17 Kasım 2012 Cumartesi

3. Malatya Film Festivali’nin Hakkını Veremedik

3. Malatya Film Festivalini geride bıraktık. Başladığı gibi bitti dersek sanırım daha iyi anlaşılır.  Başından sonuna organizasyonda bir ciddiyetsizlik hâkimdi. Yeterli tanıtımı ne ulusal basında ne de yerelde yapamadık. İlk günlerde gönderdikleri birkaç haber ve afişin ötesinde etkinlik takvimiyle ilgili haber ve duyurular basına ulaştırılmadı.

Onca sponsor desteğine rağmen ortaya “şık” bir organizasyon çıkaramadılar. Organizasyon tertip komitesinin amatörlüğü daha ilk gün açılışta kendini göstermeye başlamıştı. Salondaki protokol izleyici kargaşası ve keşmekeşini görünce eyvah dedim, bunlar bu işi ellerine yüzlerine bulaştıracaklar…
Adana Altın Koza ve ya Antalya Altın Portakal gibi Altın Kayısı Festivalini de kalıcı hale getirebilmek için elimizden gelenin en iyisini yapabilmeliydik, yapmalıydık…
Malatya Kültür Merkezinin bu tür organizasyonlar için yeterli olmadığına şahit olduk. Düne kadar şehre devasa bir Kültür Merkezi kazandırdık diyenler kendilerini bir daha sorgulamalılar. Üçüncü sınıf bir sinema salonu ve ya mahalle düğün salonundan pek bir farkı yoktu. Salona sadece protokol ve basın temsilcileri alınsa halka oturacak yer kalmıyordu.
Salon görevlileri salona hâkim değillerdi. Ellerine aldıkları listelerle bir oraya bir buraya koşturarak gelen konuklara yer bulma telaşları görülmeye değerdi. Görevliler ellerindeki listelerle kasaba belediye başkanlarına ve ya kurum müdürlerine yer bulmaktan öteye bir iş yapamadılar. Ellerinde davetiye olmayan vatandaşlar ise eşleri ve çocukları ile dışarıda kaldılar.
Salonda engellilerin de izleyebileceği sağ ve sol kısımdaki kapı girişleri düşünülmüştü. İlk açılışta protokolde yerini alan engelliler ve dernek başkanları kapanışta yoktular. Gelen engellilere de oraya oturulmaması “gelen geçenden rahatsız olursunuz” denilerek engellendi. Buna rağmen emrivaki yaparak basına ayrılmış alana ilişebildim…
Festival tertip komitesi yaptıkları işleri dışarıdan bir gözle bir daha izlemeliler. Program başladığında ekranda sadece festival afişi var, ışıklar kapanmış, ne bir ses ne bir müzik, öylece ekrana boş, boş bakınıp durduk. Çok mu zordu sahneye birkaç yerel sanatçı çıkarmak yahut festivalin ilk yıllarındaki görüntüler perdeye verilemez miydi?  Sahnede sunucular konuşmasını yaparken bir taraftan da yarışmaya giren filmler ve ya Malatya’nın tarihi ve turistik yerleri kısık bir fon müziği eşliğinde perdeye yansıtılmalıydı.
Sahneye bir sanatçı çıkıyor tam konuşmaya başlıyor bu sefer gürültülü bir sesle o sanatçıya ait görüntüler perdede. Konuşmasını kesmek zorunda kalarak o fragmanı izliyor.  Hâlbuki sanatçı konuşurken sesini kesmek yerine fragmanı sessiz olarak döndürmek gerekirdi.
Sinema salonlarında yarışan filmleri halka duyurmada yetersiz kaldık. Düşünün bizler basın mensubu olarak hangi sinemada hangi filmler gösterimde bilmiyorduk, bu durumda halk nereden bilecek söyler misiniz? Program akışıyla ilgili günlük bültenler neden ulaştırılmadı doğrusu merak ediyorum. Örneğin gelen konukların Başkan Çakır’la görüşmesi var, Battalgazi ziyareti var, hastane ve çeşitli okul ziyaretleri var ama basın yok.
Küçük hesaplar yapan insanların tertip komitesinde ne işleri var. Kendilerine yakın basın kuruluşuna haber vererek ne yapmaya çalışıldığını anlamış değiliz.
Yeri gelmişken bir anekdot aktarmak istiyorum.  Hababam sınıfı filmlerinde bizzat oynayan Dilaver beyden başka bir Malatyalı hemşerimiz daha var. Hem de aramızda, Malatya’da yaşıyor, ER TV’de haber programı yaan bazı yerel gazetelerde (Sitemizde de yazmaya başladı) köşe yazan, çeşitli film projelerinin içinde olan bu festivale de kısa bir filmle katılan Ali Aydoğan kardeşimiz. Ali Aydoğan bu fikrin kendisine ait olduğunu ifade ediyor. Diyor ki “ Ben Dilaver beye Hababam Sınıfını bir araya getirme önerisini sundum, o da bu işi daha sonra kendi projesi gibi tertip komitesine götürdü ve çalışmasını yaptı. Sanki fikir kendine aitmiş gibi ve üstelik bana haber vermeden beni davet bile etmeden bu işi hayata geçirdiler…”
Bilemiyorum bu iddiaya ne denilebilir nasıl savunulur ama bildiğim bir şey var ki çok ayıp ve hatta ayıbında ötesinde. Siz kalkıp İstanbul, Mersin ve başka yerlerden ekibi toplayın hatta yurt dışında kalanları bile getirin onca masraf edin, uçak parası, otel parası, iyi güzelde bu kardeşimiz zaten Malatya’da kalıyor. Hani denilse ki Ali Bey siz zaten buradasınız, diğerleri de gelince sende aramızda ol bizimle beraber etkinliklere katıl. Sahneye Hababam davet edildiğinde bir jest yap ve deki “Aramızda bir hababamlı daha var, onu sizler tanıyorsunuz ve karşınızda Ali Aydoğan…” çok mu zordu bu ifadeyi kullanabilmek. Bir sanatçı için bundan güzel bir jest ve daha güzel bir onur olabilir miydi? Varsın fikir Ali beyin olsun, o bu jeste karşılıksız kalamazdı eminim. Ben biliyorum ki Ali Aydoğan o arkadaşlarıyla beraber olmayı çok isterdi. Bu bir vefa borcuydu ve vefasızlığımızı gösterdik bu ayıp bize yeter…
Sevgili dostlar,
3. Malatya Film Festivali boyunca her güne bir haber ve bir yazı düşünüyordum. Konuklarla söyleşiler yapacaktım.  Basın komitesinden sanatçılarla söyleşi yapmak için telefonlarını aldım, açılışın ertesi günü otelde sanatçı dostlarımızı ziyaret ettim. Hababam sınıfı ekibiyle dünden bugüne sinema ve yeşil çamı konuştuk. Yeni filmleri, dizileri irdeledik…
Bir tevazu abidesi, güler yüzlü, babacan ve değerli bir sanatçı büyüğümüzü duayen sinemacı Eşref Kolçak’ı ziyaret ettik, hasbıhal ettik. Eşref ağabey sanki ailemizden bir büyüğümüz gibiydi, sanki hep yanımızda ve her zaman sohbetlerimiz varmış gibi çok rahat ve doğal bir dostlukla muhabbetle söyleşi yaptık…
*
3. Malatya Film Festivalinin daha ilk gününden şansızlıklar başlamıştı. Birkaç gün yağmur devam etti. Açılış günü gelen konuklardan bazıları daha sabah olur olmaz ayrılmak zorunda kalmışlardı. Kimilerinin başka programları vardı kimileri yurt dışına gitmek zorundaydılar.  Hababamın güdük Necmi’si Halit Akçatepe ağabey ve Hayta İsmail Ahmet Arıman programa devam edemediler…
*
Açılış günü sinevizyon aracılığıyla Hababamın sevgili Mahmut Hocası Münir Özkul’un kızı babası adına eline mikrofonu alarak duygularını ifade etti.  Bu ödülün bizim için en önemli ve anlamlı olması babamın sağlığında verilmesi dediğinde salonda bir duygu yoğunlaşması yaşandı. İçimiz burkuldu, ağlamaklı olduk. Çünkü sanatçılarımıza yaşarken değer vermeyen bir toplumuz. Benzer çok örneklerini yakın zamanda yaşadığımızdan bu ödülün kıymetli olması daha bir anlam kazanıyordu…
*
Sonuç olarak ana teması Ortadoğu ve Barış olan 3. Malatya Film Festivalini geride bıraktık ve ödüller sahiplerini buldu.  Hangi filmlerin ödül aldıklarını sizler basından okudunuz, benim için anlamlı olan bir iki noktaya dikkat çekmek istiyorum.
Filmleriyle yarışmaya katılan yerli yapımcılar ortalıkta yoktu ama Onur Ödülüne layık görülen Amerikalı yönetmen John Sayles ta Amerikan kalkıp gelebilmişti. Ve yine yurt dışından gelen İranlı yönetmen Tahmineh Milani . İki düşman ülke bu Festivalde yan yana gelebildi. Ünlü Amerikalı yöetmen Sayles ödülünü İranlı Yönetmen Milani’nin elinden aldı.
Sunuculuğunu Korhan Abay ve Defne Halman'ın yaptığı ödül töreninde Vedat Sakman da mini bir konser verdi. Sahnenin bir köşesinde kalan Sakman seyirci ile bütünleşemedi. Tam bir sahne rezaleti desek yeridir. Oysa açılışta İlhan Şeşen sahnede idi ve seyirciyi kendisine bağlayarak izleyenlerin okuduğu şarkıya eşlik etmesi görülmeye değerdi…
Geçtiğimiz günlerde babasını kaybeden İlyas Salman da geceye katılmıştı. Yarışmaya katılan filmler ve oyuncular anons edildiğinde ayağa kalkarak salonu selamlayan Salman’a konuklar alkışlarıyla destek oldular…
*
Bu konuyu başka bir yazımızla irdelemeye devam edeceğiz, şimdilik burada noktalamadan üstesinden gelemediğimiz organizasyon hakkında son bir şeyler söyleyip konuyu kapamak istiyorum.
Sayın Valim,
Malatya Uluslararası Film Festivalinin kalıcı olmasını sağlamak için lütfen sizler bu konuya el atın. Sonraki festivallerde daha katılımlı, daha profesyonel bir ekiple bu işi lütfen sürdürün. Uluslararası bir Organizasyona ev sahipliği yapmak mesuliyetli bir iştir ve bu iş valilikte çalışan bir memurun üstesinden gelebileceği bir iş değildir.
Maddi olarak yeterli olanağımız olduğunu düşünüyorum, sponsorlarımız her türlü katkıyı sunuyorlar. Hiç değilse organizasyonu profesyonel bir ekibe vermek en doğrusu.  İşin başından itibaren tertip komitesiyle birlikte çalışabilecek bir ekip görevlendirerek bu işin takibini lütfen sürdürün. Bir sonraki Festivalin hazırlıklarına şimdiden başlayarak eksikliklerimizi masaya yatırıp çalışmalarımıza şimdiden başlamamız gerekmektedir.
Onca film gösterimine ev sahipliği yapan Malatya Film Festivalinde eksik gördüğümüz en önemli noktalardan biriside ne yazık ki erişim sorunu. Hiçbir sinema kompleksinde ne yazık ki engelliler düşünülmemiş. Yeşil Sinema kompleksinde bir salon hariç AVM’de ki Avşar sinemalarında bile engelliler sinema izlemeye gelemiyor. Sizin engellilerin sorunları hakkındaki hassasiyetinizi biliyorum ve inanıyorum ki siz bu işin takipçisi olursunuz.
Bizler engellilerimizin bu haktan mahrum bırakılmasını içimize sindiremiyoruz. Gönül rahatlığıyla sinemaya da tiyatroya da gidebilmeliyiz. Yaşamanın her alanında olduğu gibi burada da karşımıza engeller çıkarılmasın…
Yeniden görüşünceye kadar Allah’a emanet olunuz…