15 Nisan 2013 Pazartesi

Malatya’ya Bakınca Türkiye’yi Görüyorum

Geçtiğimiz hafta Doğu Anadolu Akiller Heyeti ilimize bir ziyaret gerçekleştirdi. Daha doğrusu Akillerin bu ilk toplantısı olmakla beraber toplantılarının ilki olması ve Türkiye ve bölge toplantılarının startını Malatya’dan vermeleri bizim için büyük anlam taşıyordu.

Ramada Altın Kayısı Otelde düzenlenen toplantıya Sivil Toplum örgütleri temsilcileri ve yerel ve ulusal basının temsilcileri çağırıldı.
İlk günkü toplantıya Akiller üç kişi eksik olarak iştirak etmişlerdi. Akil İnsanlar heyeti Doğu Anadolu Heyeti Can Paker başkanlığında, Başkan vekili Sibel Eraslan, sekreter Ayhan Ogan, Abdurrahman Dilipak, Abdurrahman Kurt, Zübeyde Teker kısa birer konuşma yaptılar. Heyetten Mahmut Arslan, İzzettin Doğan ve Mehmet Uçum başka bir programları olduğundan ilk günkü toplantıya katılmamışlardı.
Heyet başkanı ve diğer konuşmacılar özellikle “arabulucu” olmadıklarının altını çizerek “Bizler burada sizleri dinleyeceğiz ve sizlerin düşüncelerini oluşturduğumuz raporla Ankara’ya ileteceğiz. Sizlerin konu hakkındaki görüşlerinizi hem dinleyeceğiz hem de sizler isterseniz yazılı olarak sekretaryamıza ileteceğiniz oluşturduğunuz raporlarınızı bize sunmanız halinde sizlerin düşüncelerine raporumuzda yer vereceğiz” diyerek sürecin işleyişini özetlediler.
Yazar Sibel Eraslan, otuz yıldır devam eden bu sorunun çözümü noktasında söyleyecek sözü olmayanların bile  daha fazla kan dökülmesine razı gelmeyeceklerini belirterek “Hangi insan kan dökülmesini ister ki çözümsüzlük adına?” diye belirterek süregelen bu çatışmaların aslında birilerine rant kapısı olduğunu belirterek siyasi görüşlerimizin aksine bir araya gelmemizde “hayata dokunuş” var diyerek sürecin barışla noktalanması için siyasilerin çözüm üretmesi gerektiğini belirtti.
Zübeyde Teker, konuşmasına “Ben burada Alevi-Kızılbaş kimliğimle, sosyalist düşüncemle ve eskiden yaptığım öğretmenliğim nedeniyle de Edebiyatçı kimliğimle aranızdayım” diyerek barış ortak noktasında aynı masada ve ortak paydada buluştuğunu belirtti. Teker, Tutuklu ve hükümlerin haklarının korunması için dernek olarak faaliyet gösterdiklerini dolayısıyla da horlanan, ötelenen dışlanan bu insanların neler düşündüklerini ve neleri hissettiklerini gören ve gözlenmeyen biri olarak bu sürecin barışla noktalanmasını arzuluyorum ve süreci çok önemsiyorum dedi. Zübeyde Teker hiç kimsenin üstün olmadığı, hiçbir düşüncenin egemen olmadığı herkesin eşit yurttaş olduğu birlikte dostluk ve barış içinde yaşamak gerektiğine vurgu yaptı.
Ayhan Oğan, Bölgede yapacakları çeşitli toplantılarla her kesimden her düşünceden insanlara gideceklerini ve dinleyeceklerini belirterek “halkıyla, esnafıyla sivil toplum kuruluşlarıyla toplantılar yapıp sorunun partiler üstü bir mesele olarak görüp Türkiye’nin meselesi olara değerlendireceğiz ve sürecin sonunda sırtını halka dayamış ve katılımcı bir demokrasiyi arzu ediyoruz” diyerek konuşmasını tamamladı.
Gazeteci yazar Abdurrahman Dilipak, “Beni sizler Müslüman kimliğimle bilir ve tanırsınız. Ben Müslüman’ım ve Türk olduğumu düşünüyorum. Adalet ve barış olmadan özgürlükler olmaz. Barışın önkoşulu adalettir. Bir Müslüman olarak sadece kendi sorunlarımıza değil bütün Müslümanlığın hayrına olanı istiyoruz. Bulgaristan'daki Türkler ve Müslümanlar için ne düşünüyor ve istiyorsam burada da ötekilere vaat ediyorum” diyerek sözlerini noktaladı.
Heyetin bu kısa konuşmasının ardından toplantıda bulunanlara söz verildi. Toplantının moderatörü süre kısıtlaması koymaması nedeniyle bazı konuşmacılar işi gereğinden fazla uzatarak bazıları da gereksiz konuşmalarla sözlerini uzattılar. Bazı konuşmacıların yerinde konuşmalarından ibret aldık bazı konuşmacılar da bir yerlere “selam çakma” derdiyle adeta “yalakalıkta” yarıştı…
Işık Kadınlar Derneği adına konuşan Aysel hanımın bir anne olarak anlattığı anekdotu salonda bulunanları duygulandırdı. Aysel Çelikyay; iki oğlu olduğunu ve birisinin doğuştan kalp hastası olduğunu belirterek “ Askerlik için muayenesi geldiğinde doktoruna gittik ve doktoru bir rapor düzenledi. Raporuna göre askerlik yapamayacaktı. Doktoru bu önemli bir şey değil, kendini “engelli olarak düşünme” dese de çocuğum çok üzüldü, oysa ben bir anneydim ve bu işe çok sevinmiştim. İçimden ‘çok şükür oğlum hiç değilse askerde ölmeyecek’ dedim.” Diyerek annelerin duygularına tercüman oldu…
Bir başka konuşmacı özellikle Alevi kimliğinin de tanınması noktasında bir şeyler söyledi. Bir Diğeri Hizbullah’la PKK’nın da el sıkışması ve helalleşmesini istedi. Başka birisi de tam tersine PKK’ın adının bile anılmasından duyduğu rahatsızlığını attığı hamasi nara gibi nutukla bir yerlere “selam çaktı”, ulusal kimlikten girip Türklük aşkıyla noktaladı…
Salondaki konuşmaları dinleyince hem sevindim hem şaşırdım. Sevindim, çünkü hemen her görüşten insanların aynı masa etrafında bir amaç uğruna buluşabilmesi az şey değildi. Bırakınız aynı masayı aynı atmosferi bile paylaşmak istemeyen kesimlerin bir masa etrafında olmaları bana göre çok anlamlıydı. Üzüldüm, çünkü bunca yıldır akan kan, gözyaşı, şehit cenazesi ve on yıllardır süre gelen bir kaos ortamından birileri henüz ders almamış ve hala bu işlerin devamını diler gibi bir düşünceye sahipti.  Savaş sürsün diyemiyordu ama söylemleri barışa katkı sunmaktan öte savaş çığırtkanlığıydı…
Malatya Haber’den Niyazi Doğan kuşkularını ve sürecin işleyişini eleştirdiğinde toplantıyı yöneten eski Milletvekili Ayhan kurt “Bizler burada barışı konuşmak, barış noktasını vurgulamak barış ortak noktasında buluşmak için toplandık, aykırı konuşmalara yer vermeyeceğiz” diyerek sözünün başında söyledikleriyle çelişti.
Bu kısa gerginliğin ardından konuşmak isteyen diğer konuşmacılara sıra gelmeden programa son verildi.
**
Akil adamlar heyeti ilimizde çeşitli ziyaretler gerçekleştirdi.  Malatya’da esnaflara ziyaretler yapıldı, şehit ailesine misafir olundu ve düzenlenen bir toplantıyla alevi vatandaşların düşünceleri alındı.  Ortak aklın barış sürecine katkı sunmak olduğu fikri belirginlik kazandı. Şehit aileleri de alevi vatandaşlarımızda, toplumun her kesimi barış sürecinden umutlu olduklarını ve sürecin kesintiye uğramamasını salık verdiler.
Malatya çok enteresan bir memleket, Malatya’ya bakınca Türkiye’yi görmemek imkânsız... Hemen her düşünceden insanların yaşadığı ve her düşüncenin kendine yer bulabildiği nadir illerimizden biri beklide sadece ilki. Malatya’da bakıyorsun en aykırı fikirler, en uç düşünceler bir arada. Bu günümüz için değil evveliyatında da böyle. Gelmiş geçmiş siyasilerimize bakınca da bunu görebilirsiniz. Bir ucunda Özal, diğer yanda İnönü…  İllegal yapılanmalarda da durum böyle, yani Malatya demek Türkiye demek, Malatya demek Türkiye’nin nüvesi demek…
**
Halkın Akilleri Start Aldı
Malatya’da ve Türkiye’nin çeşitli illerinde barış umutları yeşermişken bu süreci sabote etmeye uğraşan bir kesim de ne yazık ki boş durmuyor. Kimileri doğrudan sürece karşı odluklarını ve bu işin sonunda bağımsız bir Kürdistan kurulacağı endişesi, kimileri de PKK ile masaya oturmanın yanlışlığını ve PKK’nın siyaseten tanındığını dolayısıyla PKK’yı meşrulaştırmaya yarayacağını ifade ederek sürece karşı çıkıyorlar.
Bir kısım daha var ki bu beni cidden endişelendiriyor. Kendilerine “Halkın Akilleri” diyorlar. Aralarında eski siyasetçiden tutun da sivil toplum kuruluşuları, sendikacılar, Profesörler, Akademisyenler, Yazarlar, Çizerler her düşünceden 300 kişilik “Halkın Akilleri” gurubu yakında il il dolaşarak sürece karşı olduklarını ve neden karşı olduklarını halka anlatacaklar(mış).
