kadar para harcandığını kamuoyu ile neden paylaşmıyorsunuz? Ulusal bazı ajanslarla ve medya ile sponsorluk anlaşmaları yaptınız. Billboard, afiş, radyo ve TV reklamlarınıza binlerce lira harcadınız. Bu bütçeden yerel medyaya neden pay aktarmadınız. Yıl boyu sizlerin haberini yapan ve belediye ve tüm kamunun haberlerini hiçbir ücret beklemeksizin yayınlayan internet medyası ve yerel dergi ve gazeteleri hiç değilse neden medya sponsorluğu ile taltif etmediniz. Medya sponsorları listesinde neden medya meslek örgütleri yok. Mesela gazeteciler Cemiyeti, Gazeteci ve Televizyoncular Cemiyeti, Çağdaş Gazeteciler Cemiyeti, Gazeteciler Derneği, İnternet Habercileri Cemiyeti Derneği, BİMYAD, Anadolu Basın Birliği ve diğer mesleki dernekler neden yoklar. Ve neden festivale davetli bile değiller? Burada da görülen o ki amaç festival yapmak filan değil. Amaç birilerine “kaynak aktarmak” ulufe dağıtmak… Kültürmüş, sanatmış, şehrin tanıtımıymış umurunuzda bile değil. Yanılıyor muyum? Zamanında dedik ki memurlarımızı tenzih ederek “bu iş memur zihniyeti ile olmaz. Amir memur ilişkisi ile festival yapılmaz, valilik bu işi profesyonel ellere teslim etmeli veya da bir vakıf kurulup bağımsız bir şekilde yapılmalı” derken boşuna demiyorduk. Birilerinin egoları tatmin olsun, Birileri gelen sanatçılarla selfie çeksin, Bir diğer “basın müdürleri” gelen konukları babası evine, ninesi evine götürüp el öptürsün… Sen, ben, bizim oğlan ve ahbap çavuş bir olalım ve ortada toplananları üleşelim. Öyle mi? O halde yapmayın kardeşim. Adaletten, Hakkaniyetten ayrılacaksanız. İşinizi doğru dürüst yapmayacaksanız veya yapamayacaksanız bırakın. Bırakın da bir bilen yapsın, bilenler yapsın. Festival sizin neyinize… Not: Belediye bütçesinden eş dosta dağıtılan film biletleri mevzuna hiç girmedim. Vatandaş parasıyla film izleyecekse festival niye yapılıyor. Sinemanın yolunu vatandaş bilmiyor mu? Festival haftası mı sadece film izlene biliyor. Pek ala gider sinemada veya internette olmadı alır CD’mizi evimizde izleriz. İki milyon lira paramızı cebimizden aldığınız yetmiyor birde film festivali için mi sinemaya para verelim…