29 Kasım 2018 Perşembe

Ak Partinin Kuluncak’ta İşi Zor

 Mart ayında yapılacak yerel seçimlerin çok iddialı ve bir o kadarda da zor geçeceği aşikar.

İktidar partisi “cephe" kaybetmek istemezken ana muhalefet ve diğer partiler cephede “gedik açma” çabası içerisinde yoğun bir tempo ile seçime asılacak.
Yapılan ittifakların ne derecede “kurtarıcı” olacağını hep beraber yaşayıp göreceğiz. Lakin yerelde işler sanıldığı gibi pekte kolay olmayacak. Özellikle küçük nüfuslu ilçelerde parti kadar adayın portföyü de belirli olacak. Bu kapsamda da adaylar halka kendilerini “doğru anlatabilmeli” ve yapacağını vaat ettiği projelerin tutarlı ve yapılabilir olduğuna seçmeni ikna etmelidir.
Başından beri söylediğim veya söylemeye çalıştığımız bir hususa dikkatinizi çekmek istiyorum.(Lakin şunu da belirtmek zorundayım; “kimsenin borazancısı veya herhangi bir partinin kalemşoru” değilim. Aslına bakarsanız her defasında bu noktayı açıklamak zorunda hissediyor olmam fena halde sinirlerimi bozuyor.)
Ben sahadan gördüğüm yansımaları objektif bir şekilde sizlere aktarma niyetindeyim diyerek sadede gelecek olursak...
Büyükşehirde Ak Parti banko kazanır lakin bazı ilçeleri kaybetme potansiyel yüzde elli elli.
Örneğin Hekimhan çok kritik bir ilçe ve yine aynı şekilde Kuluncak. Her iki ilçe de “İyi bir adayla" CHP’ye geçebilir. Bunu ben mevcut AK Parti seçmeni profiline bakarak görebiliyorum.
Kuluncak için AK Partinin adayı mevcut başkan Mehmet BOYRAZ olduğu nerede ise kesinleşmiş durumda. Bu durumda AK Parti il yönetimi ve genel merkez halkın beklentilerini dikkate almıyor düşüncesindeyim. Çünkü mevcut başkana karşı tabiri caizse büyük bir öfke olduğunu görebiliyoruz. AK Parti, seçmeninin talebine neden kulak kapattığını doğrusu bende anlamış değilim.
Bu durumda benim aklıma gelen; ya doğrudan vatandaşa ulaşıp temayül yapılmıyor, veyahut sanılanın aksine bile isteye seçmenin öfkesinin etkili olmayacağı düşüncesiyle tersi bir kanaat belirtilip genel merkeze “olumlu" kanaat iletiliyor.
Mevcut vekillerin “ittifakı” ile Boyraz'da karar kılınması anlaşılabilir bir durum değil. Lakin geçen seçimde çok az bir oy farkıyla aldıkları ilçeyi oy sayılarını düşürerek CHP’ye “altın tepside” sunacaklarını sanırım görmüyorlar.
Pazar günü CHP Kuluncak'ta ön seçim yapacak. Seçim sonucuna göre aday belirlenir mi bilemiyorum. Bana göre CHP şimdiden albaydan yana tavır almış görünüyor. Eğer öyle ise ön seçim bir bakıma seçmenin “gazını almaya" yönelik bir siyasi hareket.
Kişisel düşüncem -ki bunu başkan Kiraz'la da paylaştım- albay aday gösterilir.
Bu durumda Kuluncak seçmeni her iki partiye karşı cephe oluşturur. Seçmen; “Bu ne kardeşim! Ak Parti adayı Boyraz, CHP Boyraz. Boyraz hanedanlığı mı kuruldu" der ve kazanma ihtimali daha fazla olan bağımsız Ali Arslan etrafında kenetlenir.
Şimdi diyeceksiniz ki neden MHP değil de bağımsız? Şundan;
MHP Adayı bana göre Erhan CENGİZ olacak. Cengiz'i kişisel olarak tanımam lakin eğitim düzeyi düşük ve “devlet tecrübesi” yok. Dolayısıyla “düşük profilli” bir adayla MHP’nın kazanma şansı sıfır.
Kaldı ki MHP hiçbir zaman tam anlamıyla “ciddi bir teşkilat” bile kuramadı. Seçmene verebileceği “ciddi bir vaat” veya projeden yoksun. Seçildiği taktirde ne yapacakları ile hem adayın ve hem de teşkilâtın hiçbir fikri altyapısı yok. Olmadığı gibi ciddi bir kadro oluşturma ihtimali de yok.
Bunun temel nedeni ise MHP kurulduğu günden bu yana kendisini bir “ideolojiye" hapsederek merkezîleşmemesidir diyebiliriz.
Bugün siyaset sahnesinde olan bir parti olarak MHP’’nin iktidar olmak gibi bir çabasının olmaması yerele de yansıyor. Dolayısıyla da secimi kazanıp kazanamamasının pekte bir önemi yok. Diyelim ki MHP seçimi aldı. Bu durumda da seçilen başkanın mevcut teşkilâtın yapısından dolayı “eli kolu bağlı” olacak.
Sonuç olarak şunu diyebiliriz:
Kim veya hangi parti kazanırsa kazansın kaybeden Kuluncak olacak. Kaybeden hizmet bekleyen Kuluncaklı köylümüz olacak. Sonunda da şunu diyeceğimiz kesin. Gelen gideni aratır.
İnşallah yanılırız, zira Kuluncak ve köylerinde yapılması beklenen onlarca hizmet başka bir bahara kalır...