Bir kısmı eski siyasetçi dedik, kim bunlar;
Abdülkadir Baş Eski Nevşehir Milletvekili,
Adil Aşırım Eski Iğdır Milletvekili,
Ali Er Eski İçel Milletvekili,
Aslan Ali Hatipoğlu Eski Amasya Milletvekili,
Ali Nejat Ölçen E. İstanbul Milletvekili,
Baki Tuğ E.Hak.Alb. Eski Bakan, Ankara Milletvekili,
Edip Özbaş Eski K.Maraş Milletvekili, Hukukçu,
Gökhan Çapoğlu ANSAY Genel Başkanı, eski Milletvekili, Prof. Dr. Öğretim Üyesi,
Hasan Ali Tutkun Eski Amasya Milletvekili,
Hüsnü Yusuf Gökalp Eski Tarım Bak. Prof. Dr. Sivas Milletvekili,
 Hüsnü Sıvalıoğlu Eski Balıkesir Milletvekili,
Hüseyin Avni Güler E. Milletvekili,
Halil İbrahim Oral Bitlis E. Mv,
İbrahim Yaşar Dedelek Eski Devlet Bakanı, Eskişehir milletvekili,
İlhan Aküzüm Eski Turizm ve Devlet Bakanı, Ankara Mv.
İlker Tuncay Eski Tarım Bakanı, Ankara/Çankırı Milletv.
İbrahim Yılmaz Kayseri E. Milletvekili
Mustafa Gazalcı E. Denizli Milletvekili,
Miraç Akdoğan Malatya E. Milletvekili
Mehmet Ceylan Eski Sivas Milletvekili, İş Adamı
Nihat Gökbulut Eski Kırıkkale Milletvekili,
Osman Doğan Eski Şanlı Urfa Milletvekili,
Özcan Yeniçeri Ankara Milletvekili, Prof. Dr.
Ramazan Mirzaoğlu Eski Bakan, Kırşehir Milletvekili, Prof. Dr.
Şamil Ayrım Eski Iğdır Milletvekili,
Şamil Kazokoğlu: Eski Bolu Milletvekili
Şükrü Sina Gürel Prof. Dr. Eski Dışişleri Bakanı
Yusuf Kırkpınar Eski İzmir Milletvekili
Ve bir kısmını sizler daha yakinen biliyorsunuz;
Yaşar Okuyan Eski Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı, Yalova Milletvekili, yazar, Gazeteci,
Vural Savaş E. Yargıtay Cum. Başsavcısı
Ufuk Söylemez Eski Bakan, yazar
Türkan Hacaloğlu Ankara Türk Ocağı Şubesi Bşk.
Şükrü Sina Gürel Prof. Dr. Eski Dışişleri Bakanı
Saffet Arıkan Bedük Eski Ankara Milletvekili, Vali
Sadi Somuncuoğlu Milli Düşünce Merkezi Genel Bşk. Devlet eski Bakanı.
Osman Pamukoğlu HEPAR Genel Başkanı
Nuh Mete Yüksel E. DGM Savcısı
Mümtaz Soysal E. Prof. Dr. E. Dışişleri Bakanı
İlhan Aküzüm Eski Turizm ve Devlet Bakanı, Ankara Mv.
İlhan Kesici Eski Bursa Milletvekili-İktisatçı
İlber Ortaylı Prof. Dr.
Hüsamettin Cindoruk Eski TBMM Başkanı, siyasetçi, Hukukçu
Hasan Celal Güzel Eski Milli Eğitim Bakanı, Milletvekili, Başbakanlık Müsteşarı, Yazar, yayıncı
Enis Öksüz Prof. Dr.Eski Ulaştırma Bak.
Barış Bilgin Dilmen Yurt Partisi Genel Bşk. Yrd.
Hepsini buraya almam imkânsız ancak sizlerde sanırı kim oldukları noktasında bir fikir oluşmuştur. Bunların yanına diğer hukukçuları, yazarları ekleyin liste tamam olur. Daha olmadı google amca size yol gösterir.
Kendilerine “Halkın Akilleri” denilenlerin birçoğuna bu millet seçimlerde oylarıyla tokadı vurdu. Şimdilerde ortalıkta akillik taslayarak dolaşmaları belli ki akıllanmadıklarını gösteriyor. Silivri’de olmadıklarına şükredeceklerine milletin önüne çıkabilecek yüzü kendilerinde buluyorlarsa bunlara “yüzsüz” demek haksızlık olur.  Daha doğru bir ifadeyle yüzsüzlere haksızlık olur…
Allah’ım sen bizim aklımıza mukayyet ol.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder