1 Ağustos 2018 Çarşamba

Kurban ve Derisi Fakirin Hakkıdır…

 İslam’a göre Kurban, zengin olan müminlere vaciptir. Buradaki zenginlik temel ihtiyaçların dışında bir miktar mala sahip olmak anlamına geldiğini belirttikten sonra konumuza dönelim.

Kurban ibadeti, tüm semavi dinlerin yanı sıra çeşitli pagan dinlerde de mevcuttur. Diğer dinlerde kurban çeşitli şekillerde ve ritüellere sahip. Örneğin sadece canlı bir hayvanı boğazlamaktan ibaret değil. Sunak olarak adlandırılan yerlere bırakılan yiyecek ve üretilen çeşitli mallar da kurban hükmünde değerlendirilmektedir. Ancak İslam dini bunu bir denetim ve disiplin altına alarak hem ibadet hükmünü getirmiş ve hem de nasıl yapılması gerektiğini kayıt altına almıştır.
Hemen hepimizin bildiği Hz. İbrahim’in oğlu İsmail’i tam kurban edecekken Allah tarafından bahşedilen bir koçla amaç hâsıl olmuştur. Bu kıssayı hemen herkesin bildiği için ayrıca etraflıca anlatmaya lüzum yoktur.
İslam dininde özgür her zengin Müslümanın kesmekle mükellef olduğu, bazılarına göre (bazı’dan kasıt mezhep imamları) farz değilse bile farza yakın bir ibadet yani vaciptir. Yine bazı mezhep imamları müekked sünnet demektedir. Ortak görüş farz olmadığı yönündedir. Şafii mezhebinde ise sünnettir.
Kuranı Kerimde Kevser suresinde Peygambere hitaben “rabbin için namaz kıl, kurban kes” denilmektedir. Bazı müçtehitler bu ifadeden de anlaşılacağı üzere Kurban peygambere farzdır. Dolayısıyla herkesin kurban kesmesine lüzum yoktur demekteler. Bir diğer görüş ise, peygamberin şahsında tüm Müslümana hitap edildiği şeklindedir.
Bir hadisi şerifte “Ey insanlar, her sene, her ev halkına kurban kesmek vâciptir” (Tirmizî, “Edâhî”, 18; İbn Mâce, “Edâhî”, 2) deniliyor.
Bu hadisi dikkate alacak olursak şöyle denilebilir. Bundan yaklaşık 1500 sene evvel bugünkü gibi temel besin kaynaklarının başında gelen et ihtiyacına her zaman ulaşılmıyordu. Örneğin belki de bugünküne benzer bir kasaplık veya şarküteri bulunmuyordu. Dolayısıyla hane reisi evinde beslenmesi ve barınmasından mesul olduğu ailesine karşı sorumluluğunu keyfiliğe ve savsaklamaya mahal verilmemesi için teşvik edilmekte diye düşünülebilir.
Günümüzde en zengin olanımız da en fakirimiz de senenin hemen her ayında et ihtiyacımızı giderebilmekteyiz. Hatta bazı evlerde neredeyse etsiz yemek yapılmamaktadır…
Kurban ibadeti hakkında bu temel bilgilere değindikten sonra şimdide kesilen kurbanın eti ve derisinin nasıl değerlendirilmesi gerektiğine bir bakalım.
“Hz. Peygamber, kurban etinin üçe taksim edilip, bir bölümünün kurban kesmeyen yoksullara dağıtılmasını, bir bölümünün akraba, tanıdık ve komşularla paylaşılmasını, bir bölümünün de eve ayrılmasını tavsiye etmiştir (Ebû Dâvûd, Dahâyâ, 10). Ailenin ihtiyaç durumuna göre etin tamamı evde bırakılabileceği gibi, toplumda muhtaçların arttığı dönemde kurban etinin çoğunun hatta tamamının dağıtılması uygun olur.” Diyebiliriz.
Günümüzde bu işleyişin dışına çıkılmakta olduğunu görebiliyoruz. Kimi dernek, vakıf veya kurumlar kurban eti ve derisini toplamakta. Hemen hepimiz de bunu sorgulamadan kabul edip fakir fukaranın hakkı olan eti ve deriyi teslim ediyoruz.
Ne bir derneğin ve ne de hayır kurumunun bu konuyu istismar etmemesi gerekir lakin bakıyorsunuz kurban kesim yerlerinde filanca camiyi yaptırıyoruz, filan yere kuran kursu yapacağız veya fakir öğrenci okutuyoruz denilerek fakirin hakkı olan et ve deri adeta gasp edilmektedir.
Bugün günümüzde FETÖ ve türevleri hain örgüt ve cemaatler varsa bunların büyümelerine ve semirmelerine bizler bile isteye alet oluyoruz.
Nasıl oluyor derseniz, kurbanın eti ve derisinin fakirin hakkını olduğunu bildiğimiz halde bu türden oluşumlara güya “ibadet ediyoruz” adı altında kurban bağışı ve zekât verdiğimizi sanarak bu kötü niyetlilerin gönüllü sponsorları oluyoruz.
Başka bir yanlış uygulama ise vekâleten kurban kesme. İbadet kastı ile ve iyi niyetle yapmış olduğunuz bu ibadetle de kul hakkına girebileceğinizi unutmayın. Komşunuz ve e yakınlarınız dururken ve memlekette onca fakir fukara varken siz kalkıp sınır aşırı bağış yaparak yükümlü ve sorumlu olduğunuz yakınlardaki fakirlerin haklarını başkalarına veriyorsunuz ve buda bir bakıma kul hakkıdır.
Elbette sınır aşırı ihtiyaç sahibi Müslüman ve mazlumlara yardım etmek biz müminler için farzı kifaye’dir. Bizler bu yardımları yaparken Kurban İbadetinin “içini boşaltmadan” yapmalıyız. Kuranı kerimdeki “”infak” emri doğrultusunda bunu yapmalıyız. Fakirin hakkı olan Kurbanla değil…
Yani dememiz o ki mümin feraset sahibidir ve uyanık olur. Olmak zorundadır. Kötü niyetli oluşumlara, kişi ve kuruluşlara ibadet kastıyla ne kurban ve ne de derisi verilmemelidir.
Son bir noktayı daha hatırlatarak yazımı tamamlamak istiyorum.
Günümüzde ne yazık ki her şeyde olduğu gibi Kurban İbadetinde de gösteriş ve “elgördülük” yani “desinler” diyerek ibadeti abartarak haşa Allah korusun şirke düşme noktasına geliyoruz. Şöyle ki; yukarıdaki yazıda Kurban hakkında hükümlere yer vermiş ve kimlerin kesmesi icap ettiğini hatırlatarak “abartıya” kaçmadan haşa katliam yapar gibi kurban olmaz demek istiyoruz.
Hasan emi tosun kesmiş bende koç keseyim demek suretiyle veyahut ta asgari ücretle zar zor geçindiğin halde çoluk çocuğunun rızkını kredi kartına taksitle veya borç altına girerek kurban olmaz. Böyle bir ibadet yok kardeşim.
Böyle yaparsan hem kendini kandırmış olursun ve hem de haşa Allah’ı kandırmaya kalkışmış olursun. Yapma, otur evinde komşun yollarsa pişir ye veya al çoluk çocuğunu çık dışarı onlarla beraber bir yemek ye ne bileyim bir hısım akraba ziyaret et. Bu daha ahlaklı ve erdemli bir durumdur…
İslam’ın temel hükümleri olan farz ibadetleri yapmayıp iş nafile, sünnet ve vacipler olunca abartıyoruz ve farzında önüne koyarak bir abartı yarışına giriyoruz.
Çalma, çırpma, yetim hakkı ve kul hakkı yeme. Yoksulu koru gözet, mazluma sahip çık. Yalan söyleme, adam öldürme, dedikodu ve gıybet yapma. Kör taassuptan uzak dur. Çağın ruhunu yakala, oku, okut ve kısaca güzel insan ol. İslam’ın ve Kuranın temel hükümleri bunlar. Gerisi teferruattır…
Yaptığının yanlış olduğunu bil. Eğer biliyorsan yanlışta ısrar etme. Şimdiden hayırlı bayramlar…