9 Ocak 2018 Salı

Reis’in Yanında yer Almayan Abdullah Gül’ün Adını Parktan Silin

 Ak Parti kuruluş sürecini hepiniz hatırlarsınız. 28 Şubat merhum Erbakan hocamıza hükümetten el çektirdiği bir zamanda partinin “yenilikçi” denilen genç kanadı yeni bir oluşum için kolları sıvamışlar ve kurdukları yeni partileri olan Ak Parti ile ilk seçimde de büyük bir oy alarak Merhum Erbakan’ın yarım bıraktığı yerden yollarına devam etmişlerdi.

O yıllarda henüz İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olan sayın cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, çeşitli “kumpaslar” ve ayak oyunlarıyla genel başkanlıktan uzaklaştırılmıştı. Akabinde okuduğu bir şiir yüzünden mahkûmiyeti var denilerek seçilmesi de dolaysıyla partinin başına geçmesi ve başbakan olmasının önüne geçilmesi için bir şekilde engellenmişti. Nihayet o yıllarda birlikte partiyi kurduğu kader ve yol arkadaşları mevcut yasanın “arkasından dolanarak” yenilenen bir seçim bölgesinden aday gösterilerek Erdoğan’ın meclise girmelerini sağlamış ve akabinde de partinin genel başkanı olmuştu. Gerisini biliyorsunuz, hikâye uzun. Sadede gelecek olursak;
Sayın cumhurbaşkanımızın o günlerde kader birliği ettiği yol ve kader arkadaşları bugün her biri bir cenahta adeta geçmişi unutarak “birilerinin ekmeğine yağ sürüyorlar”…
Ülkemizin içinde bulunduğu süreçte her zamankinden daha fazla birlik ve beraberliğe ihtiyaç duyduğumuz açık.
Gerek dışarıdan AB ve ABD destekli koronun ayak oyunları gerekse de içerideki “Bremen mızıkacıları” hemen her gün FETÖ ile de işbirliği içerisinde Sayın cumhurbaşkanımızı yıpratma gayreti içerisindeler.
Bilmem kaçıncı seçim yenilgisiyle düşüremedikleri hükümeti içeriden ve dışarıdan destekli “salya sümük ağlamasıyla meşhur” DETÖ terör örgütüyle yıkmayı denemiş ve 15 Temmuz sürecinde boylarının ölçüsünü almışlardı.
Bizim balık hafızalı bir toplum olduğumuz herkes tarafından bilindiğinden o günler sanki hiç yaşanmamış gibi bugün yeniden ve yeni ayak oyunları ile bir taraftan Sayın Devlet Bahçeli’nin önünü kesebilmek için Akşener’i sahneye sürerlerken diğer yandan da Ak Partinin kurucu kadrolarına “göz kırparak” partide “çatlak” yaratma derdindedirler.
Bir yandan devam eden FETÖ davaları “itibarsızlaştırılmak” istenmekte diğer yandan da Reis’in önünü kesebilecek yeni hamleler yapma arayışındalar.
Yeni hamleyi de ellerinde “piyon” kalmamış olmalı ki rakip takımdan “ayarttıkları” “fillerle” sürdürmek istemektedirler.
Bildiğiniz gibi daha önceleri de belli bazı “Brütüs adayları” türemiş ve muvaffak olamamışlardı. Bu seferde anlaşılan Ak Parti’yi kendi içerisinden birisiyle vurmak veya yıpratmak için önceki denemelerine benzer bir yöntemi tekrar sahaya sürmeye hazırlanıyorlar.
Ak Parti ve Sayın Recep Tayyip Erdoğan sayesinde partinin genel başkanlığını, başbakanlık ve nihayetinde de cumhurbaşkanı olmuş olan yeni “Brütüs” Abdullah Gül, malum cenaha “göz kırpmış” ve çoktan “teşne” olduğunu gerek eylemleriyle ve gerekse de söylemleriyle belli etmiştir.
Erdoğan’ın içeride ve dışarıda “elini zayıflatmayı” kendilerine bir “görev” addeden bu Brütüs’lere esaslı bir ders verilmesinin zamanı geldi de geçiyor bile.
Bu satırların yazarını hepiniz yakinen bilirsiniz. Defaten ve çeşitli vesilelerle köşemde dile getirdiğim bir hususu yeniden ve son kez bir daha tekrarlamak istiyorum. Sümer Park meselesini…
Hepinizin malumu olan Büyükşehir Belediye Başkanlığımız binasının tam karşısında ki Sümer Park çalışanlarının eski lojmanlarının bulunduğu araziye Malatya’nın en büyük parkı yapılmış ve adını da Abdullah Gül Parkı olarak belirlenmişti.
Her ne kadar yüce gönüllü saygıdeğer halkımız o parka “Sümer Park” demiş olsa da resmiyette ismi Abdullah Gül Parkıdır.
Sizlerin huzurunda buradan son bir kez daha haykırarak ilgilileri uyarıyorum;
Sayın Ak Parti Malatya İl Başkanı Hakan Kahtalı ve il ilçe yönetimleri,
Sayın Gümrük ve Ticaret Bakanımız Bülent Tüfenkci,
Sayın Ak Parti Genel Başkan Yardımcısı, Sosyal Politikalar Başkanı ve Malatya Milletvekilimiz Öznur Çalık hanım efendi,
Sayın Malatya Milletvekillerimiz, Mustafa Şahin, Taha Özhan, Nurettin Yaşar,
Sayın CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Malatya Milletvekilimiz Veli Ağbaba,
Sayın Büyükşehir Belediye Başkanımız Ahmet Çakır ve Büyükşehir Belediyemizin güzide meclis üyeleri;
Lütfen hem kendinize, hem şehrimize ve hem de partinize karşı esaslı bir duruş gösterin ve Abdullah Gül Parkının adını değiştirerek bir adım atın.
Unutmayın ki siz böyle bir adım atmazsanız hem Reisimiz Erdoğan’ın yanında hem de biz Malatyalıların yanında olmadığınızı düşüneceğiz. Lütfen ivedilikle bir karar alın ve daha fazla uzatmadan parka yeni adını veriniz.
Serzenişlerimize ve çığlığımıza kayıtsız kalmayacağınızı umuyor ve kamuoyu adına arz ve talep ediyoruz, saygılarımızla…

4 Ocak 2018 Perşembe

Seni Hiç Unutmayacağız Mahmut Hoca!

 Sinemayı seninle sevdik, seninle ağlayıp seninle güldük...

İçimizden biriydin,
Bazen Mahmut Hoca oldun
Bazen Yaşar Usta,
Kimi zaman Turşucu Kazım, kimi zaman İbiş olarak ekranda seni izlerken bazen gülme krizleri tutar bazen de gözyaşlarımızı tutamazdık...
Seninle ilk tanışmam sanırım 76/77 yıllarıydı. Henüz ortaokul bir veya ikinci yıllarım. Darende Heyiketeği Mahallesinde kerpiç bir evde rahmetli ninemin korumasında okumak üzere köyden “şehre” gelmiş tıfıl bir çocuktum.
Bir oda bir salondan müteşekkil önü bahçeli evimiz sanki Çamlıca sırtlarında bir konak veya ne bileyim boğazda bir yalı gibiydi bizim için. Zahiremiz, odunumuz köyden gelirdi. Bize düşense ninemin elleriyle yaptığı kahvaltıyı yiyip okula doğru yola koyulmaktı…
Akşamları ninemi ikna edip komşumuz ev sahibimiz “Cemo Aba”lara gidersek değmeyin keyfimize. Siyah beyaz televizyonların bile henüz her eve girmediği o yıllarda en büyük lüksümüzü televizyon izleyebilmek.
Henüz tiyatroyu okullarımızda oynadığımız müsamere günlerinin piyesi zannettiğimiz ve orta oyun filan nedir bilmediğimiz günlerdi.
İşte o yıllarda televizyonda “İbiş” karakteriyle görüp hayran olduğum sonrasında Yedi Kocalı Hürmüz’de izledikten sonra ancak adını öğrenebildiğim Münir Özkul…
Tiyatroda ve filmlerde sanki “rol yapmıyor” adeta o karakteri yaşıyor ve bize de yaşatıyordu. Hemen her rolünde bir diğerinden daha babacan, daha candan ve daha samimiydi. Kısacası tıpkı biz gibi, siz gibi, hepimiz gibi biriydi ve böylelikle de ailemizden biriydi.
Yine o yıllarda ilk sinemayla tanışmamız ve peşi peşine onlarca filmde severek izlediğimiz ve bazılarını ise defalarca, belki onlarca yüzlerce kez izlememize rağmen ilk günkü keyifle izlediğimiz ender sanatçıların en başında gelen isimdi o.
Sanıyorum bugün Türk Sineması varsa, Türk Tiyatrosu varsa bunun ilk müsebbipleri Münir Özkul ve daha onun gibi “birkaç” sinema emekçisidir.
Yıllardır yatağa mahkûm bir çileyi sonlandıran Merhum Sanatçı üstadımızı bugün hakka uğurladık. Şüphesiz ki arkasında sayfalar dolusu yazsak onu anlatmaya yetmezdi. Sadece sahneye aldığı veya rol aldığı oyunları ve filmlerini yazsak sayfalara sığar…
Hemen hepimizin izlediğimiz o unutulmaz Yeşilçam klasik filmlerinin ve Türk Sinemasının koca emektarı Münir Özkul’a Allah’tan rahmet diliyorum.
Nur içinde yat usta, seni hiç unutmayacağız…