15 Aralık 2011 Perşembe

Molla Ömerlerin Yumurtası

Bu gün çok özel bir gün, Mübarek üç ayların başlangıcı ve aynı zamanda bu yılın ilk kandili. Bu vesile ile tüm okurlarımızın ve sitemizdeki bir birinden değerli kalemlerin Regaip Kandillerini en içten dileklerime kutlarım. 
Regaip kandilin bütün dünyaya barış ve huzur getirmesini dilerim. Ülkemizde ve tüm İslam coğrafyasında süregelen savaşların son bulmasını diliyorum...
Bu güne özel bir yazı hazırlamak isterdim, ancak yoğun gündemden olsa gerek yetiştiremedim. Sizlere daha önce şiirkolikte yayınlanan bir öykü-deneme türünde "mizahim-si" bir yazı sunacağım, beğenilerinizi mesaj olarak yazarsanız eksikliklerimizi görme adına çok makbule geçecektir.
...
"Mıllomarların Yumurta Boş Çıkar"
....

Köyümüzde eskiden küçükbaş hayvancılık yapılırdı, bahçe ve tarım şimdiki kadar yaygın değildi. Aileden biri evlenince aile, yine hep bir arada yaşar, bazı durumlarda da ayrı ev açılırdı. Yeni evli çiftin başlarını sokabilecekleri bir evleri varsa, geriye bir ağıl yapmak kalırdı... Ağıl yapılınca da diğerleri gibi o da soluğu şehirde, "Aliağa"nın yanında aldı. Veli ne yapsın, o da herkesin yaptığı gibi yapacaktı, öyle görmüştü babasından, babası da kendi babasından...


Ali Ağa şehirde yaşayan toprak sahibi olmamakla beraber, Marabası bol modern "Maho Ağa"dır. Köyde hayvancılık yapan herkesle ortaktır Ali Ağa, en az sekiz on yıllık bir anlaşma yapılır anlaşmanın sona erdiğinde koyunlar kuzulamış çoğalmıştır... Ali ağanın finansörlüğünde köylü az da olsa bir "mal sahibi" olmuştur. Ali Ağa köylülerle oldukça iyi geçinir, onları yakından takip eder, herkesin eksik gedik neleri varsa bilirdi...
...
Ona göre yaptığı iş bir çeşit ticaretti ve "ticarette helal"di. Köylüye "ekmek kapısı" açıyordu. Kefil istemiyor, senet yapmıyor, karşısındakini "mal sahibi" yapıyordu.
- "Demek sen bizim Osman Çavuş'un oğlusun ha yegen" diyerek Veli'ye çeşitli sorular sorarak "babacan" tavırlar sergiliyordu.
- "He Ağam askerden geçen sene geldim, düğünden sonra ağılıda yaptık şükürler olsun..."
- "Eyii, eyi, de bahalım, kaç baş davar alır senin ağıl"
- "Biraz büyük tuttum Ağam, her zaman ağıl yapcah değiliz ya, 150-200 baş alır, zaba kuzular falan da olur hayırlısıyla"...
- "Eyi, şimdi sen git işine bah, kimseyle de fazla gonuşma"...
- "Olur Ağam, bana müsaade o halde, tiz habar iden mi"?
- "Yuharı köyden Seyfilerin İbram'nen bugün yarın ayrılıyoruz, zaten bende senin gibi "malı asaracak" bir adam arıyodum, e hadi sen git, gaygısız ol... haa, bide Mıllomaraların Sülümene selam söyle, unutma"...
"Tamam, Ağam" Diyerek, Ali Ağanın yanından ayrılır...
...
O gün de traktör akşamdan yüklenmiş, köyden şehre gideceklere haber verilmişti. "Molla Ömerlerin Süleyman" da bir kile yağ, biraz peyniri bir kaba koyup, Topal Hamdi'den parasıyla aldığı ekstra kara kovan balı ile bir de günlerdir biriktirdiği bir sepet yumurtayı da alır, yola inip traktörün önüne çıkarır.
- "Selamaliykim ağalar, uğurlar ola"
- " Aleykimselam Sülü, hayrola, Ağaya-mı?"
"Hee, Tezeremmi"
Traktörün römorku oldukça kalabalıktır, eşyaları şöyle bir yerleştirirler, şehre gidenler arasında, Cüce Ömerin Osman la "Çolakların Hamza"da vardır. Köyle şehrin arası 40 km, ancak; stabilize yol, bol virajlı, engebeli, üstelik yolculuk traktörle olunca da, yol, 4,5 saat çekmektedir. Epey bir zaman yol aldıktan sonra, Hamza dayı tabakasından tütününü çıkarıp bir "cigara" sardı, yanında bağdaş kurmuş oturan Osman emmiye uzattı...
Sigarasından bir nefes çektikten sonra "ula Osman,ben deyom ki, bu Ağa'ya Mıllomarların yumurtayı bi güzel tanıtah?!"
- "Len Hamza, lafı ağzımdan aldın, şimdi ben diyecektim!"
Hamza dayı sekiz köşeli şapkasının içinden "cuvaldızını" çıkardı. Sepeti önlerine koydular, küçük saman çöplerinden de "pipet"yaptılar. Erinmeden, üşenmeden, yumurtaları tek tek sepetten çıkartıp, bir ucundan minnacık delik açtılar. Saman çöpüyle de yumurtanın akını da, sarısını da içerek içlerini boşalttılar, boşalan yumurtaları birer birer tekrar sepete dizip, sanki hiçbir şey olmamış gibi, saman ile üzerlerini tekrar örttüler.
.............
Şehre geldiklerinde vakit epeyce ilerlemişti, alan oldukça kalabalıktı, çevre köylerin traktörleri, "mal alanlar-mal satanlar"...Ali Ağa traktöre doğru yaklaştı...
"Ağalar hoşgeldiniz ne var ne yoh"
"Sağol Aliağa, eyilik sağlıh noolsun"
"Bir amanatım olacahtı-da? ona bahmıştım"
"Hee, burda Aliağa, Mıllomarların Sülü gönderdi, sanada selam söyledi"
"Aleykimselam, getiren gönderen sağolsun."
...
Aliağaa! Dedi, Hamza dayı, "yav bizim köyde kimse Mıllomarlar'dan yumurta almaz, Mıllomarların yumurtası boş çıhar derler"...!?
"Yoh canım, eele şey olurmu?!!!
"Valla, Aliağa, ahan istersen, Osmana sor."
"Hee valla Aliağa, biz heç onlardan kuluçkalık bilene almah..."
????
Ali Ağa elini sepetin içine atıp bir yumurta çıkarır, "hakkatmi nen sanki biraz hafif duruyor" der. Yumurtanın birini kırar,!? boş! bi daha! buda boş, ahan buda,bu...bu...!????
!!!!
Bizimkiler kikir kikir gülerek oradan uzaklaşıp, Ali Ağa'yı boş yumurtasıyla baş başa bırakırlar... O gün bu gündür köyümüzde, ne zaman yumurta bahsi geçse, bu olay hatırlanır... "Mıllomarların yumurta boş çıkar" temsili de günlük hayatımızda bir özdeyiş olarak varlığını südürür.. 
....

(...sürecek)



19.10.2008 şiirkolikte ve ilisulukfm.com da yayınlanmıştır

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder