Malatya, yıllar sonra nihayet ulusal
basında kendisinden söz ettirmeyi başarabildi. Ancak bu sefer olumlu anlamda
değil de adeta skandal bir “insan kaçakçılığı” iddiasıyla ve üstelik merhum “üçkâğıtçı”
Sülün Osman’a rahmet okutacak cinsten bir olayla adı anılır oldu…
Filmlere konu olacak cinsten
gerçekleşen trajikomik “insan kaçakçılığı” hadisesi yaklaşık bir buçuk yıl öncesinde
gerçekleşiyor. Olayın basına yansıması
ve kamuoyuna duyurulması ise geçtiğimiz günlerde toplanan Yeşilyurt Belediye Meclisi
toplantısında Yeşilyurt Belediyesi CHP’li Meclis Üyesi Günnur Teber’in Başkan Çınara
yönelttiği bir soru üzerine medyanın daha doğrusu ilimizdeki iki yüzü aşkın ve
bunlardan en az elli altmışının meslekte yarım yüzyılını deviren ve kendisine “duayen”
diyebileceğim isimlerin “kafasını kuma gömdüğü”, adeta “kör, sağır – dilsiz”
kesildiği bir zamanda “namuslu” kalem erbabı birkaç “yeniyetme” yerel gazeteci
arkadaşların olayı araştırıp haber yapması ile gündeme geliyor ve işin aslını
öğreniyoruz.
“Yeniyetme” dediğime bakmayın ve
lütfen ne demek istediğime yazının bütününü okuduktan sonra karar verin.
Yazımıza konu olan mevzuyu özetlemeden
önce kısaca kendilerine “yeniyetme” dediğim sevgili dostlarım, Aktarlar Odası
ve Radyocular Dernek Başkanı Sinan Cavlak ile Kayısı Haber Genel Yayın
Yönetmeni ve İmtiyaz Sahibi Mahir Temur’un yapmış oldukları bana göre “yılın
haberi” diyebileceğim konuyu önce köşelerine taşıyıp, sonrasında ilimizde faaliyet
gösteren dokuz radyonun ortak canlı yayınında gündeme getirmesi ile söz konusu
olay ulusal medyanın da ilgi odağı oldu…
Kamuoyuna “Yeşilyurt Belediyesi İnsan
Kaçakçılığı mı Yapıyor” minvalinde yansıyan ve “şeytanın bile aklına gelmeyen”
yöntemlerle yapılan yurt dışına gönderilen 57 kişiden 53’ünün yurda dönmeyip
adeta “buharlaşması” hadisesi böylelikle gündeme geliyor ve bir haftadır da
yerel ve ulusal basından konu enine boyuna irdeleniyor.
Önce CHP Genel Başkan Yardımcısı ve
Malatya Milletvekili Veli Ağbaba konuyu bir basın açıklamasıyla basına
duyuruyor. Sonrasında Karar Gazetesinden sevgili Yıldıray Oğur, söz konusu
haberin ayrıntısını Mahir Temur ve başka isimlerle yaptığı görüşmeler sonucu
kaleme alıyor derken nihayet bugünde Haber Türk gazetesi köşe yazarı ve aynı
zamanda kendisi de Malatyalı olan usta gazeteci Sevilay Yılman köşesinde konuyu
irdeliyor…
Dün ayrıca Halk TV ekranına canlı
olarak bağlanan Mahir Temur, konuyu orada ayrıca özetliyor.
Dedim ya, olayın özetini aşağıda
ayrıca vereceğim ancak yazımın başında belirttiğim gibi sözüm ona kendilerine “duayen”
denilen gazetecilerin “kafalarını kuma gömdüğü” ve adeta hiçbirinin ağzını bile
açmadığı veya daha doğru bir ifadeyle açamadığı bir zamanda sadece internet
mecrasında yayın yapan ve belki sözüm ona bu duayenler tarafından basın mensubu
bile görmedikleri “yeniyetme” bir gencin yapmış olduğu ve bir anda ülke
gündemini meşgul eden bu gazetecilik başarını gerçekten kutlamak ve tebrik
etmek lazım. Ayrıca da bana göre bu senenin “yerel medya ödülünü” şimdiden bu
kardeşimin hak ettiğini düşünüyorum.
Malatyalı yerel gazetecilerin - ki
bende dâhil – yemekli toplantılarda boy gösterip iş gündem yaratmaya ve gündemdeki
olayları irdelemeye gediğinde neredeyse birden buharlaşıp ortadan
kaybolmalarını bu kentin insanları hak etmiyor. Evet, iddia ediyorum; bu şehir,
bu gazetecileri ve gazetecilik yaptıklarını sananları hak etmiyor.
Kamuoyunun beklentilerini karşılamayan,
sorunlarını dile getiremeyen sözde gazeteci ve yazar – çizerlerin suskunluğu
her şeyden önce gazetecilik adına utanç vericidir. Burada hakkıyla gazetecilik
yapan kardeşlerimi ve büyüklerimi tenzih ediyorum ancak genel intibaım bu
yönde.
Gerçek demokrasilerde yasama, yürütme
ve yargının dışında dördüncü güç olduğu bilinen özgür basının içinde yaşadığı
topluma karşı sorumlulukları vardır. Yaşadığı şehrine, insanına ve ülkesine
karşı sorumlulukları vardır. Hepsi bir yana kendisine karşı sorumlulukları
vardır. Gazetecilik etik ve ilkelerini bir yana bırakıp işin inanç boyutunda
bile konuyu ele alsak, bile isteye gördüklerine gözünü kapar ve bildiklerini
yazmasan veya söylemezsen yarın Ruz-i mahşerde yakana yapışırlar ve kalemin
senden davacı olur. Tamam, hepsi bir
yana mademki kendine “basın mensubu” diyorsun ya hu Allah aşkına başını yastığa
koyunca nasıl uyuyorsun…
Biliyorum sözü uzattım ve esas
meseleye henüz dönemedim. Olayın özetini aktaracaktım, hemen konuya dönüyor ve
kısaca meselenin bilinen aslını sizlere sunuyorum. Ancak şu kadarını da söylememe müsaade edin.
Söz konusu olay şuan yargı aşamasında daha doğrusu İçişleri Bakanlığı Mülkiye
Müfettişleri olayın muhataplarının ifadelerini alıyor ve soruşturma sonrası nasıl
bir dava konusu olacak, işin içinden ne çıkacak, bekleyip sonuçlarını
göreceğiz.
OLAY NASIL GERÇEKLEŞTİ
Önceki dönem Bingöl Servi Belediyesinin
AK Partili Başkanı olan Ali Ayrancı, (kendisinin Malatya’da da evi olduğu
söyleniyor) görevi sırasında iken tanıştığı ve o zaman başkan yardımcısı olan
Yeşilyurt Belediye Başkanı Mehmet Çınar’la görüşüp Almanya’nın Hannover
kentinde Mega Kilit GMHB adlı Türk iş adamına ait olan bir şirketin “Çevreye
duyarlı vatandaşlar yetiştirmek” adlı bir proje kapsamında yurtdışına bir gezi
düzenlemek istediğini iletiyor.
Proje kapsamında gidecek olanların masraflarının
şirket tarafından karşılanacağı ve belediye çalışanlarından bazı kişilerin
katılmasının iyi olacağını belirtip ancak bunun bir proje kapsamında gerçekleşeceği
için bir dernekle işbirliği yapılmasının ve protokol imzalanmasının gerektiğini
söyleyerek yaklaşık on yıldır aktif olan Malatya Kişisel Gelişim Dünyası
Derneğinin projeye paydaş olacağını da ilave ederek belediyeye bir isim listesi
sunuyor.
Belediye önce iki kişi, daha sonra
madem paydaşız daha fazla çalışanımız katılsın diyerek sayıyı dört ediyor ve
nihayet gerekliği prosedürler tamamlanınca gönderilecek isimlerin listesi
belediyeye iletiliyor. Belediye bu listedekileri elbette tanımıyor ve listeyi pasaport
işlemleri için resmi yazıyla valilik onayına gönderiyor ve valilik te söz
konusu isimlerin GBT araştırması yapılması için emniyete bildiriyor. Yapılan
işlemler sonucu GBT kayıtlarında herhangi bir olumsuz duruma rastlanmadığı için
“uygun görüş” bildiriliyor. Böylelikle de vizesiz 14 günlük kurum çalışanlarına
mahsus gri pasaport işlemi de gerçekleşiyor.
Belediye çalışanı dört kişi başka bir
programları daha olduğundan kafileden önce yurt dışı çıkışlarını yapıyorlar ve
aradan üç dört gün geçtikten sonra bir otelde kafilenin diğerleri ile
karşılaşıyorlar.
Ayrıntılarla yazımızı daha fazla
uzatmayalım. Neyse, belediye çalışanları o kişilerle bir daha karşılamadan planladıkları
gezi programını tamamlayıp yurda dönüyorlar. Yaklaşık bir hafta sonra da yurt dışına
gidenlerin pasaportları Eski Başkan Ali Ayrancı tarafından belediyeye teslim
ediliyor. Doğal olarak da belediye çalışanlarının akıllarına herhangi bir şey
gelmiyor ve konu kapanıyor. Ta ki İçişleri Bakanlığının Yurtdışına Usulsüz
İnsan kaçakçılığı yapıldığı yönünde bir soruşturma sonucu belediyede ki
ilgililerin ifadesine başvurulana kadar.
Sonrası malumunuz. Konun ayrıntısını
Başta Kayısı Haberde Mahir Temur olmak üzere Karar Gazetesinde Yıldıray Oğur ve
Haber Türk Gazetesinde Sevilay Yılman’ın yazılarından okuyabilirsiniz.
Evet, sevgili dostlar. Benim kısaca
özetlemeye çalıştığım haberin konusu bu ve bu haberi ülke gündemine taşıyan
sevgili dostum Mahir Temur ve konuyu Malatya kamuoyu önünde tartışan Sinan
Cavlak’ı tebrik ediyorum. Malatya’da sözüm ona gazeteciyim diye caka satan ve
kendilerine “duayen" süsü vermiş sözde gazeteci müsveddelerini de sizlerin
engin vicdanlarına havale ediyorum.
Kalın sağlıcakla…