26 Kasım 2018 Pazartesi

Siyasette Yeni Dönemin Ayak Sesleri ve Gürkan Faktörü

 Siyaset en genel anlamıyla bir yönetim sanatıdır. Bu sanatı icra edenler bilirler “Siyasette duygusallığa” yer yoktur.

Siyasetin kendine has bir dili vardır. Öncelikle iyi bir hatip olmalısınız. Kitleleri peşinizden sürükleyeceğiniz “özgün” bir fikri projeniz ve altyapınız olmalı. Bununla beraber “kitle psikolojisini” iyi bilmelisiniz. Vatandaşa “Hayır” demeden HAYIR diyebilmelisiniz.
Her ne kadar tecrübeli ve donanımlı da olsanız “iyi bir ekip" olmadan büyük işlere imza atamazsınız. Yerel yönetimlerin olmazsa olmazı kolektif bir bilinç ve ortak akıldır.
Göreve geldiğinizde her biri işinin uzmanı bir kadro oluşturamadığınız takdirde tek başına projelerinizi hayata geçirme şansına sahip olamaz ve sizden beklenilen hizmeti sağlayamadığınız takdirde halkın gözündeki imajınız ve itibarınız bir gecede yok olur. Siyasi hayatımızda bunu pek çok örneğine hepimiz şahitlik etmişizdir.
Bu kısa değerlendirmenin ardından yerele gelecek olursak...
Geçtiğimiz yıllarda ülkemiz FETÖ denilen hain örgütün kalkışmasına sahne oldu. Onlarca şehit ve binlerce gazimizin kanlarıyla bu hain kalkışma çok şükür önlendi.
Bu hadise bize ağır bir fatura ve büyük bir tecrübe yarattı. İnsanlarımızın dine bakışı değişti. Etrafımızda bulunan onlarca “Din kisveli" yapılanmaların “gerçek yüzlerini” ve serbest bırakılırsa her bir yapılanmanın potansiyel bir FETÖ olma tehditi ile karşı karşıya olduğumuz gerçeğini bizlere öğretmiş oldu.
Geçtiğimiz yıl yazdığım yazılarda bu noktaya dikkat çekerek “FETÖ'nün boşalttığı bu boşluğu” doldurmaya namzet onlarca vakıf ve dernek bulunduğunu ve bu yapıların biran önce elimine edilmesi gerçeğini göz önüne serdim. Hatta bazı dernek ve vakıfların isimlerini de zikrederek bunlarla “içli dışlı” bulunan bazı yerel yöneticilerin bu tavırlarının hem kendilerine ve hem de mensubu bulundukları partiye zarar vereceğini söylemeye çalıştım.
Hatta tarih de vererek “Yerel seçimler sonrası” bu oluşumlar “usulünce" “tırpanlanacak” dedim. Evet göreceksiniz seçim sonrası adını hepinizin bildiği bu sözde STK’lara ve onların kurumlardaki “işgal ettiği” kadrolara bir operasyon yapılacak.
Geçtiğim yaz ortalarında henüz secim startı verilirken Büyükşehir için ya Ankara merkezli bürokrat bir isim veyahutta sayın Gürkan kuvvetli aday demiştim. Bunu söylerken de elbette ki yukarıdaki iddialarımın hayata geçirilmesi beklentim etkili oluyordu.
Bu gerçekleşmediği takdirde 2. Senaryonun -ki bunu da köşemde yazdım- Ne olabileceğini söyledim. Bu aşamada mevcut başkan Polat malum cemiyeti arkasına alarak hatta vekillerin de desteği ile aday gösterilirse sayın Gürkan’ın bağımsız aday olarak büyükşehirde Ak Partiyi zora sokacağını hatta seçilebileceğini iddia ettim.
Bu iddiamı da bir gerekçeye dayandırmış ve söyle demiştim; “Gürkan MHP ve CHP ileri gelenleriyle el altından gayrı resmi görüşmeler yapıyor. Her iki partiden de oy alacağı aşikar...” benzeri iddialarımı o günlerde yalanlayan olmadı. Eğer sayın Polat aday gösterilse idi ikinci bir “Çerçi” vakasına şahitlik edecektik.
Çünkü Malatya kamuoyu özellikle belediyelerdeki malum yapılanmalardan ve okullardaki bir sendikanın “tahakkümünden” oldukça rahatsızlık duyuyordu. Bu gayrı resmi ittifakı önümüzdeki seçimin olası son şansı ve son virajı görüyordu. Başka türlüsü için “Malatya temelli elden gidecekti" ve bu yapı iyice kurumlara sirayet ederek kadrolaşmaya hız verecekti.
Anlaşılan Sayın Cumhurbaşkanımız Erdoğan, Malatya'daki bu olayın bir şekilde farkında oldu. Çeşitli kaynaklardan alınan bilgi, belge, temayül ve değişik kanallardan yapılan kamuoyu anketlerini tekrar önüne koydu ve milletvekillerinin “ittifaklarına” rağmen tercihini Gürkan’dan yana kullanarak Malatya'nın “elden çıkmasını” önledi.
Malatya çok zor ve her zaman insanı şaşırtmaya müsait bir şehir. Çoğu zaman siyaset bilimcileri bile “ters köşe” yapabiliyor.
Bu kentte yaşayan bir vatandaş olarak ben kaynağımı salt bir mahalleden veya bir oluşumdan değil doğrudan doğruya seçmenin bizzat kendisinden alıyorum. Esnaflarla, memurlarla, STK ve çeşitli “akil" insanlarla görüş alışverişinde bulunuyorum. Dolayısıyla da isabetli görüşler elde ediyorum.
Ak Parti henüz resmi açıklama yapmadan büyükşehir adayının kim olacağını yine sosyal medya sayfamdan duyurdum ve bir kez daha “isabetli" bir öngörü yaptığım görüldü.
Bir arkadaş toplantısında (aralarında Ak Parti yönetiminde olanlar ve belediye çalışanları ve malum derneğe yakın isimlerin olduğu bir sohbette) yapmış olduğum değerlendirmeler resmen gerçekleşince aralarından bir kardeşim yeni çıkan bir kitap hediye ederek beni onore etti.
Resmi açıklamalar akabinde özellikle malum derneğe yakın insanların tedirginliğini gözlerinden okudum. Bir kısım görevini layığı ile yapanları tenzih ederim ama büyük çoğunluğu şimdiden uykuyu yitirmiş durumdalar.
Malûm derneğe yakın bir arkadaşıma hafiften sataşıp “gözünüz aydın” dediğimde acı bir tebessümle karşıladı ve “peki abi sence nasıl olur?” dedi.
Bende “isabetli bir karar olduğunu ve dolayısıyla da Ak Parti oylarının artacağını” söyledim.
“yanılıyorsun abi” dedi ve devamında “bizim gücümüzün farkında değilsin. En az yüzde yirmi etkimiz var" dedi.
“Hayır!” dedim. “Asıl siz yanılıyorsunuz, bu iddiayı malum örgüt FETÖ de diyordu ama seçimlerde yüzde on bile olmadığını geçtiğimiz seçimler kanıtladı” dedim.
Bu konuşmadan da anlaşılacağı üzere malum dernek ve türevleri seçimlerde Gürkan'ı desteklemeyecek.
Yukarıda siyasette duygusallığa yer yoktur demiştim. Bununla yazıyı bağlayayım.
Sayın Polat, mütevazı kişiliği ile sahici ve benim de bizzat sevdiğim bir isim. Lakin etrafında ki ekip büyükşehirde iş yapabilecek liyakatli isimler değil. Bununla beraber Yeşilyurt’ta harika işlere imza attı. Yeniden kaldığı yerden devam etmesini çok isterdim. Hiç değilse başlattığı projeleri tamamlayarak bir sonraki potansiyel büyükşehir başkanlığını veya vekilliği garanti edebilirdi.
Ak Partiye yakın kaynaklardan aldığım duyuma göre de bu teklif kendisine yapılmış lakin kendisi istememiş. Eğer böyle ise büyük bir yanlışlık ve siyaseten “acemilik” yapmıştır.
Hiç değilse sayın Binali Yıldırım örneğini düşünmeliydi. Sayın Yıldırım’a “git İzmir’e aday ol” dendiğinde ikiletmeden vekilliği bırakıp gitti. Vekil olma hevesine kapılmadı. Sonrasında aday ol dendi yeniden meclise girdi ve parlamenter sistemin son başbakanı oldu. Şimdi de İstanbul adayı olarak düşünülüyor.
Sayın Polat da kendisine tevdi edilen pozisyona “siz nasıl uygun görürseniz” deseydi siyasi hayatı taçlanırdı. Geri çevirdi ise (söylenen doğru ise, umarız bu yanlışa düşmez) siyasi hayatını kendi eliyle bitirmiştir.
Sayın Gürkan, resmen açıklandıktan sonra “eli kalem tutan” bir okuma grubunda arkadaşlar kısa bir değerlendirme rica etti. Orada kısaca şunları söyledim:
Daha adil,
Daha samimi,
Daha şeffaf,
Daha dürüst ve hiçbir oluşuma yakın değil ve siyasetin “devlet adamlığı” vasfına haiz Atatürkçü ve Milliyetçi bir kökten geliyor.
Kültür sanat aşığı ve projesi olan birisi. Çalışmayan personeli “babasının oğlu olsa" gözünün yaşına bakmaz kapıya koyar. Dedim.
Seçilirse belediyede köklü bir değişikliğe gider. Vatandaşın rahatsız olduğu isimleri yerinde tutmaz.
Ayrımcılık yapmaz ve kimseye iltimas ve tolerans tanımaz. Boş koltuk işgal edene tahammülü yoktur dedim.
Sayın Gürkan, halkın kendisinden beklediği gibi belediyede yapacağı “temizliği” destekler. Ayrımcılık yapmaz ve “işe adam alır, adamına iş vermez” yani işçi alımlarında parti ve cemaat referansını dikkate almaz...
Kısaca ve kabaca bunları söyledim ve gördüm ki büyük çoğunluğu benimle hemfikir. İnşallah yanmam ve inşallah sayın Gürkan benim ve benim gibi düşünen vatandaşları yanıltmaz.
Konuyla ilgili bir yazıyla söyleyebileceklerimiz kısaca bunlar. Başka yazılarımızda konuyu irdelemeye devam ederiz.
Bu vesile ile sayın Hacı Uğur Polat'a şehrimize yaptığı hizmetleri için teşekkür ediyorum.
Sayın Büyükşehir Belediye Başkan Adayımız Selahattin Gürkan’a çıkmış olduğu bu yolda hayırlı hizmetler ve başarılar diliyorum.
Şehrimize ve ülkemize hayırlı olması dileğiyle hepinize sağlıklı günler diliyorum...

4 Kasım 2018 Pazar

ESENLİK Hepimizin, Siyaset Malzemesi Yapmayalım

 Hatırlayacağınız üzere geçtiğimiz günlerde yerel medyamızın bazı “kötü niyetli” kalemşorları tarafından ESENLİK üzerinden bir iftira ve karalama kampanyası başlatılmıştı. Akabinde ESENLİK Müdürü S. Sami Üzmez, basının karşısına çıkarak bu iddialara cevap vermişti.

Bu gelişmeler üzerine bendeniz de sosyal medya aracılığı ile yapılan bu haksız eleştirilerin ve iftiraların yersiz olduğunu dolayısıyla şehrimizin bu güzide kurumunu yıpratmaya kimsenin hakkı olmadığını ve hele ki siyaset malzemesi yapılmasını doğru bulmadığımı belirttim. Kimsenin veya herhangi bir kurumun sözcüsü değildim şüphesiz, ancak duyarlı bir kardeşiniz olarak bu olaya daha fazla seyirci kalamazdım.
Şimdi dilimin döndüğü kadarıyla ESENLİK denince neler aklıma geliyor sizlerle paylaşmak istiyorum:
1990 yılında kurulan Esenlik İmar İnşaat ve Ticaret Limited Şirketi, %100'ü Malatya Büyükşehir Belediyesi iştiraki olan iktisadi (BİT) bir teşebbüstür. Dolayısıyla Malatya’mızın yerli ve milli bir kuruluşudur.
200’den fazla yerli firmadan temin ettiği ürünleri kırktan fazla şubeler aracılığıyla bizlere sunmaktadır. İlimizde çok uluslu marketler zinciri ve birçok noktada şubeleri olan diğer marketler arasında sağlıklı bir rekabet ortamı sağlayarak kaliteli ve ucuz ürünlerin soframıza gelmesinde önemli bir açığı kapatıyor.
ESENLİK, Sadece market işletmeciliği yapmıyor. Çok çeşitli iş ve hizmet sektöründe de kentimizin bir öncü kuruluşu. Bu kapsamda binlerce işçiye istihdam sağlamasının yanında oluşturduğu katma değer ve yan sektörlerle de kentin yükünü omuzluyor.
En uzun dönem ESENLİK Müdürlüğü yapmış olan Hulusi BOYRAZ zamanında nereden nereye gelmiş veya ne değişmiş bir bakalım;
Süpermarket İşletmeciliği, Market sayısı 12 den 45 çıkmış. 800 çalışanı varken bugün 1800 kişiye istihdam sağlıyor. 118 milyon cirodan 350 milyon ciroya ulaştı.
İnşaat Emlak, Elit Park 180 daire 17 dükkân, yeşil evler 144 daire, mücellide 16 daire 2 dükkân şehrimize kazandırıldı.
Malatya Şehirlerarası Otobüs Terminali İşletmeciliği,
Canlı Hayvan Pazarı,
Et ve et ürünleri, taze ve helal et kesimi yanında, kıyma, sosis, salam, kavurma ve pastırma gibi ürünleri üretiyor.
Süt ve süt ürünleri, ESENLİK bugün köylüden aldığı taze sütü işleyerek sofralarınıza taze süt, yoğurt, tereyağı ve peynir gibi sağlıklı ve hijyenik temel besin maddeleri sağlıyor.
"Esenlik ve Nergis" markalı ürünleri,  Kuru gıda ve bakliyat ürünlerini yerli üreticiden alıp paketleyerek nohut, mercimek, kuru fasulye, pirinç ve bulgur gibi temel besinlerin soframıza gelmesine öncülük ediyor.  Ayrıca paketlenmiş baharat ve meyve suyu ve benzer içecekleri üretiyor.
Kimya Fabrikası'nda ürettiği EPAK ve Proxsi markalı ürünler bugün Devlet Malzeme Ofisi (DMO) tarafından 81 vilayetin kamu kurum ve kuruluşlarına ulaşıyor.  Ülke geneline pazar ağı kurulması ilk defa üretilen ürünlerin dış ülkelere ihraç edilmesi sağlandı.
Asfalt Plenti fabrikası kuruldu.
Konkasör Şantiyesi (taş ocağı kırma ) kuruldu
MESTON Karo Fabrikası, 30 personelden 200 personele 1 milyon cirodan 55 milyon ciroya getirildi
ESENLİK, adeta kendi küllerinden doğarak bünyesinden yeni kuruluşlar doğurmaya devam ediyor. Örneğin yakın zamana kadar bünyesinde sadece Dede Korkut Restaurant varken bugün Yeni Nikah Sarayı ve Kadın Yaşam merkezi  başta olmak üzere Orduzu Tabiat park, Cumhuriyet Park Esenlik Kafe, Kernek Park Şelale Restaurant ve diğerleri BELSOS adıyla kurulan yeni şirkete devredildi.  Buralarda da 500’ün üzerinde personelle istihdama katkı sunuyor. Kentin Büyükşehir Belediyesi sorumluluk bölgesinin temizliğini ve çöplerinin toplanmasını da sağladığını ayrıca belirtmiş olalım.  
ESENLİK, Malatya’dan ve Malatyalıdan kazandıklarıyla yine Malatya’ya yaptığı yeni yatırımlarla büyümeye devam ederken kentin gelişmesinde ve istihdamı noktasında liderlik etmeye devam ediyor.  
Sosyal sorumluluk projeleri kapsamında binlerce yoksula gıda kolisinin ulaştırılması ve sayısız ailenin sofralarına yaptığı katkıları anlatmaya bile gerek yok.
Her yıl ilimizde açıklanan en fazla vergi kuruluşları içerinde adını her yıl gördüğümüz ESENLİK, sadece belediyemizin medarı iftiharı değil şehrimizin ve dolayısıyla da tüm halkımızın öz malı ve gözbebeği bir kuruluşumuzdur.
Bu tür kurumlarımızı lütfen siyasi çekişmelere alet etmeyelim. Yapmış olduğunuz ve yapacağınız insafsız karalamalarla yıpratılacak olan sadece bir kurum değil. Binlerce istihdam yaratan bacasız bir fabrika olduğunu unutmayalım.
Bu vesileyle de ESENLİK firmamızı kuran ve bugünlere gelmesinde emekleri olan tüm yönetici ve çalışanlarını bir kez daha tebrik eder daha nice başarılı hizmetler dilerim… 

1 Kasım 2018 Perşembe

Böylesini Erdoğan Bile Akıl Edemedi(!)

 Soru şu; Bir belediye neden canlı yayın aracına ihtiyaç duyar?

Kıymetli okurlar,
Hepinizin malumu olduğu üzere günümüzde kitle iletişim araçları inanılmaz bir evim geçirdi. Geçmişte bu terimi konuştuğumuzda başta TV, Radyo ve günlük gazeteler akla gelirdi. Oysa bugün bu terimi birçoğumuz kullanmıyoruz bile. Bugün tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de medya denilince aklımıza sadece bir sektör olarak basın ve yayın kuruluşları gelmiyor. Bunun yerine çeşitli haber kaynakları var. Örneğin, çeşitli haber siteleri ve bu sitelerin web tv dediğimiz video haber uygulaması mevcut. Bir diğeri sosyal medya dediğimiz başta twetter ve facebook olmak üzere anlık bilgi paylaşımı olan mecralar var.
Geçmişte siyasi gündemi Radyo, TV ve gazeteler belirlerken bugün gündem sosyal medya üzerinden şekilleniyor. Sosyal medya anlık haber akışını bir başka yöne çevirerek “etkileşimli haber” formatına dönüştürüyor. Dolayısıyla da okurlar haber hakkında ki duygu ve düşüncelerini de haber altına ekledikleri yorumlarla zenginleştirerek bir bakıma söz konusu habere etki ediyor veya katkı sunuyor.
Günlük yaşamımızın vazgeçilmezi olan “akıllı telefonlar” bugün hemen hepimizin elinde. Haliyle de okuyucu doğrudan ve aracısız olarak haber kaynağına ulaştığı gibi bazen kendisi de doğrudan haber sağlıyor veya kısaca paylaşımlarla yaptığı yorumlarla gündeme tesir ediyor. Sosyal medya aracılığı ile servis edilen haber veya bilgi kaynağı suya atılan taş misali dalga dalga büyüyerek kitleler arasında yayılıyor. Tüm sosyal medya sitelerinden elinizdeki telefonlar aracılığı ile canlı yayın yapmanız mümkün. Bunun için milyon dolarlar harcamanıza ve ekip ve altyapı kurmanıza da gerek yok…
Kısaca durum böyle iken yine de klasik usulde yayın yapan TV, Radyo ve günlük gazeteler varlıklarını devam ettiriyorlar veya da yaşam mücadelesi veriyorlar. Bu kuruluşlar her geçen küçülerek ya doğrudan doğruya birkaç personelle internet haberciliği yapmaya çalışıyor veyahut ta basın ilan kurumu desteği ile güç bela çalışanlarının maaşlarını ancak çıkarabiliyorlar.
Bu açıklamalar ışığında yerele yani içinde yaşadığımız kente bakacak olursak bugün hatırı sayılır bir internet yayını olduğunu görüyoruz. Diğer yandan uydu üzerinden yayın yapan TV’lerimiz ve bolca da yerel ve ulusal formatta radyolarımız mevcut. Yazılı basın olarak beş kadar da günlük yayın yapan gazetelerimiz var. (Gazetelerin tiraj sayısı ve sayfa sayısını söylemeğe lüzum yok. Neredeyse broşür haline geldi maalesef)
Yine yerelde çeşitli ulusal TV ve gazetelerin temsilciliği var. Bunun yanında ulusal haber ajanslarımız mevcut.
Kısaca şehrin yükünü çekecek ve tüm kurum ve kuruluşların haber, basın duyurusu ve etkinliklerini kamuoyuna duyuracak hatırı sayılı çoğunlukta yayın mecrası var.
Bu geniş açıklamanın arkasından asıl konumuza dönecek olursak yukarıda soruyu tekrar sorarak başlayalım.
Bir belediye canlı yayın aracı kiralamaya neden gerek duyar?
Belediyemiz yerel bi,r TV kanalımızın canlı yayın aracını kiralamış ve üzerine belediyenin bilinen sloganını giydirmiş bir halde belediyenin tüm etkinliğinde yerini alıyor. Üzerinde koca koca çanak antenlerle baktığınızda sanırsınız ki kıtalararası canlı yayın yapıyor.
Sanırsınız ki ulusal bir TV kanalı açmış görüntüyü stüdyoya iletiyor.
Sanırsınız ki ülkenin geleceğinin temelleri Malatya’dan atılmışta bunu övünç meselesi yapıp dünyaya duyuruyor.
Sanırsınız ki hiçbir belediyenin yapamadığı veya yapmaya gücü yetmeyen bir proje hayata geçirmiş de bunu uydudan tüm dünyaya sunuyor…
Hayır! Böyle olsa iyi... Sadece facebook ve twetter’dan canlı yayın yapmak için bu araç kullanılıyor.
Allah aşkına, yukarıda sosyal medyadan canlı yayın yapmak için bir tane evet sadece bir tane akıllı telefon yetiyor. Peki, öyleyse bu araç neyin nesi?
Bu araç TV yayını için kullanılan bir araç. Herhangi bir etkinliği doğrudan yayın kuruluşuna ulaştırması için uydudan görüntü ve ses gönderen bir sistem. Yapılış ve kullanım amacı bu alt yapıya sahip yayın kuruluşuna ses veya görüntü taşımak.
Hâlihazırda belediyenin tüm etkinliğini hem yerel siteler ve hem de klasik basın yayın kuruluşları okuyucuya servis ediyor. Ayrıca ajanslarda daha geniş kesime ulaşması için tüm ulusal yayın kuruluşlarına bu bültenleri geçiyor.
Şehrin dört bir yanına koyduğunuz dev ekranlar billboardlar aracılığı ile hemen her duyurunuzu kolaylıkla kamuoyuna aktarıyorsunuz. Hemen her afişin altında büyükşehir vurgusu yerine belediye başkanın adı kocaman puntolarla işleniyor. (Ne garip, belediye işçileri bir yeri kazıyor ve hemen yanına “büyükşehir çalışıyor ve başkanın ismi” çukurun başına monte ediliyor. Şaka gibi)
Ülkemiz ekonomik bir darboğazdan geçiyor ve Sayın Cumhurbaşkanımız her fırsatta tasarruf vurgusu yaparken belediyenin asli ve ivedi işleri beklerken binlerce lirfa harcanarak böyle bir uygulama yapmaya neden gerek duyuldu.
Belediyede üç kişi ile yapılabilecek basın yayın ve halkla ilişkiler bölümüne onlarca kişiyi doldurmak neyin telaşı? ( bu birimde istihdam edilmeyen yerel gazeteci kalmadı) Sahi burada bu kadar iş yükü var mı merak ediyorum.
Ben bu uygulamanın Türkiye’de bir ilk olduğuna kalıbımı basarım. (Hiç değilse bu şekilde bir birinciliğimiz oldu)
Türkiye’nin metropol şehirlerinde böyle ir uygulama yok. Dahası hiçbir parti lideri ve hatta Sayın Erdoğan bile bunu düşünememiştir.
İlk defa bir belediye başkanımız bu sayede Erdoğan’ın bile ilerisinde bir vizyona sahip olduğunu(!) bize kanıtlamış oldu.
Tebrik ediyoruz!
(Sakın bana dolu bardak boş bardak misalini getirmeyin. Bardakta su yok azizim! Bu gidişle suyu geçtik ortada bardak ta kalmayacak… )
Not: Star Gazetesi yazarları Malatya’ya gelmişlerdi. Toplantıda Malatya dışında her şey konuşuldu. Bu mevzuya hiç girmedim. Belki ayrı bir yazı konusu olur.