5 Temmuz 2011 Salı

Eli Boşta Hastaya Gidilmez ki, Adam Cebine Bir Turp Koyar!

Köyümüzde büyük olsun küçük olsun herkesi sever sayarım. Arada bazılarını da biraz daha kendime yakın bulur , özellikle saygı ve sevgide kusur etmemeye çalışır daha bir kıymet veririm.
Mehmet dayım benim çok değer verdiğim bir kişi idi, Allah gani gani Rahmet eylesin. Her gördüğümde mutlaka hatırını sorar sual ederdim. Görmesem selam gönderir iyi haberi ile sevinirdim.
Yedi sekiz yaşlarındayım, ilkokula henüz gidiyordum. köyümüzde Allah uzun ömür versin Temüklü’den Hamit Hoca Camimizde İmamlık yapardı. Sabah ondan önce kalkmak için erkenden yatardım. Sabah kalkar kalkmaz Abdestimi alır, ya “Veysel emmimin” damına yahutta çeşmenin üzerine çıkar büyük bir hevesle Sabah Ezanını okurdum. Bazen Sabah Ezanında ki ”namaz uykudan hayırlıdır” mealindeki kısmını unuttuğumda olurdu…
Abdestimi alıp “Molla Ömerlerin” evin köşesine gelince Mehmet amca ile karşılaşırdık. Çok sevinirdi benim hevesli halime, odunluktan bir kaç odun kucaklar “ben sobayı yakayım kivre, sen Sala okuya-naca” derdi. Ben Ezanıda okuyup içeri döndüğümde imam efendi ve cemaatte gelmeye başlardı, içerisi “fırın gibi” olurdu Mehmet Amca sayesinde. Mehmet Amca da, ben de her ikimiz de gönüllü hademelik ve Müezzinlik yapıyorduk. Bazen birimiz sobanın külünü döker, diğerimiz  içerileri süpürürdük…
O günlerde başlayan dostluğumuz hep devam etti. Mehmet amcanın çocuklarını çok yakinen tanımasam da gıyaben severdim. Akrabalığımız bir tarafa ayrı bir dostluğumuz vardı. Çocukları da “işleri rast gelsin” hepsi değerli çocuklar, saygılı, efendi kimseyi incitmezlerdi.
Babalarından dolayı özel bir önem verdiğim Ahmet ve kardeşleri de bana karşı her zaman saygılı oldular. Benim kendilerine olan sevgimi boşa çıkarmadılar…
**
Ahmet’le ahpaplığımız bizim “ilisulukfm” maceramıza rastlar. radyoyu ilk kurduğumuz yıllarda önceleri gelir dinlerdi. daha sonra gönüllü Dj.lik te yapmaya başladı. Radyo sohbetinde Ahmet’le vaktin nasıl geçtiğini anlamazdık. Çok hoş sohbet biri idi. Biz, zaman zaman Ahmet kivreme “yakışıksız-yersiz” şakalar yapardık.
Şakaları mızı anlayışla karşılar, güler geçerdi. O günlerde Ahmet kivrem bir kızla sohbet ediyordu, “MSN geyiği” kabilinden. Kız hergün radyoya gelir konuşurlardı, takma bir isim kullanırdı “kıvırcık” ya da kıvılcım gibi bir şeydi.
Ertesi gün radyoda beş altı kıvılcım ya da kıvırcık Peyda olmuştu. Kim kimdir belli değil, gerçek kıvırcık kendinin kıvırcık olduğuna Ahmed’i ikna edemezdi, sahtesi daha samimi gelmiş olmalı :) )
Bizim Dr. Yılmaz, Ahmed’in “kayınçosu” Yakup, Adem ve ben. Arabistanlı “üsiin” de bu durumu öğrendi, o da geldi al sana altı yedi kıvırcık… Çık çıkabilirsen işin içinden…
Kız, Ahmed’e her ne kadar “ben,benim” dediyse de Çeto’yu inandıramadı. Bu makaraların sonrası da geldi. Ahmed’in Facebook’ta paylaştığı Resimleri üzerine kurguladığımız “çatal ağaç” hikayelerine nerede ise ben de inanmaya başlayacaktım…
Gerisi mi,gerisini zaten biliyorsunuz.Kivrem geçen yıl köyümüzden nişanlandı, bu ay da düğün yapacaktı. Düğün hazırlığına başlamıştı bile. Geçenlerde sohbet ettik, bana “Barış” ı sordu, “kivre ne zaman keseceğiz” diyordu…
Oğlum Barış Atebey doğduğunda Ahmet kivrem “kivresi ben olacağım” demişti. Ben de memnuniyetle kabul etmiştim. Ahmet kivremden daha iyi si olacak değildi ya!
Köye geldiğini henüz duymamıştım, sanırım “apar topar” kalkıp köye gitmişti. Bir an önce işleri bitirip düğün hazırlığına başlamak derdinde idi. Malatya’ya gelecekti yanıma , sohbet edecektik, beni düğüne ne davet edecekti…
Düğünlerin bende özel bir yeri vardır. eskiden köyümüzde ve ya yakın bir köyde düğün oldu mu kapardım sazımı ve baş köşeye kurulurdum. Davul zurnacıya pek iş kalmazdı. Haydar kivrem arada bir iki uşağa”tonus” dönderir sonra “sıçratma”… Baktı ki gençler yorulacak gibi değil, “temir ağa” çalamaya başlardı. Temir ağa oyununu pek çoğu bilmediğinden de dökülmeye başlarlardı…
Haydar kivre zurnayı beline takar içerideki “köşküne” kurulurdu. Bazen bana zurna ile açılış yapar ayak verirdi sonra Türkülerdi, oyunlardı düğün biterdi. Düğünü biz savardık parayı haydar kivrem kazanırdı. Arada bir, peşkirden çoraptan, gönlümüzün alındığı da olurdu elbette…
Haydar kivrem sohbeti çok severdi, “dişine göre” biri varsa cemaatte, onunla sohbeti koyulaştırırdı.  Davulu ben asardım boynuma zurnayı Paşa kivrem alır düğünü şen ederdik…
**
Çeto kivrem, geçtiğimiz günlerde köyümüz Kirpi Gözü mevkinde sedir dikmeye gittiğinde dinamo çalışmaz. Bir an evvelde işi bitirmek derdinde kivrem. Ana trafoya bakar ki sigorta atmış. Karamsar bir şekilde trafonun sağına soluna şöyle bir bakar. Sonra içeriden kopuk kabloları görür derki “demeki ki bu kablo, şuraya takılacak”  kablo parçasına eline alır, aldığı ile de ne olduğunu anlayamaz… Kafasında şimşekler çakmaya başlar, sol elinin diresiğine yakın bir yerden enerji patlayarak orayı parçalar. Elinin içerisi de yanmıştır.
Olayın şoku ile koşmaya başlar elbisenin olduğu yöne doğru. Arabanın anahtarını alacak ki kendini sağlık ocağına kavuştura. İşin ciddiyetinin farkına tez varır, telefona sarılır köyde biraderlerine ulaşır. Etrafta yardıma gelebilecek hiç kimseler yok. Allah’tan telefon aksilik yapmaz ve hemen ulaşır.çok geçmez on, on beş dakika sonra kardeşleri bir arabaya atıp Malatya’ya İnönü üniversitesi Turgut Özal Tıp Merkezine kavuşurlar.
**
Buna şükür kivre diyor “ya arabayı çalıştırsaydım, Allah korusun bir taraftan uçardım” diyor. Elinin içi yanmış o halde nasıl direksiyon tutacak ve ya elinin acısını hissetmeye başlayınca nasıl ne yapar…
En doğru kararı verip iyi ki de köye telefon edebilmek aklına gelmiş. biraz daha geç olsa Allah korusun çok daha kötü olurdu…
Mevlamız “sizin hayır bildiklerinizde şer, şer bildiklerinizde de hayır vardır” diyor bir ayeti kerimede. Kim bilir belki bunda da hayır vardır, veren o, alan o. O’nun dediği olur, yiyecek ekmeğimiz varsa bir sebep halk eder Halikkirrahim…
Büyük geçmişler olsun Ahmet kivre, Allah acil şifalar versin.
**
Öğle arası kivremle aşağı kantine indik, “torpilimi devreye sokup” yenge hanıma “sigara içmesine izin vermesini” rica ettim. Karşılıklı sigaramızı çayımızı içtik. Geçen senelerde bende elimi kullanamıyordum, eşim çayımı içiriyordu, sigaramdan bir nefes kendi bir nefeste bana veriyordu. Ahmet kivremi en iyi ben anlayabiliyorum sanırım…
Buna şükür be kivre , Allah beterinden korumuş, düğünde Güze olsun n’apalım, geç olsun da güç olmasın inşallah…
Bazen “bir musibet bin nasihatten evla olur” sevgili dostlar, tabiata “yiğitlik sökmez”, yiğitlik karla, ateşle, elektrikle, suyla denenmez. Siz siz olun bilmediğiniz ehil olmadığınız bir şeyi denemeye kalkmayın.
Çarşambaya yine Araştırmada olacağım, kivremin kolasını sabah araba beklerken dernekte unutmuşum. Döndüğümde de yerinde yeller esiyordu, arkadaşlar beni düşünmüşler soğumadan içmişler :) ))
Gün boyu ben ne unuttum, ne yapacaktım diye düşünüp durdum. Abbas kivre elinde kola ile gelince aklıma geldi. Kalkıp marketten bir şeyler almayı yanlış buldum. Kivreme de söylemedim ki beni yine tefe koymasın “ben senin bunah olduğunu zaten biliyordum” der neme lazım, sağlıcakla kalın…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder