29 Nisan 2013 Pazartesi

Yerel Basına Gazetecilik Dersi II

Birkaç gündür gündemi yazacağım, bugün olsun yarın olsun diyerek tehir ediyordum. Birazda tembelliğimden olsa gerek gündemle alakalı düşüncelerimi bir kenara koyarak kendi gündemimi size yansıtmaya çalışacağım.
İnternet haberciliği hepinizin malumu ve bu satırları da hâlihazırda okuyabildiğinize göre yabancısı değilsiniz demektir.

İnternet haberciliği haberciliğe yeni bir boyut kattı. TV haberlerinden, yazılı basından önce gelen haberi sıcağı sıcağına okuyucuya ulaştırmasıyla diğer medyanın bir adım önüne geçti. Gel görkü Türkiye’mizde her şeyde olduğu gibi bu durum da bariz bir gecikmeyle kabul gördü. Halkımızın çabuk benimsemesine rağmen Ulusal ve yerel medya yani yazılı basın işin başında İnternet haberciliğini “küçümseyen” bir tavırla ve de geleceği okuyamamadan yani kendi “çapsızlıklarından” yeterli ve güvenli bir habercilik yapamayacağını varsayarak işin başında ciddiye almadılar. 
Bu işin büyüyeceğini ve ileride yazılı basının yerini alacağını ve yazılı basını zorlayacağını fark edenler bu öngörüye sahip gazeteler ki en başta Zaman Gazetesi bu işe ciddi emek ve para harcayarak ilklerden olduğu gibi diğerlerine de fark atmayı başardı.

Arkasından bağımsız haber siteleri birer ikişer görünmeye başladılar. Önceleri kendi bloklarında güncelerini yazan ve bu işi hobi düzeyinde sürdüren birçok yazar-çizer kendisini haberin ve haberciliğin içerisinde buldular. 

İlk başlarda sanal ağlar yaygın değildi. Blogcu, Blogspot ve başka bazı hazır tasarım yazılımlar mevcuttu. Sanırım 99 yılı ortalarıydı ilk blogumu açmıştım. Sonra Mynet site arkasından tr.gg gibi ücretsiz hazır siteler derken hosting firmalarının yaygınlaşması ve alan adları tescillemeler cazip hale gelince com uzantılı siteyle tanıştım. 

Sonrası joomla, wordpres derken daha profesyonel bir yazılımla işe devam etme kararlılığımdan şu anki yazılımda karar kıldım.

Ben ve bazı arkadaşlarım İnternet haberciliğine bu şekilde başlamış olduk. Bazıları daha şanslıydı ve daha işin başındayken bu işe profesyonel yazılım ve tasarımlarla başladılar. Oldukça yoğun bir çaba harcayarak işin mutfak kısmında haberleri yeniden ele alarak özgün bir editörlükle farklı bir boyutta haberciliklerini geliştirdiler. Görsel olarak birer grafiker edasıyla gerek manşetleri gerekse sitenin elbisesi olan görsel alanlarını dizayn ettiler.

Yaptıkları yatırımlar kendilerine okuyucu ve “hit” olarak dönüş yapınca bu işten para kazanmaya da başladılar. Kazançlarıyla güçlenerek, yanlarına aldıkları yazar-çizerlere ve editörlere ücret ödeyerek bir medya patronu oldular. 

Kazandıkça büyüdüler, büyüyünce de yazılı basına “rakip” oldular. İşadamları ve reklam çevresi süreci iyi değerlendirerek geri dönüşümü daha çabuk ve denetimli olan bu alana reklamlarını kaydırdılar. Öyle olunca da ister istemez bir rekabet ortamı oluştu ve kaliteli ve özgün habercilik yapan/yapabilen haber siteleri en bilinen ve en çok takip edilen siteler odular. Yayınladıkları yazıları alıntı şekilde başka siteler referansla yayınladılar. O sitelerden de bu şekilde yeni okuyucu-takipçi kazandılar.

Yazılı basın baktı ki ellerindeki “pasta” kayboluyor. Reklam gelirleri düşüyor, gündemi belirleyemiyorlar kendilerine rakip oluyorlar o zaman “çok oluyorlar” bunlar diyerek karalama kampanyaları düzenleyerek ve çeşitli ithamlarla ki en çok “copy paste” haber yapıyorlar, çalıyorlar diye yaygara kopardılar.

Oysa aynı haber kaynağından besleniyorlardı. Kimsenin almaya, çalmaya ihtiyacı yoktu. Örneğin kurum ve kuruluşların bültenlerini yayınlıyorlardı. Bülten her haber sitesine ve her gazete veya televizyona aynı kaynaktan aynı şekilde gidiyordu. 

Hiç başka yere bakmadan size kendimizden örnek verelim. Diyelim ki Belediyemizin bir etkinliği veya çalışması oldu. Belediyemizin basın bürosu haberin yazı ve resimlerini bülten şeklinde ellerinde bulunan basın listesi aracılığıyla ilgili yerlere ulaştırıyor.

Biz haberi alıp işlemeden çok nadir olarak başlıkta küçük bir değişiklikle yayına alıyoruz. Aynı haber herhangi bir ajansa da bize ulaştığı gibi gidiyor. Biz sitemizde altına kaynak belirtmeden eklerken ilgili ajans kendi üyelerine aynı haberi ajans adı ve logosunu ekleyerek servis ediyor. Burada ajansın yaptığı habercilik değil düpedüz üyelerini kazıklamaktır. Oysa altına ajans adı yazacağına ilkeli bir gazetecilik adına kaynağını bülten diye geçebilir ve örnek olabilirdi.

İnternet medyası dernekleri ne işe yarıyorsa bu işlere kafa yormuyor ne yazık ki. Gün geçmiyor ki bir haber sitesi ajanstan “uyarı” almış olmasın. Adamlar bir “bot” yazmışlar, bir sitede yayınlanan haberin yüzde doksan içeriği kendisinin haberine benziyorsa hemen uyarı gönderiyorlar. Diyor ki linki de ekleyerek “filanca haberin/resmin kaynağı ajansımıza aittir. Söz konusu haberi izinsiz yayınlıyorsunuz filanca yasaya göre bu telif hakkı ihlalidir ve hakkınızda dava açabiliriz. Ajansımıza üye olmak için iletişim adresimiz filancadır” minvalinde bir yazıyla adeta haber sitesini taciz ediyor.

Hemen siteye dönüp ilgili haberi kontrol ediyorsunuz ki haberin kaynağı ilgili kurumun bülteni. Yani söz konusu haber bülten olarak tarafınıza gelmiş ve siz ve diğer başkaları sitelerinden sorunsuzca yayınlıyorlar. Aynı bülten mevcut ajanslara da ulaştırıldığından bu sefer ajanslar bu bültenin altın kendi imzasını ekleyerek üyelerine servis ediyor. Tabi ücreti mukabilinde… Bu ajansların yaptığı haksız kazanç olmuyor adı habercilik oluyor. Diğer taraftan hiçbir ticari kaygısı olmayan bağımsız internet haber siteleri “copy paste” haberci oluyor, hırsızlıkla itham ediliyor.
Ajansların kendi muhabirleri tarafından kendi çabalarıyla elde ettikleri haberi elbette alıp yayınlayamazsınız. Bu hem suç, hem de inançlı bir insan için kul hakkı ve dolayısıyla da haramdır.

Malatya özelinden haberciliğe girmeyeceğim. Malatya’da yerel basın olmadığı gibi yerel internet haberciliği de ne yazık ki bu ve benzer sebeplerden yeterince gelişemiyor.

Bakıyorsunuz Türkiye geneli ve Dünya sıralamasında esamisi okunmayan siteler günlük üç beş haber yayınlıyor buna mukabil şehrimizin en gözde kurum ve kuruluşlarının reklamlarını alıyorlar. Gittikleri işadamları geri çevirmiyor, geri çevirenlere masa başı bir haberle “hizaya getirme” sopa göstermeyle bir nevi “çakma kabadayılık, tetikçilikle” gazetecilik yaparak/yaptığını sanarak internet habercilerini bir yerlere “gammazlayarak” bu memleketin tek hatırı sayılır gazetecilerinin kendilerinin olduğunu “övünerek, şişinerek” basın mensubuyum diyerek ortada dolaşanlara basın mensubu(!) deniyor.

Benzer durum internet habercilerinde yok mu derseniz ne yazık ki onunda alası var. Her yerde olduğu gibi bu işi de başka maksatlarını gizlemek için “paravan” olarak kullananlar var. 

Birde bizde toplum olarak yaygın bir “kötü alışkanlık” var. Oda şu; “pohpohlanmak”… Hemen hepimize sirayet eden bu kötü alışkanlığımızı terk etmesini bir türlü beceremedik. 

Diyelim ki bir kişiyi, kurumu, idareciyi, siyasetçiyi eleştirdin hemen “tu kaka” ilan ediliyor, müzmin muhaliflikle suçlanıyor; “canım sizde çok fazla abartıyorsunuz, muhalifliğiniz gözünüzü köreltmiş” diyerek sizi eleştireni suçluyorsunuz. 

Oysa eleştirel bakışla doğrusunu bulacağız, kendimizi düzelteceğiz, başkalarının bakış açısıyla kendimize ayna tutacağız. Eleştiri olgun bir insanı geliştirir. Varsa hatamız kusurumuz eleştiriler sayesinde doğru yola ereceğiz, yanlıştan döneceğiz.

Lafı fazla uzatmadan asıl meramımı anlatıp kapayacağım müsaadenizle.

İnternet haberciliğini lütfen yabana atmayın. Sizler bugün neyin doğru neyin yanlış olduğunu iki haber sitesine girip okuyunca görüp anlıyorsunuz. Alavere dalavere yapmaya gerek yok. Biz haber siteleri sizlerin yani toplumun sesi soluğuyuz. 

Sizlere haber ulaştırmamızda bizim tek haber kaynağımız bültenlerdir. Bazen bültenleri doğrudan bazen de ilgili kurumun sitelerinden derleyip sizlere sunuyoruz. 

Bizler istiyoruz ki tüm kurum ve kuruluşlarımızın etkinlik, duyuru ve haberlerini sizlere hemen sıcağı sıcağına ulaştıralım. Bizler bunları yapabilmemiz için kurum ve kuruluşların da bizleri ciddiye almaları ve yeterli itinayı göstermeleri lazım.

Bazı kurumlarımız bültenlerini doğrudan kendi haber listelerine servis ediyor. Bazıları sadece ajanslara ve televizyonlara ulaştırıyor. Bazıları da içlerinden istediklerine ulaştırıyor. 

Önümüzde süreçte kamu kurum ve kuruluşları başta olmak üzere tüm siyasi partiler ve sivil toplum derneklerinin tavırlarını yeniden gözden geçirmelerini bekleyeceğiz. Bu süre içersinde bizlerde yayın politikalarımızı sizlerin belirlediği tavırlara göre şekillendireceğiz.

Bugüne kadar tarafımıza ulaştırılan haberleri an be an sizlere sunduk. Özgün haline dokunmadan, editörlük yapmadan olduğu gibi naklettik. Bizlere bültenlerinde yer vermeyen, haber akışını sağlamayan kuruluşların haberlerini sitemizde yayınlamayacağımız gibi mevcut arşivlerini de silerek bir daha yer vermeyeceğiz. 

Ne mi yapacağız? Sizlerin en çok okuduğu, takip ettik “baldır bacak” haberciliği ve magazinciliğe geçeceğiz. Hayatı ve gerçekleri magazince ele alıp dalgamızı geçeceğiz. Sizler eskisinden fazla bizi takip edecek, biz ise sizi bildiğiniz malum “tetikçilerle” baş başa bırakacağız, karar sizin…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder