28 Temmuz 2017 Cuma

Ege’deki Depremin De, İstanbul’daki Dolunun Da Sebebi Basın

Memlekette bir olumsuzluk yaşanmaya görsün “kör olası basın bu rezaleti görmez” der, daha meselenin ne olduğunu anlayamadan basına yükleniriz. Suçlu basındır… Adamın biri hanımını kıtır kıtır doğarmış, ayırmaya gelenleri de pataklamış elleri kelepçeli polis otosuna götürülürken bir yandan basın mensuplarına tehditler savurmayı sürdür “ çekme dedik lan, gelirsem…” diyerek efelenir. İzleyenler de sanırlar ki “katil aslında bir melek, basın mensubu da eli kameralı seri katildir” . Bununla da kalmaz katil yavşağın bir tanıdığı onca insanın arasından fırlar uçak tekme ile basın mensubunu bir yana kamerasını asfalt zemine çalar… Gariban emekçi basın mensubu iki gözü çeşme kovulma korkusuyla kırık kamerasını omuzlayıp çalıştığı ajansın yolunu tutar. Yağmur yağar sel olur. Çarşı Pazar sular altında kalır, suçlu yine basındır. Taşan derelerden, patlayan rögarlardan, çöken asfalttan da sorumlu yine basındır. İzmir’i sel alır suç basına kalır. Ege’de deprem olur, suç basına kalır. İstanbul’u dolu vurur, Kayısıyı don vurur, Esnafı kriz, saftirik vatandaşı “kerizliği” tutar dolandırılır… Alkolik krize girer, Kız kocaya kaçar, Anne konkene, Baba mankene gider… Oğlan yer oyuna, gelin yer “koyun’a” gider. Taze gelinin sandığının, Yeni doğanın kundağının sorumlusudur basın. Malatya’da kaysı olmaz, suçlu basındır. Bol olur para etmez, suçlu basındır. Karadeniz’in fındığı, Çukurova’nın pamuğu, Çelikhan’ın tütünü, Kirazlı’nın ekinin sorumlusudur basın. Basın deyip geçme azizim, Başbakan, beşbakan, boşbakandır basın. Bilumum oda, dernek, vakıf ve borsanın mimarıdır basın. Mahallenin muhtarı, İlçenin başkanı, ilin de vekildir icabında. Dolaysıyla; Dırdır eden karının, Bal yapan arının, Ambardaki darının da sorumlusudur basın. Aynı zamanda güzel ülkemde basın; Sabah erken kalkanın dövdüğü Dövemezse sövdüğü, Olmadı övdüğüdür basın. Ağzı olanın konuştuğu sosyal medyanın şamar oğlanıdır basın. ** ** ** Hanımlar, beyler! Basın bir ülkenin vicdanıdır. Sessizlerin sesi Mazlumların hamisi, Zorbanın hasmıdır. Basın, şekilden şekle giren “yavşakların” değil, Adam gibi adamların, vicdanı, namusu, erdemi, şerefi, haysiyetidir. Bu ülkenin demokrasinin 5. Kuvveti Haksızlar karşısında bir balyoz, Mazlumların yanında bir şefkat abidesi kelam ve kalem sahipleridir. Kendinize bir düşman arayacaksanız basında aramayın. Önce eğer varsa vicdanınız vicdanınızı yoklayın. Çünkü kişinin en büyük düşmanı yine kendisidir. Basın değil.

14 Temmuz 2017 Cuma

İDAM ÇÖZÜM MÜ?

Dünyanın hiçbir yerinde "Hukuk geriye işlemez" Genel bir Hukuk Kaidesidir bu. Az buçuk hukuktan anlayan hemen herkes bunu bilir. Bilirler bilmesine lakin nedense en baba hukukçular bile yüksek sesle "idam geri gelsin" diyerek adeta tribünlere oynamaktadırlar. Türkiye şartlarında "vasat" bir siyasetçiyseniz şunu bilirsiniz; En baba oy getirisi olan; 1. "Din Tüccarlığı" Bunu hemen her lafının arkasına "Allah, Muhammed s.a.v" gibi dini jargonu bolca kullanarak yaparlar. Beynamaz-lığını örtmek için her güne özel bol mübarekli mesajlar yayımlarlar. Bunlar için cuma günleri bulunmaz bir fırsattıt. Daha perşembe gecesinden başlar "cuma geceniz mübarek olsun" demeye ertesi güne kadar günü kurtarırlar. Bu zerzevat takımını ne cuma namazında ne vakit namaında göremezsiniz. Sadece sosyal medya hesaplarından "üfürürler"... Sanırsınız ki alemin en has müctehidi, fetva makamı, ordinaryüs feylezof(!)... Bilgi dağarcığı "namaz hocası" mertebesinde olduğuna aldırmaksızın oradan buradan aşırdığı "aforizma" türü söylemleri kaynak bile belirtme gereği duymadan kendi işkembesinden sallıyor gibi yazıp paylaşırlar. Bu zerzevatları eleştirince de başlarlar "yavuz hırsız misali" bağırıp çağırmaya ve dahi karşısındakini "din düşmanı, kefere" gösterme gayretkeşliğine soyunup kendisi gibi birkaç çapsızı da arkasına alarak neredeyse seni suçlu çıkarır ve sabun köpüğü gibi üste çıkarlar. 2. Hamaset. Bu da bir diğer kolay yoldur. Tribünlerin "gazını alacak" vatan, millet Sakarya minvalinde nutuklar çekip en baba "Milliyetçi, vatansever" pozuna bürünürler. Bu zerzevat takımı da diğerleri gibidir, eleştiri kaldırmaz. Hayır o iş öyle değil demeye gör. Hemen seni vatan haini olmakla başlayıp bilcümle ne kadar "şer güç" ve terörist ismi varsa seni onlarla yaftalama yoluna giderler. Senin milliyetçilik uğruna bedeller ödediğin gün bunlar analarının etekleri altında beş taş oynadıklarını hatırlamaz ama bıyık ve sakalla milliyetçi jargonlarla vatanseverliği kimseye bırakmaz sana da "Bulgar veya Selanik göçmeni" gözüyle bakarlar. Kendi dedelerinin kahramanlıklarını gözümüze sokarlar ve sanki senin deden kahvede okeye dönüyormuş muamelesi görürsün. Oysa araştırsan geçmişinde bırakın kahraman dedeyi ne kadar at hırsızı asker kaçağından geçilmediğini görürsünüz... 3. Hukuk Son günlerde "idam tartışmaları" üzerinden bolca polemik yapılıyor. Başta da söylediğim gibi hukuk'un genel kaidesi icabı hiçbir yeni kanunun geriye işletilmesi söz konusu bile değildir. Bu şu demektir; Diyelim ki idam cezasını meclis ele aldı ve yasalaştı. Bu yaşa şimdiki FETÖ davalarında işletilemez. PKK,DHKP-C ve IŞID başta olmak üzere kararı kesinleşmiş hükümlüleri bağlamaz. Bundan sonrası kalkışma benzeri ve bilcümle terör örgütlerinin yasanın çıktığı günden itibaren işledikleri suçlar için geçerli olur. AB kriterleri ve tüm uluslararası anlaşmalar idamın işletilmesini önlemektedir. Türkiye neresinden bakarsanız "demokratik" bir ülkedir ve bana ne AB'den bana ne uluslararası hukuk'tan diyemezsiniz. Ben yaptım oldu demek dünyaya kapılarını kapatmak anlamına gelir. O zaman ne NATO'da kala bilirsiniz ne de diğer "modern" dünya ile entegre olabilirsiniz. Üçüncü dünya ülkelerinin de gerisinde ancak bir "Muz Cumhuriyeti" olur ki Allah korusun bu günlerimizi mumla arar hale geliriz. Sözün özü hamaseti bir kenara bırakıp akılcılığı esas alan serinkanlı bir tutumla meseleye sağlıklı bir zeminde tartışmalıyız. Bu işin sadece cezai kısmını ele alıp sosyal, siyasal ve psikolojik etkileri iyi düşünülmelidir. Not: Yazdıklarımı aklıyla değil "kıçıyla" okuyup anlayanların saldırıları umurumda değil. Doğru bildiklerimi Allah için söylemezsem "dilsiz şeytan" hükmüne düşerim. Şeytandan da Allah'a sığınırım...

