15 Aralık 2011 Perşembe

Halk Tahrik Edilmek İsteniyor

Ağır bir travma yaşıyoruz.
Toplum gergin, kafalar karışık, her kafadan bir ses duyuluyor.
Millet gözünü aydınlaraçeviriyor,
Kanaat önderlerine bakıyor,
Siyasi partilere ve söylemlerine bakıyor,
Televizyonlara pür dikkat kesilerek en küçük haberlerden bir umut ışığı arıyor.
Yok, yok! Bir umut yok, kafasındaki kuşkular giderek artıyor. Siyasiler bir blok oluşturmuş, sağcısı, solcusu mevcut hükümete yüklendikçe yükleniyor. Ortaya bir proje sundukları yok, seçilme şanslarının olmadığını gördüklerinden söylemlerini sertleştiriyorlar. Söylemleri sertleştikçe şiddet doğuyor, meydanlarda taşlı sopalı görüntüler...
Sağ cenahta MHP ırkçılığı körükleyerek "vatanseverlik" şemsiyesi altında gençleri provoke ediyor. Bir diğeri "Kürt" seçmenlerinin sözcüsü olduğunu iddia eden, silahlı "milisler" den aldığı güçle şiddeti tırmandırıyor. Geçmişteki sosyalist söylemlerinin aksine aşırı bir Milliyetçilik zeminine dümen kırıyor...
Sol ve "Ulusalcı" çizgideki gençler birden bire sözüm ona protesto eylemi yaptıkları gerekçesi ile polise taşlı sopalı saldırıda bulunuyor. Seçimlere gölge düşürebilmek, kargaşa çıkarmak, çok daha kötüsü bir "iç çatışma" zemini ve provası yapılmak isteniyor.
Meydanlarda gençlerin ve halkın sağduyusu şimdilik provokasyonları önlüyor gibi gözükse de bir süre sonrası için kimsenin bir garantisi yok...
Siyasi partilerin amacı çözüm üretmektir, kaos ve kargaşa değil. Meydanları doğru okursak "son koz"larını oynadıklarını görebiliriz.
Masum bir insanın ölmüş olması kimsenin umurunda bile değil. Taşkınlık yapmaya devam ediyorlar. Madem haklısınız, madem bu hükümet çok kötü neden o kadar kin ve nefretle yükleniyorsunuz Hükümete, sizin dediğiniz gibi halkta memnun değilse seçimde zaten cevabını verir. Siz haklıysanız o zaman sizi iktidar eder. 
Çok az bir süre kaldı, bunlar tüm halkımızın gözü önünde olup bitiyor. Seçimden sonra malum güruh boyunun ölçüsünü alacak. Seçim sonuçları açıklandıktan sonra CHP'ye "uhu" ile monte edilen sözde genel başkana istifa çağrısı yapılacak. Kılıçtaroğlu nasıl bir "dümene" geldiğini kendisi bile anlayamayacak. O koltuğa bileğinin zoru ile gelmedi, bunu kendisi de biliyor, bilek zoruyla gelmiş olsaydı mücadele edebilirdi belki ama bu mümkün gözükmemektedir...
MHP için de durum tamamen aynıdır, seçim sonuçları açıklandığında ki her halükarda MHP kurultaya gidecek ve o zaman Bahçeli de "erenler" e karışacak. Şimdiden Oktay Vural ve Meral Akşener'in adı geçiyor. Bahçelide sonucun kaçınılmaz olduğunun farkında, "Farklı Ülkücüler" ne pahasına olursa olsun Bahçelinin bu gemide olmasına artık tahammül edemediklerini açıkça ortaya koyuyor. Malum gurubun kim veya kimler olduklarını ise D.Bahçeli çok yakinen biliyor ve tanıyor, bakmayın siz onun "okyanus ötesi" tekerlemesini(!) ağzına aldığına. Biri ve ya birilerine mesaj verdi aklı sıra, puan hanesine artı yazılacağını bekledi ama sağduyulu MHP tabanı buna elbette ki inanmadı ve samimi bulmadı. MHP için çanlar çoktandır çalıyordu ama duymadılar ya da duymak istemediler...
Malum bloğun "karlı dağın ardında bir umudu" daha var, o da, seçimde üç partinin toplamın AKP'ye yakın veya az üzerinde olması. C(M)HP+ dışarıdan BDP destekli bir koalisyonla Erdoğan'ı "bertaraf" etmek. Bu plan tutmazsa yukarıdaki anlattıklarımı az bir zaman sonra yaşayıp göreceğiz. Amaç yeni Anayasanın yapılmasını engellemek bu açıkça okunuyor.
Bir tarafta Erdoğan, diğer tarafta tüm hepsi.
Bir tarafta AKP, diğer tarafta ETÖ başta olmak üzere henüz yargı aşamasındaki davacıların yakınları ve destekçileri.
Biz kendisini siyasi Parti başkanı sanan Rektörler tanıdık.
Biz kendilerinin dokunulmaz olduğuna kendilerini inandırmış bir avuç "elit" zümrenin sözüm ona aydınlık gelecek vaatlerini yaşadık.
Biz bu ülkede "Cumhuriyetin bekçisi" olduğunu iddia ederek Cumhuriyetin "köküne dinamit yerleştiren" yargıçlar tanıdık.
Biz seçerek iktidara getirdiğimiz Başbakanımızın alaşağı edilerek "sözde mahkeme" ile idamının utancını yaşadık.
Biz 12 Eylülle sindirilmiş, işkenceler görmüş, idamlardan yüreği yanmış bir toplumuz. 28 Şubat daha dün yaşandı, geçtiğimiz yıl e muhtıra ile şu anki hükümete karşı başarısız bir "balans ayarı" yapılama girişimine tanık olduk.
Statükocular, darbeden medet umanların dışında bu ülkede hükümetten şikâyetçi olan yok. Ekonomik gelişmeler hepimizin gözü önünde. Demokratik atılımlar göz önünde, her gün biraz daha iyiye giden demokratik açılımlar göze çarpıyor.
Bunlar "hortumcuların" işine gelmiyor.
Bunlar, şimdiye kadar devletin her kademesinde "çöreklenmiş" belli bir kesimin işine gelmiyor...
...
Cumhuriyet tarihinde bir ilk yaşanıyor ve bir muvazzaf subay (General) tutuklanıyor. Suçlu olduğunu iddia etmiyoruz, bu bir gelişme, yargı adına demokrasi adına bir gelişmedir. Kimse kendisinin Hukuk'un üstünde görmemeli, suç işlemişse cezasını adalete vermelidir. Dünkü yazımızda 12 Eylülün yargılanmasının önemine kısaca değinmiştik, yeniden aynı konuyu anlatmaya gerek görmüyorum.
Sokakta yapılmaya çalışılanlar ve doğuda gelişen olayları hükümetin sağduyusunu kaybettirip, hükümetin savunmayı şiddetlendireceği ve bunun üzerinden de "baskıcı" bir hükümet görüntüsü yaratma düşünceleri okunuyor.
...
Yukarıda kısaca hatırlattığımız olayları alt alta koyunca da her şey rağmen güzel günler göreceğimizi söylemek isterim, buna canı gönülden inanıyorum ve inanmak istiyorum, selam ve dua ile...
01 Haziran 2011 Çarşamba

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder