23 Temmuz 2011 Cumartesi

Malatya’da Engeller Aşılacak mı?

Şehrimiz son üç yılda hiç olmadığı şekilde gözle görülür bir değişime sahne oluyor. Cadde ve sokakların çirkin görüntüsü hepinizin malumu idi. Dar sokaklarda yaya ve ya araçla dolaşmak nerede ise imkânsızdı. Modern şehircilik anlayışından çok uzak bir yapılaşma bu güne kadar süregelmiştir. Her gelen yönetim sadece yüzeysel bir çalışma yaparak kamu kaynakları heba edilmiştir.
Vatandaşa hizmet olarak dönmesi gereken paralar yerinde harcanmadığından hem hizmet kalitesi düşmüş ve hem de vatandaş mağdur olmuştur. Her gelen yönetim bir öncekinin yaptıklarını yıkmakla işe başladığından sokaklarımızın köstebek yuvası görünümü yıllarca devam etmiştir. Oysaki bırakın Malatya’da yaşayan vatandaşı, Malatya dışındaki hemşerilerimiz bile yapılan çalışmaları günümüzde yakından takip edebiliyor. Yapılan her olumlu adım alkışlanıyor ve her yanlışta hemen her yerde yerilmeye devam ediyor. Malatya’mıza yapılan her hizmeti takdirle karşılıyor ve göğsümüz kabararak anlatıp buradan kendimize övünç payı çıkarıyoruz.
Geçmiş yönetimlerin güzel icraatları olmuş olabilir, yeterli olmadığı açıktır. Gerek siyasi gerekse ekonomik olarak bulunduğumuz nokta ortadır. Rahmetli Özal’dan sonra şehrimiz adeta sahipsiz kalmıştır. Arkamızda duracak “aklı başında” bir siyasimiz olmadığı gibi, modern dünyanın ufkunu açabilecek kapasitede olan Malatya halkının bugün bile “özlediğimiz” manada bir “iş bitirecek” siyaset adamı yoktur…
Sakın ola ki yanlış anlaşılmasın, sözümüz sadece seçip gönderdiğimiz vekillerimize değildir. İstediğimiz ve özlemini duyduğumuz bir siyasi aktörümüzün olmayışıdır. Arkasında siyasi bir lider olmadan salt vekillerle bir iş yapılmadığını görüyor ve müşahede ediyoruz. Kısacık Cumhuriyet devrinde bile iki Cumhurbaşkanı çıkarabilmiş bir ilden yeni bir siyasi lider beklemek bizim hakkımız değimlidir. Bu toprakların kaysı yetiştirdiği kadar “Adam” yetiştirdiği de pek ala malumunuzdur. Her ile nasip olmayacak işgücü ve tarım alanına sahip ilimizin ticarette ve ziraatta çok ile fark atacağı açıktır.
Bu gün hala Büyükşehir olamayışımızın sebebi de ne yazık ki ilimizde ikamet eden, bizim soframızda yiyip komşunun mutfağını zengin eden, Çelikhan ve Baskilli hemşerilerimizdir. Kimse kusura bakmasın, kalkıp bu yaştan sonra bir çocuk daha yapın diyecek değilim, demek istediğim adrese dayalı ikamet sistemini gerçekten hayata geçiremediğimiz. Sayın Belediye Başkanımıza ve Sayın valimize buradan seslenmek istiyorum ve onların şahsında tüm kurum ve kuruluşların, en başta da Milli eğitim Müdürünün bu konuyu dikkate almasını istiyorum.
İlimizde adrese dayalı ikamet sistemi işletin, sorumluluk altındasınız, neden?
a) Okullara kayıt yapılırken Nüfus Müdürlüğünden belge talep edilsin. (Bu konu savsaklandığı kantindeyim)
b) İşyeri açma ruhsatı verilirken yine adres tespiti yapılmalı, gerek emniyet ve gerekse de Belediye bu hususu göz önüne almalı.
c) Örnekleri çoğaltabiliriz, basit bir silah ruhsatından tutunda, Yeşil Kart, İş Kur gibi daha birçok alanda bu konu mutlaka sorgulanmalıdır.
Neden Çelikhan ve Baskil dediğimi sanırım anladınız, bu iki ilçemizin yarı nüfusu Malatya’dadır. Bağlı bulundukları yerde ikamet ettiklerini beyan ettiklerinden nüfus sayımında maalesef yeterli sayıya ulaşamamış görülüyoruz. Oysaki hepimizde biliyoruz ki hem çocukları İlimizde okumakta hem kendilerinin menkul ve gayrimenkulleri ilimizdedir. Kısaca resmi işleri dışında kendi ilçeleri ile pek ilgileri yoktur.
Hiç kusura bakmayın büyüklerimiz “bizim kümeste yiyor, elin ahırına yumurtluyor” derler bu gibi durumlar için. Biz Gerek Baskil’i ve gerekse de Çelikhan’ı başka bir ilin ilçesi olarak zaten kabul edemedik, onları kendimizden bir parça olarak görmeye devam ediyoruz, keşke siyasiler de bu durumun farkında olsalar da bu konuyu ilelebet böyle iki ara bir dere vaziyetten kurtarsalar…
Asıl mevzuumuza dönelim dilerseniz;
Efendim hepiniz malumudur ki yıllardır cadde ve sokakların ıslahı bir türlü bitmedi. Sayın Başkanın bu konudaki hassasiyetinin farkındayım. İyi niyetli çabalarla çok güzel işlere imza atıyor, önce atık su boruları tazelendi, devasa büyüklükte onlarca yıl şehrin yükünü omuzlayacak kanalizasyon şebekeleri döşendi. Yer altından çıkan pisuar borularını görmüşsünüzdür, bir İlçenin bile ihtiyacını, su taşkınını kaldıramayacak küçüklükte idi. Umarım şimdi yapılanlar birkaç sene sonra yeniden değiştirilmek durumda kalmaz.
Bu anlattıklarım iyi haberdi, şimdi gördüğümüz eksiklikleri sizlerle paylaşacağım:
Caddelerdeki kaldırımlar göze hitap ediyor, estetik olarak çok hoş, buna bir diyeceğimiz yok ancak; eksik, yetersiz ve “üstünkörü, plansız projesiz” yapılmış izlenimi vermektedir.

Neden mi? Anlatayım:
Bu güne kadar tamamlanan yerlerin hiç ama hiç biri “engelliler için yeterli “ değildir. Kaliteli parke taşı kullanmış olabilirsiniz, zemin düzgünlüğü vardır, mozaik tarzı görünüm olabilir, bunlara sözümüz yok; demek istediğimiz yeterince engelliler düşünülmemiştir. Sağlıklı bir insan için bunlar devasa güzellikte olabilir, onlar için sorun değil. Zaten “atlaya, zıplaya” kaldırımlardan geçmeye aşina idiler, şimdiki yapılan sağlıklı bir insan nezdinde lüks bile sayılabilir…
İçinizden neler dediğinizi duyar gibiyim, “Allahtan kork, nankörlük yapma” her taraf düzgün, engelli de engelsizde pek ala rahatça dolaşır diyorsunuz, bense bunun böyle olmadığını iddia ediyorum.
Acele etmeyin anlatacağım, alın yanınıza özürlü bir tanıdığınızı ve sizde bebek arabasına çocuğunuzu oturtup ailece şöyle bir çarşıya çıkın. Eve dönünceye kadar yanınızda ki özürlü vatandaşın kaç kez ve kaç kişiden yardım almak durumunda kaldığını görecek ve gözlemleyeceksiniz. Bir sokağa giriyorsunuz şanslı iseniz ilk girişe engelli rampası yapılmıştır, yapımlaşsa ve önüne araç park etmemişse yine şanslısınız çünkü kaldırıma yardım almadan çıkabildiniz. Biraz ilerlediniz ve karşı kaldırımda çok hoş kıyafetler var, ya da bir işiniz doğal olarak ne yaparsınız? Elbette karşı kaldırıma hamle, eşinin iteklediği bebek arabasının ön tekerlek tarafından siz kavradınız ve eşinizle karşıya geçtiniz, ya yanınızdaki özürlü yakınınız? Durup seyredecektir, neden, sizle gelemez mi idi? Gelmeyi çok isterdi oysa değil mi, lakin bu mümkün değildir. Cadde veya sokağın sonuna kadar iniş rampası yoktur, biraz yüzeyi düz gibi yapılmış sözüm ona engelli geçsin diye oraya da araçlar tek sıra park halindedir, belediye yaptığı hizmetin karşılığını almak için parkçılar görevlendirmiştir.
Uzatmayım, özürlü vatandaş ya geldiği yöne dönecek kaldırıma çıktığı yerde yoldan geçip karşı kaldırımdan çıkabileceği bir yer bulacak, ya da ileri gidip sokağın başında kendisinin kaldırımdan inmesine yardım edebilecek birilerini bekleyecek…
Ben size abartmadan somut bir örnek verdim, inanmayan dediğim şekilde denemesini yapabilir.
Şimdi de başka bir örnek vereceğim:
Ev taşıyacaksın, ilk işin üzerinde kayıtlı elektrik, doğalgaz ve su sayacını devretmek ve yeniden abone olmaktır.
Elinizde birkaç fatura ile geldiniz Tedaş’a, sizde benim gibi internetten (internet demişken, online işlemler ve internet özürlülerin eli ayağı oldu) faturanızı yatırdınız diyelim, yani borcunuz da yok. Verdiğiniz abone numarasının düşümünü talep edeceksiniz, kimden? Kapıda yardımsever bir vatandaştan ya da lütfeder de yanına gelirse kurumun kapısında asıl işini yapmakta olan güvenlik elemanına rica minnet. Bir rampa yapmaktan aciz midir koskoca bir kurum, değildir elbette, özürlü vatandaşı da “adamdan” saydıkları zaman yapacaklar. Özürlüler kendileri için özel bir tarife beklemiyor, tüketiminin karşılığını vergisiyle beraber herkes gibi ödüyor. Herkesin yaptığı gibi kendi işini de kendi görmek istiyor, rica minnet altına girmek istemiyor kısaca…
İnandığınız değerler adına size sesleniyorum:
Özürlü doğuştan değildiniz diyelim, gidip askerlik görevinizi ifa etini. Bu ülkede kazandınız bu ülkede harcadınız, katma değer ürettiniz. İş gücü ile vatandaşlık bilinci ile bütün sorumluluğunuzu yaptınız. Kısaca ürettiniz, tükettiniz. Her bir fert gibi üzerinize düşeni yaptınız öyle mi? Yani, bu ülkenin vergisi ile hizmeti ile çilesini üleştinse neden eşit hizmet almıyoruz o halde. Bu kul hakkı değil mi, bu hangi izana ve hangi kitaba uyar, lütfen biriniz açıklayın…
Kamuya ait bütün sosyal alanlar, sağlıklı insana hizmet eder, sinema öyle, okul öyle, ulaşım aracı öyle. Çileyi senle çekerken hizmeti senden farklı almamın nedeni birimizin özürlü olması mı? Özürlü bir insanın sağlık kazanma şansı her zaman tam olmasa da vardır, sağlıklı bir insanın potansiyel bir özürlü adayı olduğu gerçeğini nasıl görmezden gelirsiniz. Yarın, öbür gün benim, senin, onun da özürlü olamayacağına bir taahhüdünüz mü var. Ya hu Allah aşkına söyler misiniz çok mu zor, bir özürlü rampası yapmak. Caddelerimiz, sokaklarımız, kaldırımlar ve bilumum sosyal tesislerimizin hepsi de tek düze nasıl düşünülebilir. Bulunduğumuz yüzyılda nasıl bu kadar duygusuz ve düşüncesiz bir toplum olabilmeyi başarabildik. Bir ülkenin kalkınmışlığı cebinde para ile altındaki araba ile ölçülmüyor artık bunu nasıl görmezden gelebiliyorsunuz.
Sayın başbakanın çıkarmış olduğu düzenlemeler daha dünkü mesele, seksen yıldır bu ülkede özürlü yoktu da bu yıllarda mı ihdas oldu. Bu güne kadar bizi yöneltenlere bir insan olarak hakkımı helal etmiyorum. Allaha inançları varsa huzuru mahşerde yakalarına yapışacağım. Bu ülkenin kaynaklarını çaldıkları için, insanların haklarını gasp ettikleri için. Eğitim öğretimden yoksun bırakıldık, sosyal alanlardan dışlandık…
Ne devlet kademelerinde ne de özel sektörde yeterli hassasiyet yok. Devlet kademleri son yıllarda bir iyileşme peşinde hiç değilse, bundan sonrası için az da olsa bir ümidimiz var, özel sektör “kör” ve “sağır” olamaya devam ediyor…
MOTAŞ şoförlerine Eğitim kar etmiyor
Geçtiğimiz günlerde ve dünkü haberimizde Belediyemiz MOTAŞ şoförlerine yönelik hizmet içi eğitim seminerlerini duyurmuştuk. Doğrusunu isterseniz çokta sevindik, artık şoförlerimiz vatandaşın halinden anlayabilecek, eğitim güler yüz ve hizmet kalitesi getirecek diyorduk, yanılmışız.
Bizim şoförlerin “magandalığını” eğitim kesmeyecek görünüyor. Bütün şoförlerin aslında olması gerektiği gibi kural ve kaidelere uyması ve yaptıkları işi layıkyle yapmasını beklemek hakkımız değil mi? Kendimiz kaldırımdan yola mı atmamız lazım illa otobüse bineceğiz diye, neden nizami olarak ceplere adam gibi yanaşmazlar.
Sevgili dostlar, sizi şerefimle temin ederim ki dört aracın üçü özürlü donanımına sahip bir değeri eski model dördü de istisnasız yolun nerede ise ortasında durup yolcu indirdi, bindirdi. Akülü araba ile öylece baka kaldık maalesef. Adamcağız hiç istifini bozmadan sanki “tarlaya ırgat” indiriyor. Kaldırımda duran özürlü vatandaştan da gözünü kaçırıyor adeta, görmezden gelecek ya…
Sağlıklı bir vatandaşın bir saatte bitirebileceği bir işi hafta sonu yetişmediğinden bir sonraki haftaya devrediyoruz. Kalkıp yeni Belediye binasına gidilecek, eski su borcu varsa ödenecek, abonelik düşülecek ve yeni yer için abone olunacak. Evle yeni belediye arası beş altı km. ancak beş altı km.lik bir yeri on kilometre dolaşarak gitmek zorunda bırakıldığımızdan (yukarıda gerekçelerini özetledim) yarı yolda akü bitecek durumda gerisin geri evimize dönüyoruz. Duyarsız bir şoför bir günümüzü heba etmeye yetti anlayacağınız. Sıcakta daha fazla beklemeden ve sinirlerim de yeterince s.o.s verdiğinden emeksiz kavşağından eve yöneldim.
Emeksiz demişken gidenler bilir, daracık bir kaldırım, trafiği rahatlatması için düşünülen altgeçidin de marifeti ile eziyete dönüşüyor. Kaldırımda iki adımda bir yer altı ile alakalı ne idüğü belirsiz kapaklar, esnafın duyarsız şekilde dışarıya çıkardığı elbise ve benzeri rafları vs, vb…
Sayın başkan,
Sizi geçtiğimiz yıl faaliyete soktuğunuz asansörlü minibüslerin şehrimizin büyük bir ihtiyacını karşılayacağını ve yerinde bir uygulama olduğundan takdirlerimizi iletmiştik. Hem size ve hem de o güzel düşünceye vesile olanlara dualar etmiştik.
Size yeniden dua etmek ve alkışlamak istiyoruz,
Hepimizin malumu kaldırım çalışmaları çeşitli firmalara ihale usulü ile yaptırılmakta olduğunu biliyoruz. İhalenin tamamlanmasını müteakip teslim alırken hangi kıstasları göz önüne alacaksınız, teknik şartnamede belirttiğiniz özellikler gerçekten yeterlimidir. Projelendirildiğinde sağlamlığının yanında yeterli derecede eğim olup olmadığı yani Bakanlığın belirlediği Avrupa Standartlarına uygun, modern şehircilik anlayışı ile özürlülerin teknik durumu göz önünde bulunduruluyor mu? Siz teslim alırken, yanınızda rehabilitasyon uzmanı ve özürler derneğinden “işin ehli” bir ekip kontrol ediyor mu?
Sizin iyi niyetli çabalarınızı görüyor ve takdir ediyoruz dedik, peki birkaç kişilik özürlü akülü arabada bir “heyet” ile birlikte yapılan yerleri test etmeye var mısınız?
Hiç uzağa gitmeden, söğütlü cami civarı, postane önünden kazancılar çarşısına hep birlikte gitmeye ne dersiniz. Söğütlü camiden alt kaldırıma engelli bir insanın nasıl gidebileceğine siz de şahitlik etmiş olursunuz. Valilik önünde bir grupla toplanalım, sizde yanı başımızda sohbet ederek şehrimizi gezelim. Siz o zaman ne demek istediğimi eminim anlayacaksınız.
Sayın başkan,
Eğer yapılacak olan diğer yerlerde bu şekilde yapılacaksa, o zaman hiç boşuna zahmet etmeyin, bırakın hiç değilse odluğu şekilde kalsın. Belki duyarlı bir yönetim, adam akıllı, işi olması gerektiği gibi yapar. Bizde deriz ki, Belediyemizin imkânı yok yapamadı, sağlık olsun bir beş on sene sonra olsun deriz. Bize nasip olmadı bu memlekete adam gibi yaşamak, belki gelecek kuşaklara nasip olur der, kendimiz avuturuz…
Lütfen engellilerin önündeki engelleri kaldıralım, kaldıramıyorsanız hiç değilse bir de siz engel olmayın. Siz bırakırsanız engelliler kendi engellerini aşacak bir kulvar bulacaktır.
Değerli dostlarım, engel insanın hayata bakışıdır, düşüncesi ufkudur, farkları fark etmesidir. Duyarsız olmakta engelliliktir, sorumsuzlukta keza öyle. Sağlıklı bir insan olarak özürlünün derdini anlamıyor ve empati kuramıyorsanız sizde özürlüsünüz demektir. Ayrıca imkân sahibi olup ta imkânları daraltanların vebali de daha da ağırdır. Sağlık ve dostlukla esen kalın…
Aşağıdaki resimlere yukarıda anlattığımız minvalde daha bir dikkatle bakmanızı öneriyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder