24 Eylül 2012 Pazartesi

Bu Görüntüler Malatya’ya yakışıyor mu?

Uzun bir süreden beri Malatya Kamuoyunu meşgul eden Vilayet Park geçtiğimiz günlerde apar topar tabiri caizse “yangından mal kaçırır gibi” çevik kuvvet gözetiminde ağır iş makineleri ve kamyonlarla Belediye ekiplerince tahliye(!) edildi.

Buraya kadarına tamam diyelim.
Bir şekilde tahliye olacaktı, öyle ve ya böyle tahliye ettiniz.
Yani işletmecinin elinden aldınız.
Kir, pas, çerçöp içinde,
Şimdi bu görüntülerle bizi baş başa bıraktınız.
 Bunu Malatyalı hak ediyor mu?
Büyükşehir olmaya aday bir ile bu görüntüler yakışıyor mu?
Ya hu Allah aşkına hangi aklıselim bu görüntüden rahatsız olmaz. Sizler kamu yararına bir iş yapıyorsanız, burayı kamuya açacağım diyorsanız bunun önlemini de almış olmanız gerekmez mi?
Çok mu zor bir bekçi görevlendirmek...
 Bir temizlik işçisi de mi yok gelip arada etrafı süpürüp temizlesin.
 O ne öyle her taraf çöp yığını, mısır koçanından tutunda meşrubat kutusuna, içki şişesine varıncaya kadar her türlü çerçöp mevcut.
Hani “Temizlik imandan gelir” diyorduk
Hani “Temizlik imanın yarısıdır” diyorduk.
Bu mu bizim temizlik anlayışımız. Bırakın Müslümanlığı hangi din böylesi bir görüntüye cevaz verir.
Dinimizde “hadesten taharet” vardır. Dış temizlik, bir bakıma çevre temizliği… İbadet için olmazsa olmaz olan üst baş temizliği ve temiz bir mekân…
İnsan hicap duyar, utanır, arlanır. Dışarıdan bir gelen olunca şehrin göbeğindeki bu mekânı park olarak biliyor. Yerli yabancı Turistler hala burasının Turizm Enformasyon Bürosu olduğunu sanıyor ve geliyor bakıyor ki şehrin bu en işlek yerinde izbe bir yer ve yıkıntı döküntü içinde metruk bir görüntü.
Vilayet Parkını “ayyaşlar” ve “tinerciler” için mekân yapmaya hakkınız var mı? Allahtan korkun, burası daha düne kadar çoluk çocuğumuzla oturup dinlendiğimiz bir mekândı. Bir taraftan ağaçların gölgesinde dinlenirken bir taraftan çocuklarımızın salıncaklarda oynadığı kuş seslerinin cıvıltısının eksik olmadığı şehrin gözbebeği yerdeki parkımızı ne hale getirdiniz…
Tamam, anlıyoruz, daha güzel(!)  projeleriniz var. Varsa o zaman ne duruyorsunuz başlayın. Madem bir yola çıktınız, dediğiniz ki “Burası için düzenleme yapacağız. Şehir palancıları ve mimarlarına yeni peyzaj projesi çizdirdik ve kararını da aldık. Elimizde Sivas Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu’ndan alınmış izin mevcut. Sit alanı olduğu söyleniyorsa da ağaç sayıları üzerinde yaptığımız değişiklikle gidip kuruldan onaylattık.” O zaman projenizi hayata geçirmek için ne bekliyorsunuz. Hiç değilse vatandaş orada bir çalışma olduğunu görsün…
Mülkiyeti Milli Emlak’e ait ve Doğal Sit Alanı olan mevcut parkın yıkılarak yerine doğal dokuyu bozan ve yüzlerce ağacın kesilmesine sebep olan projeyi onaylamak akıl ve vicdan sahibi her insana ağır gelir.
Malatya kamuoyu parkla ilgili gelişmelere kayıtsız gibi görünüyor. Oysa aslolan park değil, park ihtiyacı şehrin muhtelif yerlerine ihtiyaca binaen yapılabilir, yapılıyor da…
 Burada söz konusu olan bir tarih, şehre bir anlam veren ve şehrin sembol olmuş bir yeri.
Tıpkı Kernek gibi, tıpkı Malatya’mızın Kaysısı gibi.
 Adıyla özdeşleşmiş bir mekân.
 Burası da elbette zamanla düzenlenecektir. Gelişen şartlara bağlı olarak daha modern ve kullanışlı bir görünüme pekâlâ kavuşturulabilir. Yeniden elden geçirerek ağaçları kesmeden halka açmanın yolu bulunabilir. İlla birilerinin işletmeci olması da gerekmez. Sadece temiz bir görüntü, ağaçların bakımı ve etrafın güvenliğinin sağlanması yeterli…
Sevgili Malatyalılar,
Lütfen günün herhangi bir saati gidin kendiniz gözlerinizle görün. Bir nevi açık otoparka dönüşmüş. Çocukların salıncakları sökülmüş, oradan boşalan yerlere vatandaşlar bir güzel aracını çekmiş oh ne ala serin,  serin(!). Hem de park ücreti derdi yok…
Caddeler yetmedi ara sokakları park haline getirdik. Bir süre sonra yeni yapılan kaldırımları park gibi kullanmaya başladık. Baktık bu da olmuyor bu sefer insanların dinlenmesi için tasarlanmış parklara arabaları doldurmaya başladık.
Nasıl bu kadar duyarsız, umarsız olabiliyoruz…
Şehirler insanların içinde yaşadıkları evleri gibidir. İnsan evinin ortasına çöp atabilir mi, arabanızı evinizin salonuna park edebilirimsiniz.
Sizler evlerinize yani şehirlerinize sahip çıkmalısınız. Etrafınızda olup bitene kayıtsız kalmalısınız. İnsani, vicdani sorumluluğunuz var.
Ben bu durumun bir haksızlık olduğunu düşünüyorum ve bu duruma kayıtsız kalamıyorum. Bir mümin haksızlık karşısında sessiz kalamaz. Hadisi şerifte sevgili Peygamberimiz (S.A.V); haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır diyor. Bizler şeytan değiliz, insanız. İnsanlığın şiarı da insanca tepkimizi kırmadan dökmeden dile getirebilmektir.
Ve sözün özü,
Sayın Valim,
Sayın Belediye Başkanım, lütfen ne yapılacaksa bir an önce yapılsın. Vatandaşımızın yararına olan her neyse, insanımızın ve şehrimizin yararına olan her neyse bir an önce hayata geçirilsin. Bunu yaparken de lütfen ve ne olur bir kez daha düşünün ve elinizi vicdanınıza koyun, Ağaçlarında yaşama hakkı var. Tıpkı bizim gibi, tıpkı diğer canlılar gibi.
Bize ve diğer canlılara bu can yüce yaratanın emaneti, cana ve canlıya kıymayalım, bırakalım da onlarda bizim gibi yaşasın ve ölsünler.
Bizler, Hakka hizmetin ölçüsünün halka hizmet olduğunu biliyoruz.
Bizler “Ey oğul, insanı yaşat ki devlet yaşasın” diyen bir ecdadın torunlarıyız.
Bizler “Yaş kesen baş keser” diyenlerin torunlarıyız.
Bizler kutlu bir yolun yolcusu,  ahir zaman nebisinin ümmeti olmakla bu topraklarda adilce, hakkaniyet ölçüleri içinde davranmakla mükellefiz.
Geçmişten devraldığımız güzellikleri yapabiliyorsak geliştirip büyüterek gelecek kuşaklara bırakmalıyız.
Daha modern ve yaşanılası bir kentin ölçüsü “beton yığınları” olmamalı. Trafik ve çevresel faktörleri öne sürerek, yol genişletme uğruna “ağaç katliamı” yapmamalıyız.
Bir kez ve son kez bir daha tekrar etmiş olayım. Lütfen Vilayet Parkın Ağaçlarına Kıymayın!
Baki selam ve dua ile efenim, hoşça kalınız…
Not: Sayın valimize Engellilerin sıkıntılarını ve kamu kurumlarının duyarsızlığını iletmiştim.  Ayrıca Sayın Başkanımıza da yollardaki mevcut durumu ve engellilerin sıkıntılarını ilettiğimde “konuyla ilgileneceği” sözünü almıştım. Bu yazımda yer darlığından dile getiremedim, umarım bir yazı daha yazmadan mevcut durumlar düzeltilir… 

8 Eylül 2012 Cumartesi

İlisuluk köyünü susuz bırakanlar kim?

Değerli okuyucular sizlerin affınıza sığınarak ve peşinen özür dileyerek az sonra yazacaklarımı okumanızı ve değerlendirmenizi rica edeceğim. Bugün sizlere aslında çok farklı şeyler anlatmayacağım, anlatacaklarım belki birçoklarınızı ilgilendirmiyor olabilir. Sizler de bu konuya duyarsız kalırsanız şaşmayacağımı belirtmek isterim, keza bu yazımda bendeniz İlisuluk Köyünün sorunlarıyla kafalarınızı şişireceğim(!)

İLİSULUK KÖYÜNÜN SU SORUNUNU ÇÖZECEK BABAYİĞİT VAR MI?

Geçtiğimiz yıl özel bir haber yaparak İlisuluk köyünde yaşanan su sorununu dile getirmiş ve sorunun ne denli ivedi ve önemli olduğunu yazmıştım. Aradan geçen süre içerisinde ne yazık ki İlisuluk köyünün sorunu azalmak bir yana artarak devam etti.

Geçtiğimiz yıl depoların vanaları kapatılıp, dolan suyun savaktan dereye akması sağlanarak Ağustos sıcağında evlerin suyunu gündüzleri keserek milleti susuzluktan kıran köy muhtarı ve aveneleri, bu seferde ödeyemedikleri elektrik parası yüzünden köyün suyunu kesmeyi bilmeyi başardılar(!)

Gelen faturaları zamanında ödemeyerek milleti mağdur eden başta muhtar ve diğer sözüm ona akıl danelerini Allaha havale ediyorum.

İLİSUKLU BUNLARI HAK EDİYOR, ETTİĞİMİZİ ÇEKİYORUZ

Köyde hiçbir vasfı olmayan bir adamı başımıza muhtar seçtik. Başka bu işi yapabilecek babayiğit yokmuş gibi getirip muhtar seçtik. Sadece bir dönem seçip denesek neyse ikinci dönem de başka aday çıkmadığından mecburen yeniden görevinin başında kaldı.

Pire için yorgan yakmak

Büyüklerimizin bir sözü var, hani derler ya “pire için yorgan yakılmaz” diye, bizimkisi o hesap. Eski muhtara kızanlar güya ona ders vermek için daha doğrusu eski muhtarın etrafındaki bazı asalaklar yüzünden muhtara kızanlar saflarını değiştirerek mevcut muhtardan yana oy kullanarak Hikmet Gürbüz’ün seçilmesini sağladı.

Sözüm ona güya eski muhtar Yakup Kalkan’a ders verdiler. Başlarına ne türlü bir iş açtıklarının ancak şimdi farkına varmaya başladılar.

Eski muhtar köylü devlet işbirliği içerisinde köye kanalizasyon sistemini kazandırdı, yeni, yani şimdiki muhtar da hizmeti getiren kendi imiş gibi ağzını doldurup işte icraatlarım diyerek saf köylüye propaganda yaptı.

Eski muhtar zamanında gelen TV vericisi ve cep telefonları için yapılan baz istasyonu, Kuran Kursu, Postane, İlisuluk Köy yolunun asfaltlanması gibi temel hizmetler ve sağlık ocağı eski muhtarın yiğitliği sayesinde ve üstelik bir çok hizmet koalisyon hükümetleri zamanında nasıl büyük bir çaba ile alındıkları malumunuz. Koalisyon hükümetlerinde her bir hizmet için farklı bir partinin kapısını aşındırmak suretiyle bu hizmetler alınmıştır.

Şimdi kalkıp ta birini övdüğümü sanmayın, ne Yakup ne de Hikmet, hiç birisi de benim babamın oğlu değil. Kaldı ki olsa bile 11 yıldır köye adım dahi atmamışım. Yani sizlere pişmişse bana da çoktan soğumuştur. Ne haliniz varsa görün diyeceğim ama göz görünce gönül katlanmıyor. Çekilen sıkıntıları gelip bana anlattıklarında içim burkuluyor.
İlisuluk köyünde muhtarı avucunun içine almış birkaç kişi istedikleri gibi “atını oynatıyorlar”…

Köyün Kızılyüce dağından getirelen suyu, Sarı çat’dan getirilen suyu ve rahmetli Şaban Turgut’un elinden alınan suyu o mahalledeki üç eve tahsis edip köyün geri kalanın susuzluktan kırılmasını hangi aklıselimin, hangi vicdan sahibinin içine siniyorsa söylesin.

Çaygara’dan çıkan suyun “içilemez” raporu olduğu söyleniyor. Buna rağmen köyün başka içeceği, temizlik yapacağı su olmadığından ona bile razı iken şimdi o su da elektrik borcu yüzünden kapalı. Köylü damacana ile su satın alıp, tankerlerle ırmaktan getirdiği suyla temizliğini yapmaya çalışıyor. Hem de herkesin ne tankeri ve olanağı, ne de damacana ile su satın alabileceği imkânı var.

Üç beş bin lira para bulup faturayı yatırmayan köy idaresi, yaptığı işi yarım yamalak ve onu da vatandaşın sırtına yükleyerek işi kapatmak peşindedir.

HANE BAŞINA 100 LİRA İSTENİYOR

Köy idaresi bekçiye görev vererek ev ev dolaştırıp her haneden 100 Lira para talep ediyor. Para ödemesini vatandaş ne yapıp edip yatırsın diyerek te kaptajı kapayıp, suyun vanasından kesiyor. Köyde gündüzleri su bulmak adeta çölde vaha bulmak gibi bir şey…

Buyurun sizinle bir hesap yapalım:

Hane başına 100 Lira deniyor, köyde fazlasını saymadan yuvarlak hesapla 300 hane mevcut. 300x100=30.000 yazıyla söyleyelim üç yüz çarpı yüz eşittir otuz bin. Yani su borcu net rakamı henüz Aksa elektrikten almadım ama yedi binlerde bir rakamdan bahsediliyor. Boşver yedi bini on bin sayalım, kalan yirmi bin ne olacak. Onunla da azalara araba mı alacaksınız.

Milleti aptal yerine koymayın, siz önce her yıl düzenli olarak aldığınız baz istasyonu için alınan 1900 lirayı nereye verdiğinizi açıklayın. Sanırım 95’lerde filan kuruldu yaklaşık yedi sene eder, bu da 15.000 Lira yaklaşık ediyor, hesap ortada. Kim bu parayı yemişse o ödesin

Kim yok yemedim diyorsa o zaman nereye harcadığının hesabını versin. Gerçekten de harcadınızsa zaten köy sandığının parasıdır kendi paran gibi kullanamazsın, o zaman da makbuzu vardır ibraz edersin.

Hadi bunu da geçtik. Su için evlere şebeke döşendiğinde her evden 50 Lira saat parası alındı. Her ev kullandığı su için belli bir ücreti seve seve ödemeyi kabul ederdi. Belli fiyat belirlenseydi ton başına şu kadar lira ödenecek dense kim itiraz edebilir ki. Herkes bu parayı öder, hiç değilse suyun kesilme diye bir derdi olmazdı. Suyu kullanan da 100 Lira verecek, sene de birkaç aylığına geçici olarak köye gelen gurbetçi de böyle şey olur mu?

Ha derseniz, kardeşim biz belediye değiliz ki yasal olarak böyle bir şey yapamadık. O zaman da toplarsın ihtiyar heyetini bir karar alırsın gayri resmi olarak bu parayı kamu yararına toplar ve şeffaf olarak harcamanı gösterirsin. Köyün kendi bütçesi ve geliri yok deniyor ya, işte size bütçe.

Su parası ve baz istasyonun geliri dinamonun elektrik sarfiyatını fazlasıyla ödemeye yeter de artar bile…
Diyeceksiniz köyün gideri var,

Bende diyorum ki hangi gideri. Ortada köy mü var ki gideri olsun. Köye bir misafir gelse eski muhtar ağırlıyor. Yol yapımına gelen de, İlçeden gelen de Yakup Kalkan’ın üstünde.

Ya hu Allah’tan korkun, adamcağız köye cenaze arabası alıp bağışladı ona bir garaj yapmayı beceremediniz. Elinizde ki arabayı mezraya kaptırdınız.

Köyde aşure günü düzenledik diye afra tafra yaptınız, resimleri de haberi de halen sitemizde mevcut Yakup Kalkan’ın evinde çekilmiş görüntü haber ortada…

Kısacası "Davul Yakup Kalkan'ın boynunda, tokmak Hikmet Gürbüz'de" işin aslı astarı budur. İşi yapan, köye gelen misafiri karşılayan Yakup Kalkan, eferimi alan Hikmet Gürbüz...

Köyün sağlık evini tamir ve boyamak için gelen insanlara bırakın yemek vermeyi bir tas su vermediniz. Şimdi köyde Özel İdare ekipleri çalışıyor onlar da Ayvalı’da, Kuluncak’ta gidip yemeklerini yiyerek çalışıyorlar.

VALİLİĞE DİLEKÇE İLE BAŞVURU YAPACAĞIM

Yeni Valimiz Vasip Şahin görevine başladı. Evvelki gün ziyaretine gittiğimde konuyu bizzat sayın valimize açtım. Sayın valim bir dilekçe ile kendilerine ulaşmamız halinde sorunun çözümü için yardım olacağını belirtti.

Pazartesi yeniden randevu talebinde bulanacağım, dilekçeyi kendi adıma bir İlisuluklu vatandaş olarak imzalayıp vereceğim.

Sonunda bu iş yargıya taşınırsa hiç biriniz köyün yüzüne bakacak yüzü olmaz, bu işi kendi aranızda ya çözersiniz ya da sonucunda katlanırsınız.

Aksa Elektrikt A.Ş’ye başvuru yaparak “bilgi edinme” hakkımı kullanıp sorunun aslını da öğreneceğim kuşkusuz.

SAYIN MİLLETVEKİLİ ŞAHİN’İ KINIYORUM

Geçtiğimiz günlerde CHP Malatya Milletvekili Veli Ağbaba Kuluncak ve köylerini ziyaret etmişti. Ağbaba’nın basın danışmanı tarafından bize ulaştırılan bültende “Ağbaba Kuluncak’ta bir günde 11 köy gezdi” deniyordu. Bende söz konusu haberi Sayın Ağbaba’yı protesto amaçlı olarak “Ağbaba Kuluncak’ta İlisuluk hariç 11 köy gezdi” diyerek kinayeli bir başlıkla haberi okuyucularıma duyurdum.

Ayrıca bir önceki yazımı da bu konuya ayırarak “Gitmediğiniz yer sizin değilse İlisuluk kimin” diyerek köşemde konuyu irdeledim.

Fakat o yazımızın üzerinden çok fazla bir zaman geçmeden bugün ajanslara AK Parti Malatya Milletvekili Mustafa Şahin’in Kuluncak ve köylerini ziyaret ettiği haberleri düştü.

Mevcut İHA kaynaklı haberde “…AK Parti Kuluncak İlçe Teşkilatı'nı ziyaret eden Milletvekili Mustafa Şahin, muhtarlarla bir toplantı gerçekleştirdi. Toplantıya AK Parti İlçe Başkanı İhsan Sarıtaş ve Karıncalık, Karlık, Çayköy, Sultanlı, Aşağı Kömüklü, Kızılhisar, Çörmü, Alvar, Aşağı Selimli, Konaktepe, Karaçayır, Kızılmağara Kaynarca köylerinin muhtarları ve partililer katıldı.” Deniliyordu.

Gördüğünüz gibi Sayın Milletvekili Şahin’de İlisuluk’u köyden(!) saymamış. Kuluncak ilçesinin en büyük köylerinden bir tanesi olan ve hali hazırda devam eden İlköğretim Okulu inşaatı süren, İl Özel İdaresi tarafından yol genişletme çalışması süren, İlisuluk köyünü ziyaret etmeye değer görmemiştir.

Bizler sorunumuzu çözmeleri için Milletvekiline gideceğimiz yerde, ilçemizi ziyarete giden Milletvekili İlisuluk diye bir köyün varlığından habersiz olmalı ki ziyarete bile değer görmüyor.

Ve ya bize yansıtılmayan başka nedenler vardır kim bilir? 

Hani ne bileyim “Sayın Vekilim o köye sakın gitmeyin, millet susuzluktan kırılıyor” diyenler olmuştur. Sayın vekil de gitmekten vazgeçmiştir!?

Sonuç itibarıyla hem iktidar Milletvekili ve hem de muhalefet Milletvekillerinin bile gitmeye değer bile görmediği köyün sorununu çözmeye talipli “değerli” bir babayiğide ihtiyacımız var.

Sayın AK Parti Malatya Milletvekili Mustafa Şahin’i sırf bu nedenden dolayı huzurlarınızda kınıyorum.

Sizlere veda etmeden önce bu konuyla ilgili gelişmeleri bu sayfalardan sizlere duyurmaya devam edeceğimizin de bir kez daha altı çiziyorum.

Kimseye karşı kişisel bir husumetimiz olduğu düşünülmesin. Muhtar Hikmet Gürbüz benim hem ortaokuldan, hem gurbetten arkadaşım. Keza eski Muhtar Yakup Kalkan da aynı şekilde. Her zaman olduğu gibi herkese insaf ölçüsünde eşit mesafeydim, kimsenin tarafı ve ya taraftarı değilim. Vicdanımı dinlerim sadece. Haksızlığa hukuksuzluğa, prim vermem verdirtmem. Haklıdan yana olmaya devam edeceğim efenim bu böyle biline…

Selam ve dua ile kalın.

Not: Ülkemizde peş peşe yaşanan olaylar sonucu şehit haberleri gelmeye devam ediyor. Sonuncusu dün gece Afyon’da vuku buldu ne yazık ki...

Tüm şehitlerimize Allah’tan rahmet ve mağfiret ailelerine ve milletimize baş sağlığı diliyorum.