30 Temmuz 2011 Cumartesi

İstifalar hükumetin elini güçlendirdi

Ülkemiz, olması gerektiği noktaya doğru hızla yol almaya başladı. Bakmayın siz “borazancıbaşının” kriz çığırtkanlığına. Her fırsatta ellerini ovuşturarak kriz tellallığı yapan bizim “siyasi avenelerimiz” yine direğe tosladı.
Konjonktürü doğru okuyamadılar,
Sırasıyla bir göz atalım isterseniz:
On üç Mehmetçiğimizin menfur Şahadeti ile noktalanan saldırıların ertesinde eline mikrofonu alan başta siyasiler olmak üzere kimi yazar-çizer ve yorumcularımız bunu hükümete çakma noktasına götürerek, Başbakanın elini boşa çıkarma peşine düştüler.
Seçim sonrası gelinen noktada yemin krizini müteakip başlayan yeni süreçte Muhalefet partilerinin temsilcileri halkına yabancı olduğunu bir kez daha tescilleyerek süreci krize dönüştürebilme yoluna doğru gidiyor iken “çark edip” yemin ederek Meclisteki yerlerini aldılar. Kendilerince bir “dik duruş” sergilemişlerdi fakat bunun aslında öyle bir duruş olmadığı çok geçmeden anlaşıldı. Yeni ve yeniden bir ara seçimden yüz akıyla çıkamayacaklarını anladıkları için “tıpış, tıpış” koltuklarına oturdular.
Süreci en sancısız atlatan MHP ise “yerinde bir karar” ile meclise giderek yeni bir krizin başlatılmasını bir bakıma önlemiş oldu…
Bu süreçte BDP, asiliğini sürdürmeyi devam ettirdi. Meclise gelmediği gibi “zamansız” özerklik açıklaması da gündemi istedikleri noktaya taşımaya yetmedi. Her fırsatta yeni bir “salvo” ile gündem oluşturma çabaları “vergi vermeyeceğiz” çıkışı ile sürdü. Buna rağmen kendi içindeki çeşitli aykırı seslerin “cılız” serzenişleri basına yansıdı. Önümüzdeki günler ne getirir hep beraber göreceğiz…
**
Hatırlayınız geçmiş dönmeleri, genelkurmay bir brifing verir olay olurdu. Bir bildiri yayınlar hükümet kendine “çeki düzen” verirdi.
Asli görevi olan savunma dışında her konuda bildiri yayınlamak hükümetler düşürüp hükümetler kurmak yeni görevleri idi. Askerlik dışında, “Kemalist ideolojiyi” yaşatmak SK’in olmazsa olmazı idi. Başörtüsünden tutun da yaş kararlarına kadar hemen her konuda onlar istediklerini elde etmeden bırakmazlardı.
Halkının refahı ve mutluğu önemli değildi. Önemli olan “irtica” idi, “başörtüsü” idi. Bu meyanda şiddet dahil her yol mubahtı. Eşi başörtülü olan bir subayın kariyerini bir çırpıda bitirmek bir imzaya bakıyordu. Üstelik demokratik bir ülkede ordudan atılan bu subaylarımızın yeniden haklarını aramak üzere mahkemeye gitmeleri bile yasaktı. Siyasi iradenin ve mahkemenin bile üzerinde bir yapılaşma ile elinde silahla duran bu kurum “göz bebeğimiz” Peygamber ocağımızdı.
Sivil iradenin emrinde olması gereken bu yapı, Cumhuriyetle birlikte gelişerek güçlenerek varlığını devam ettirdi. Ülkemizde ekonomiye gitmesi gereken, eğitime harcanması gereken servetimizi ordunun emrine amade ettik. Onlarca yıldır dağa taşa bomba atmakla ne bir başarı kazanıp gönlümüzde yerini perçinledi, ne de başarısızlığını sorgulayabildik…
Bırakın gelişmiş Ülkeleri dünyanın en geri ordularında bile bu kadar Generali olan başka bir ülke yok. Buna rağmen Ana Muhalefet partisi bu gerçekleri görmeyip, yıllardır var olan bu kirli savaşın faturasını hükümete kesmeye çalışması ne garip.
Ordu moralsizmiş, üstleri tutuklanmış mış.
Sayın Kılıçtaroğlu Allah aşkına iki yüz küsür General Ankara’da pişti oynamak için mi var, neden sınırlarımızda olması gerektiği görev yerlerinde değiller. Ordunun işi siyaset yapmak mı, Ülke savunmak mı?
Lafa gelince “mangalda kül bırakmıyoruz”, neymiş efenim Nato’nun en güçlü ordusuna sahipmişiz. Güçlü ordumuz, askerlerimiz birer ikişer “tapır,tapır” dökülürken, evlerden ırak her eve fiğan düşerken neredeler. Bu milletin garibanları dün yemende çarpışırken zenginleri bedel ödüyordu, bu gün bile Türküsünü söylüyoruz. Peki bu zamana kadar bu ülkede hiçbir üst düzeyin oğlu kızı bu kirli savaşta ölmüş müdür. Kimsenin ölmesini elbette istemeyiz ama bırakın ölümü hiç birisi doğuda bu savaşın içinde bilfiil bulunmuş mudur?
İnsanın havsalası almıyor, bu kadar imkâna rağmen, gece görüş sistemi, insansız hava aracı ve istihbarata rağmen bitmeyen bir savaş kimin eseri söyler misiniz?
**
Arınma harekâtı ve Demokratikleşme yoluna hızla girdiğimiz bir kez daha görmüş bulunuyoruz. Bir yazımızda demiştik ki “her şeye rağmen iyi şeyler oluyor azizim” bu günde aynı şeyleri söylemeyi sürdüreceğiz.
Nihayet olması gerektiği gibi askeri vesayet siyasi iradenin emrine teslim oluyor. Hiç kimse kendini “bulunmaz Hint kumaşı” zannetmesin. Herkesin yeri bir şekilde doldurulur ve devletin devamlılığı ilelebet sürer. Gidenlerin yerine bir yenisi gelir, kriz çıkması için elini ovuşturanlar da “havasını alır”.
**
Siyasilerin ilk demeçlerine baktım, elle tutulur bir fikri olan yok. Verdikleri mülakatlar dediğimiz gibi kriz tellallığı. Oysa başta bizi bizden iyi bilen ve takip eden uluslararası basında bizim siyasilere şamar gibi manşetler vardı. Türkiye’mizin Demokratikleşme yoluna doğru gittiğini beyan ediyorlardı…
Ülkemizin insan haklarına dayalı ileri demokrasiyi özümseyeceği ve sorunlarını demokrasi içinde çözebilmeyi başaracağına hep beraber şahit olacağız. Hiçbir kurum ve kuruluş hukukun dışına çıkmadan asli görevini sürdürecektir. Sporda da, siyasette de arınma olacaktır ve kaçınılmazdır.
İstifalar Milletimizin hayrına olacaktır, ayrıca da Hükumetin elini güçlendirmiştir. Günlerdir  gizliden gizliye yürütülen lobi faaliyetleri sonuçsuz kalmıştır. Genelkurmay geri adım atmayarak arkadaşlarına arka çıkma bahanesi ile hukuka meydan okumayı daha da ileri götürüp “Hükumet krizine” dönüştürmeyi denemiştir. Gerek Başbakan gerekse de cumhurbaşkanı istifa blöfünü krize meydan vermeden yerinde bir kararla geri çevirmiştir.
Demokrasilerde istifa mekanizması vardır ve işletilmelidir, bu aslında olması gerekendi. Keşke Paşalarımız bu istifayı zamanında başarısız oldukları gerekçesi ile yapabilselerdi de gönlümüzde saygın yerlerini koruyabilselerdi. Han tepede, Ak Tütünde ve onlarca ayyuka çıkan zaaflarını görmeyip de emekliye olmaya üç gün kala göstermelik ve adeta şov amaçlı bu istifa ne kendilerini aklar, ne de Hükumeti zaafa düşürür.
Sözün özü, kimse “şom ağızlılık” yapmasın, bu istifalar krizi çıkarmak şöyle dursun, büyük bir olası krizi önlemiştir. Her zaman puslu havadan medet uman kriz havarilerinin elini boşa çıkarmak hepimizin  görevidir…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder