22 Kasım 2020 Pazar

Ayağında Kundura ve Can Hatice

 Bir zamanların efsane televizyon programı “İbo Şhow” 20 yıl aradan sonra Star TV ekranlarında yeniden seyirci ile buluştu. “İbo Show 2020” adıyla ekranlara yeniden dönen İbrahim Tatlıses’i aslında ne kadar çok özlediğimi fark ettim.

Ortaokula ilk başladığım yıllarda “Ayağında Kundura” türküsüyle müthiş bir çıkış yakalayan ve milyonların gönlünde taht kuran “İbo” efsanesi o günlerden başlayarak sürekli gündemde kalabilmeyi başardı. Tatlıses hakkında ne kadar yazılsa, söylense eksik kalır. Çünkü onun hayatı başlı başına bir romanlar serisi. Bununla beraber Allah vergisi müthiş bir ses ve erişilemez bir yorumcu...

Türküler “İbo” sesinden söylendikten sonra daha geniş kitlelere ulaşmakla kalmıyor bir kat daha bir başka seviliyordu. Bir taraftan o yılların furyası olan “Arabesk” müzik diğer yandan türkülerimiz… Tatlıses piyasanın isteğine kayıtsız kalamayarak arabesk müziği de zirveye taşıyabilen ender sanatçılarımızdan bir tanesi. Yıllardır yaptığı tüm plak ve kasetlerin bir yüzüne arabesk okurken diğer yüzüne türkü okuyarak ikisini bir arada götürebilmiştir.

Tatlıses, bir yandan Anadolu’nun bağrından çıkmış “ulu” ozanlarımızın ki bunlar arasında merhum Neşet Ertaş ve Âşık Mahzuni Şerif’in parçalarını söylerken diğer yandan da o yıllarda “özgün müzik” olarak adlandırılan bir çeşit “protest” müzik ustalarının ki bunlar arasında da Zülfü Livaneli ve Ahmet Kaya eserlerini söyleyerek fark yaratabilmiştir.

İbrahim Tatlıses, yeri gelir Barak söyler, yeri gelir Bozlak okurdu. Allah vergisi sesinden Urfa yöremiz ve Kerkük Türküleri de başka bir şekilde havalanırdı. Tatlıses, Şanlıurfa yöremizin “Sıra Geceleri” kültürünü yaptığı programlarda tanıtırken yöreye has birçok türküyü de hançereden (Gırtlaktan) söyleyebilen sayılı sanatçılarımızın en başında gelir.

Yazıya başlarken ortaokul yıllarım ve Ayağında Kundura türküsünden bahsetmiştim. Aynı kasette miydi sonraki kasette mi hatırlamıyorum “Can Hatice” türküsü vardı. Okulumuzda da İngilizce dersimize giren soyadını şimdi hatırlamadığım gayet güzel bir hanımefendi olan Hatice hocamız vardı. (yaşıyorsa Allah sağlık versin öldüyse de rahmet diliyorum) Sosyal bilgiler dersimiz hocası da İsa bey idi. İsa hocam evliydi, sanırım Hatice hocamız o yıllarda henüz bekârdı. Muzip bir hoca olan İsa Bey sosyal demokrat bir kişilikti, zaman zaman bize takılır şakalar yapardı. Ben tabi okulda “Ülkücü” olmakla övünen ve bunu her fırsatta belirten biriydim ancak derslerimde de oldukça başarılı olmamdan dolayı öğretmenlerim tarafından sevilen ve takdir edilen biriydim.

Hocalarımın yanında sevilmemin bir başka yönü de “güzel türkü söylemem” ve hafta sonları Ülkü Ocağında tiyatro yapmamdı. Yani özgüveni yüksek ve sosyal bir kişi idim. ( övünmek gibi olmasın da)

Bahsettiğim yılların sağ-sol ayrımın en yoğun yaşandığı zamanlar olduğunu söylememe lüzum yok. Henüz 12 Eylül Amerikan merkezli Askeri Darbe olmamıştı, 75’li yıllar…

İsa hocam dersimizde iken camdan Hatice hocamızın saçlarını savurarak zarif bir edayla okul bahçesinde görünmesiyle hemen bana “can Hatice’yi söyle bakalım Kemal” derdi. Bende gayet ciddi bir sanatçı edasıyla biraz da abartarak “muck aha, muck ahaa! Can Hatice, gözleri ceylan Hatice…” diye söylemeye başlardım. Sınıfımızın camı açık olurdu ve Hatice hocamız türkünün bizim sınıftan geldiğini elbette bilirdi.

İsa hocam, Hatice hocamıza karşı belli belirsiz ilgi duyduğunu o zamanlar anlamazdık. Hocam “takılıyor veya Hatice hanımı kızdırmak istiyor diye düşünürdük. Şimdi düşünüyorum da İsa hocam Hatice hanıma karşı bayağı ilgi duyuyormuş. Şimdiki gençlerin deyimiyle “boş değilmiş” hani…

Neyse efenim, bir sonraki dersimize Hatice hanım geldi. Masasına oturdu ve “o türküyü kim söylüyordu” dedi. Ayağa kalktım ve utana sıkıla “ben” diyebildim ancak hatırlıyorum da yanaklarım pembe pembe olmuştu. Hem utanmış ve hem de ya kızarsa diye düşünürken “sesin de çok güzelmiş, aferin” dedi ve ekledi “dersiniz müzik görünmüyor, kim söyletti peki?” dediğinde yine aynı çocuksu saflığımla “İsa hoca” dediğimde hafif tebessüm ederek başını eğmiş ve sadece “peki, otur” diyebilmişti. O zaman fark ettim ki Hatice Hanım da benim gibi kızarmıştı. Hem utanmış ve hem de belli belirsiz sevinmişti. Bir daha da aramızda türkü muhabbeti hiç olmadı…

Gördüğünüz gibi “İbo Şhow 2020” beni alıp nerelere götürdü.

Sevgili okurlar,

Sizler neler düşünürsünüz bilmem ama ben kendi adıma programın tekrar başlamasına sevindim. Bildiğiniz gibi TV kanallarında ya bayat siyaset programları yahut örf ve adetlerimizi hiçe sayıp tahrip eden seviyesiz dizilerden ekranlarda ağız tadıyla izleyecek bir şeyler bulmak oldukça zor.

Bu bakımdan da Star TV’yi tebrik etmek lazım. Umarız program uzun soluklu olur ve geçmiş yıllarda olduğu gibi memleketimizin saygın sanatçılarını ekranlarda bizlere izletmek olanağını sunmaya devam ederler.

Ben her iki bölümü de gayet keyifle izledim. Sizlerde henüz izlemedinizse tekrarları Youtube kanalında mevcut.

Hafta sonları nihayet “ağız tadıyla” izleyebileceğim bir programım var. Bu vesileyle de sevgili İbrahim Tatlıses’e namı diğer “İmparator’a” Allah’tan sağlık ve afiyet diliyorum. İbo Şhow 2020’nin tekrar TV ekranlarında bizlerle buluşturduğu için Star TV’yi kutluyorum ve başarılar diliyorum.

Aynı zaman da kırk yıl aradan sonra adlarını anımsadığım sevgili öğretmenlerim Hatice hocam ve İsa hocam şahsında tüm öğretmenlerimi minnetle anıyorum. Yaşayanlara sağlık ve afiyetler diliyorum ebediyete göçenlere de Allah’tan rahmetler diliyorum.

Türküyle ve türkülerle, sağlıkla ve esenliklerle kalın efenim…