8 Temmuz 2017 Cumartesi

Kahtalı Mıçı’sız Geçen Kiraz Festivalinin Geleceğinden Endişe Ediliyor

Bu yıl 23.cüsü düzenlenen Yeşilyurt Kiraz Festivalinin Kâhtalı Mıçı’sız başlaması festivalin geleceğine yönelik kafalarda kuşku uyandırdı. Asıl adı “Mustafa Aslan” olan dünyaca ünlü duayen sanatçı Adıyamanlı hemşerimiz Kâhtalı Mıçı, geçtiğimiz yıl yapılan festivale de davet edilmemişti. Mıçı’nın “Küvrem” dediği Yeşilyurt Belediye Başkanı Mehmet Kavuk’un belediye başkanlığını bırakmasından sonra yapılan ilk seçimde yerine gelen halefi Başkan Polat, festivale spor kısmını da ilave ederek “Yeşilyurt Kültür Kiraz ve Spor Festivali” adıyla devam kararı aldı. Başkan Polat, festivali daha kapsamlı ve profesyonel hale getirebilmenin ön şartının Kâhtalı Mıçı’nın kadro dışı bırakılması sonucuna varmasını müteakip başlattığı hamlenin kurbanı olan Mıçı, meslek hayatının kırkıncı yılında Kiraz Festivalinde olmayışının burukluğunu yaşıyor. MIÇE HAYRANLARI TEDİRGİN Her yıl alışıla geldiği üzere Mıçılı konserleri bekleyen Yeşilyurt halkının ağzını bıçak açmıyor. Halk festivale olan ilgisizliği Mıçı’nın festivalde olmamasına bağlıyor. Görüşüne başvurduğumuz Yeşilyurtlu esnaflar, “elektrik direği ve meydanlarda Mıçı posteri yok, belediye hoparlöründen Mıçı türküsü çalınmıyor inanır mısınız bugün siftah bile yapmadım abi” diyorlar. Köşe başında duran boyacı çocuğa mikrofon uzattığımızda “aylardır hep bu günü bekliyordum, Mıçı abim gelir belki ayakkabısını boyatır diyordum, belki selfie’de çekerdim, kim bilir belki bende onun gibi meşhur olurdum hayallerim suya düştü, bize bu yapılır mı be abi” diye ağlamaklı bir sesle sandığının yanında boynunu büküyordu. Bir diğer seyyar tatlıcı delikanlı, “abi siz bilirsiniz Mıçı abimizi FETÖ getirmiyormuş doğru mu” diye sorarken gözlerini kapayan jöleli saçlarını eliyle sağa tarayıp tezgâhına astığı Mıçı posterine dalıp gidiyordu. Öte yandan ulusal ve uluslararası haber ajanslarının temsilcileri de festivalde Kahtalı Mıçı yoksa bizde yokuz diyerek temsilci göndermediler. Kahtalı Mıçı röportajı yapmayı düşünen basın mensuplarının iş bırakacağı konuşuluyor. Festivalin başladığı şu sıralarda canlı yayın araçlarının şehrimizden ayrıldığı da görgü tanıkları tarafından dile getiriliyor. Sokakta mikrofon uzattığımız hemen tüm kesimlerin ortak endişesi festivalin Mıçı’sız olarak daha fazla devam edemeyeceği yönünde. Festivalle özdeşleşmiş bir simge şahsiyetin festivalden çıkarılması stratejik bir hata olarak adlandırılıyor. Sözün özü, kimsenin Festivaller Şehri Malatya’nın kaderiyle oynamaya hakkı yoktur. Film festivalinin simgesi nasıl ki “Hababam sınıfı figüranları” ise Kiraz Festivalinin simgesi ve maskotu da Kâhtalı Mıçı’dır. O Kadar! *Mıçı: Kürtçe ’de Mustafa’nın söyleniş biçimidir. http://www.malatyasonhavadis.com/…/kahtali-micisiz-gecen-ki…

Malatya Guinnes Rekorlar Kitabına Girmeye Hazırlanıyor

Malatya Valiliği Basın Müdürü Halil İbrahim Kılıç'ın rekor denemesine sayılı günler kaldı. Malatya'da göreve başlayan valilerin en gözde elemanı olmayı başaran ve olağanüstü gayret ve çabalarıyla koltuğunu korumayı başaran Valilik Basın ve Halkla İlişkiler Müdürü Halil İbrahim Kılıç, pazartesi göreve başlayacak olan yeni Malatya Valimiz Ali Kaban'la da teşriki mesai yapacak olmanın gururunu yaşıyor. Eski Valilerimizden adaşı Halil İbrahim Daşöz'le başlayan basın müdürlüğü serüvenini Sayın M. Ulvi Saran'la devam ettiren Kılıç, sayın valimiz Saran'ın Ankara'ya Kamu Güvenliği Müsteşarlığına geçmesi üzerine yerine atanan şimdiki İstanbul Valimiz Vasip Şahin'le çalışmasına devam etti. Malatya Valiliği görevinden İstanbul Valiliği görevine atanan Vasip Şahin'den sonra bu sefer şimdiki Kayseri Valimiz Sayın Süleyman Kamçı'nın Malatya Valisi olması ile bir kez daha talihi yaver giden H. İbrahim Kılıç, Vali Kamçı'nın da "en has" adamı olmayı başarabilmiş ve bu başarısı ilimizde büyük bir yankı bulmuştu. 2008'de Ankara'da başlayan ve 2009 yıllarında da İstanbul'u kapsayacak şekilde genişleyerek bir döneme damga vurmuş ODTÜ'lü Malatyalı akademisyenlerin başlattığı "Malatya Günleri Fuarı"nın da baş aktörü olmayı başaran ve ileri ki yıllarda da ilimizi mega şehirlerde tanıtmanın haklı gururunu yaşayan ve Malatyalılara unutulmaz seneler yaşatan H. İbrahim Kılıç, Gurme ve Gastronomi uzmanlığının verdiği öz güvenle kariyerine doğru hızlı adımlarla yükselerek şehrimizin medarı iftiharı olmuş mümtaz şahsiyetler arasına girmeyi bu yıllarda başarabilmiştir. Malatya Valisi Süleyman Kamçı'nın Kayseri'ye atanmasını müteakip İzmir Valiliği görevinden ilimize atanan şimdiki merkez valilerimizden Sayın Mustafa Toprak'la iyi bir ekip olarak çalışmasının meyvelerini "Cimer, Bimer" gibi yerlere şikayet edilmesi gereken kamu personellerinin isimlerini kulağına fısıldadığı kankaları Vahap Güner ve Remzi Hayta gibi cemiyet üyeleriyle paslaşmasıyla toplayıp rüşt-ini ispat ediyordu. Kankaları tarafından kendilerine verilen "mahrem" bilgileri usulünce sayın valilerimize aktararak "uslanmaz" personellerin "kara listeye" girmesine vesile olan Kılıç, bize göre Devlet Üstün Hizmet Ödülüyle de taltif edilmeli ve şehrimizin meydanlarından birine devasa bir büstü dikilmelidir. Son çıkan Valiler Kararnamesi ile merkeze çekilen Valimiz Mustafa Toprak'ın yerine atanan eski Zonguldak Valisi yeni Malatya Valisi Ali Kaban, 10 Temmuz Pazartesi göreve başlayacak. Sayın valimizin göreve başlamasıyla birlikte yerini koruyacağı düşünülen Valilik Basın Müdürü H. İbrahim Kılıç, şimdiden tebrikleri kabul etmeye başladı. Her gelen valinin basın müdürü, medarı iftiharımız H. İbrahim Kılıç'ı tutmasının sırrı mucibine erişme noktasında her ne kadar yetersiz kalıyor olsak ta, bu işte baş aktörlerden birisinin ilimiz işadamları topluluğu (MİAD) ve bir diğerinin de ODTÜ'lü Malatyalılar Derneği olduğunu söylersek yanılmış olmayız. Ayrıca Halil İbrahim Kılıç ve eski milletvekillerimizden Ö. Faruk Öz’le bir medya derneği (Federasyon veya konfederasyon) yönetiminde bulunması tesadüf olmayıp sadece ve sadece Sayın Kılıç’ın “üstün meziyeti” ve daha bizim bilmediğimiz hizmetlerini bir gün Malatya Basın Tarihi altın harflerle tarihe not düşecektir. (Sahi o dernek veya federasyon adı neydi(!) hala açık mı kapatıldı mı? Sayın Kılıç, açıklasa da irşat olsak…) Sözün özü, Malatyalı duayen basın mensupları hasedinden çatlasa da Sayın Basın ve Halkla İlişkiler Müdürümüz Halil İbrahim Kılıç, yeniden küllerinden doğarak kariyerine yeni bir sayfa açmaya hazırlanıyor. Pazartesi göreve başlayacak olan(Kılıç'la çalışma şerefine eren 6. Şanslı) Malatya Valisi unvanını elinde bulunduracak olan Sayın yeni Valimiz Ali Kaban’ın da eşi bulunmaz başarılı müdürümüz Kılıç’ı görevinde tutarak ilimize yeni bir gurur yaşatmasını bekliyoruz. Buradan da duyurmuş olmak adına tarihe bir not da ben düşmek isterim. Sayın Türkiye Guinnes temsilcilerinin ilimize teşrif ederek bu tarihi olaya şahitlik etmesi en büyük dileğimiz. Kayısımızdan sonra dünyaya duyurulması elzem olan basın müdürümüz Guinnes Rekorlar Kitabında bulunmayı şimdiden hak etmiş durumdadır. Ülkemize ve dahi Malatya’mıza hayırlı olsun…

2 Temmuz 2017 Pazar

BU KENTTE ENGELLİLERE HİÇBİR YERDE YAŞAM HAKKI YOK!

MOTAŞ Tarafından hizmete sunulan Tur Otobüsü,engelliler düşünülmeden hazırlanmış eksik bir projedir. Bu projeyi hazırlayanların engellilere bir kastı olduğunu düşünmek bile istemiyoruz ancak görünen o ki bir "zihniyet sorunu" var. Kamuya ait bir projenin toplumun tüm katmanları düşünülerek hazırlanmış olması gerekir. Ne var ki bizleri yöneten toplum mimarlarının henüz algı düzeyleri "evrimleşemediğinden" olsa gerek anayasanın "eşitlik" ilkesi gözardı ediliyor mevcut meri yasada engelliler erişim proje ve programı etraflıca belirtilmesine rağmen "yasaya aykırı" olarak böyle projeleri "hizmet" diye sunmaya devam ediyorlar. Bu konuları dikkate almayan yöneticiler kadar toplumun kendisini "sağlıklı" olarak ifade ettiği diğer fertleri de ne yazık ki kabul ediyor ve kanıksıyor. Her şey sağlıklı insanlar gözetilerek yapılacaksa bir gün gelip engelli olduğunuzda mı bu eksiklikleri göreceksiniz... Bu konuları biz engelli vatandaşlar dışında, basın-medya, STK ve sorumlu vatandaşların da dillendirmesi gerekmez mi? Yukarıdaki projeye dahil olan yönetici bir kardeşime bu konuda eleştiri getirdiğimde "ayrı bir otobüsü de engelliler için hazırlıyoruz" yanıtını aldım ve doğrusunu isterseniz çok şaşırdım. Ne demek "engellilere özel?" Biz engelliler vebalı mıyız ki toplumdan "tecrit etmeyi" düşünüyorsunuz. Oldu olacak Yazıhan civarı Kuru Çay mevkine "toplama kampı" oluşturun ve biz engellileri diğer insanların gözleri önünden kaçırın.Yapılamak istenilen bu mu? Değilse ne? Yolları kaldırımları engellilerin kullanabileceği hale getiremediniz. Koca kentin tek bir caddesi dışında "ağız tadıyla" dışarı çıkabileceğimiz bir mekan yok. Yazdık çizdik söyledik, Soykan Park'ın gerisine Yeni Camiden ileriye geçmemiz mümkün değil. On yıldır sonuç alamadık. Engellilerin sorununu çözsün diye Kent Konseyine bağlı Engelliler Müdürlüğü dilediği gibi kendisaine yakın bir avuç engelli dışında neredeyse hizmet vermiyor. Verilen hizmetlere lafımız yok ne var ki "bir yerlere ulaşılamıyorsa" hizmet almanız neredeyse imkansız. Üç adet engelli minibüsü akşama kadar dernekte vakit geçiren engellileri spor kompleksine taşımaktan başka ne yapıyor. Arayıp bir yere gitmek istediğinde ya bir gün önceden "randevu alınmadığı" gerekçesiyle "araçlar şuan meşgul" cevabı alıyorsun veya da "şuan mesai dışı, maalesef hizmet veremiyoruz" cevabı alıyorsunuz... Allah'tan korkun! Kuldan Utanın! Bu engelliler de sizler gibi birinizin kardeşi, Birinizin çocuğu, Birinizin babası vs. İlla kendi başınıza gelince mi empati denilen meret aklınızı başınıza getireceksiniz? Parklar size göre, Sinemalar sizin için, Tiyatro, park, bahçe, otobüs falan filan hep sizler düşünülerek hazırlanıyor!.. Peki, biz engelliler ne yapalım istiyorsunuz? Eleştirsek küsüyorsunuz! Söylensek kızıyorsunuz, Yazsak "neden eleştiri yapıyorsun, hiç mi iyi tarafımız yok" bahanesi ile üste çıkıyorsunuz... Siz söyleyin ne yapalım? MAHKEMELERİ GÖREVE DAVET EDİYORUM Bu ilin bağımsızyargısı varsa, Bağımsız Baro'su, Cumhuriyetin savcısı, hakimi varsa ki ve halen "adaletin" var olduğuna inanıyoruz, hiç değilse inanmak istiyoruz. O halde lütfen durmayın ve görevinizi yapın! ENGELLİLER SESİNİZ ÇIKSIN Engelli kardeşlerim, lütfen haklarınızın peşine düşün, Sesiniz çıksın, Gıkınız çıksın, Birazcık onurluca davranın da konuyu sahiplenin. Çıkın biriniz bir dilekçe ile idare mahkemesinin yolunu tutun. Tüm merkez belediyeler ve Büyükşehrin yapılan Park, Bahçe, Toplu taşıma aracı yani sosyal mekanların ENGELLİLERİN ERİŞİMİNE UYGUN OLUP OLMADIĞININ DENETLENMESİ noktasında bir girişimde bulunun. Bir park meselesini gündeme getirdim diye halen mahkemelere gidip geliyorum. Haklı olduğum halde haksız muamelesi görmüş olmama rağmen. Sonucu ne olursa olsun ben doğru bildiklerimi her platforumda dile getirmeye devam edeceğim. Sessizliğe bürünen "duayen medya mensuplarını da" kamuoyunun vicdanına havale ediyorum... Not: Sadece MOTAŞ değil Battalgazi Belediyesinin Tur Otobüsü de aynı eleştirilerime tabidir...