15 Ekim 2013 Salı

Yardım Ettiğinizi Sanarak Yoksulları Afişe Etmeyin



Sanal âlem, bir âlem!

Büyüklerimiz “İbadet de, kabahat de gizlidir” demişler. Bu günleri görselerdi ne derlerdi acaba? Her şey uluorta saçılıyor. Günahlarımız alenen ve göstere, göstere. İbadetlerimiz yine öyle…


İçinde bulunduğumuz yüzyılın insanları çok mu şanslı yoksa çok mu bedbaht bilemiyorum. İki farklı dünyayı aynı anda yaşıyor. Biri fani âlem; yani yaşadığımız dünya, diğeri de sanal âlem… Kendi kimliğimizi ve kişiliğimizi o kadar kolay ayaklar altına alıyoruz hem de hayatta bir kez olsun görmediğimiz bilmediğimiz insanların huzurunda.


Sosyal medya kavramı hayatımıza girdi gireli etrafta adam mı âdem mi bilemediğimiz türlü tıynetten insanları hayatımıza sokuyoruz. Kendi özelimiz kavramı ve mahremiyet duygusu denilen mevhumu çoktan ve hem de bir hiç uğruna yitirdik. Bize ait ne varsa başkasının malı oldu. Zamanı değerlendirelim derken kaybettiğimiz zamanı saymayalım hadi kendi değerlerimizi yitirdik. Öz benliğimizden uzaklaştık. Komşuluk, akrabalık hukuku kalmadı. Hasım kim hısım kim belli değil…


Kapı komşumuzun kapısı çalmadan Facebook’a girip Avusturya’da yaşayan sanal “Kankamızla “ bayramlaştık.


Büyüklerimizin evine koşmadan Twitter’a koştuk, eş, dost, ahbap nedir unutur olduk. Bayram tebriklerimizin yerini kısa mesajlar aldı. Herkese ayrı, ayrı kartpostal yollamak yerine Facebook duvarımızdan paylaşarak alayına bayram tebriki yolladık.


Bunlar belki daha iyi günlerimiz. Kim bilir daha neler göreceğiz. Sosyal medyadan yaptığımız “rezilliklere” daha fazla girmeyeyim isterseniz. Türlü çeşitli örnekleri var. Dua, salâvat paylaşımından tutunda kurban kesimine kadar ne ararsan var.


Be muhterem tamam iyi hoş, ibadet maksadıyla kurban kestin Allah kabul elesin fakat nedir bu kan deryası resimler. Hayvanın dalağı bir yerde böbreği bir yerde…



Bir başkası düğünde giyeceği kıyafeti paylaşır, bir diğeri gardırobunu sergiler. Teze gelin çeyizini ortaya döker…
Bazı “Angut”lar da var ki evinde eşine, yavuklusuna söylemediği latifeleri el âlemin hanımlarına kızlarına söyler. Yaldızlı süslü laflar, eşi bulunmaz aforizmalar… Bazen de “klavye” delikanlısı olup “racon” keserler. Höt diyene al sana… t diyecek tipler “züppeliklerini” sergilerler.


Sanal âlem, sosyal medya filan tamam da birader “Face’nin book’unu” çıkardınız yani. Ne diyordu Dağlar Padişahı Köroğlu; “Tüfek icat oldu mertlik bozuldu” Şimdiki halimizi görse ne derdi acep?…


**


Yukarıda dedik ki “İbadet de Kabahat de gizli olur”, olur olmasına da elbette olmadığı durumlar da olur. Örneğin hayırda yarışmak gibi, örneğin cumalarda, bayramlarda camileri doldurmak gibi…


Devletimizin asli görevi vatandaşına hizmet etmek ve ona arzulanan olmasa bile asgari yaşam koşullarında hayatını idame ettirme olanakları sağlamak.
Bazı insanlar ne yazık ki yokluğun ve yoksulluğun pençesinde kıvranmakta. Dengesiz gelir dağılımı fakirliği tetiklemektedir. Fakirlerimize, yoksullarımıza sahip çıkmakta elbette ki devletin görevidir. Sosyal devletin gereği olan düzenlemeyi sağlayarak vatandaşına sahip çıkar.


Bunu yaparken de ulufe dağıtır gibi davranamaz. Sosyal yardım yaptığı vatandaşını kamuoyu önünde teşhir ederek küçük düşürmez.


Sadece devlet mi? Elbette hayır! Vatandaşta böyle davranamaz. Çünkü yapılan bir iyiliği Allah rızası için yapar, göstere göstere yapınca bunun adı riya olur Müslüman bunun farkında olmalıdır. Çünkü mümin “sağ elin verdiğini, sol el görmeyecek” düsturuna inanır.


Devlet dediğimiz sanal kavramın ete kemiğe bürünmüş hali kurumlardır. Sivil toplum kuruluşlarından tutun da derneklere kadar olan kurum ve kuruluşların belli bir düzen ve disiplin halinde işlemesi devletin çalışmalarıdır bir bakıma.



Malatya Kızılay Derneği Bunu Hep Yapıyor


Yukarıda verdiğim sosyal yardım örneğini isim vererek takdirlerinize sunacağım.


Kızılay Derneğini bilirsiniz. Hani doğal afetlerde, savaşlarda yardımımıza koşan devletimizin yüz akı kuruluş.


Bu kuruluşumuz vatandaşların bağışları ve vergisi ile başka bir ifade ile bizden alıp yine bize dağıtır. Geçtiğimiz günlerde basına servis edilen resimleri görünce gözlerime inanamadım. Bir insan olarak utandım, hayâ ettim. Bu nasıl bir vurdumduymazlık, nasıl bir aymazlık, nasıl bir sorumsuz davranış… Neden mi? Önce Kızılay’ın basına servis ettiği bültenden bir paragraf arkasından konuya devam edelim.


Bültenin konusu: Kızılay’dan Bayramlık Giysi Yardımı


“Malatya ilinde adının açıklanmasını istemeyen bir işletme Kızılay Malatya Şubesi tarafından bayramlık olarak dağıtılmak üzere 1500 parçadan oluşan giysi yardımı ile bayram öncesi ihtiyaç sahibi ailelerin yüzünü güldürmemize imkân sağlamıştır.


Bu yardımlar Yönetim Kurulu üyemiz Gazal Karalı ve kadın kolları üyeleri tarafından ihtiyaç sahibi aileler tespit edilerek dağıtılmış olup Kızılay'ı aracı kılan değerli hayırseverlerimize teşekkürü biri borç biliriz.” Denilmekte.


Bültenden de anlaşılacağı üzere yardımı yapan hayırsever vatandaş adını saklı tutuyor, ne güzel bir davranış. Fakat Kızılay görevlileri vatandaşın bu duyarlı ve tutarlı tavrını boşa çıkarırcasına yardım ettiği fakir kız-erkek çocuklarının resimlerini çekerek gazete ve internet sitelerinde yayınlanması için servis ediyor. Bendeniz bu haberi sitemize eklerken Kızılay Stant resimlerini kullandım. Daha önceki bültenlerde de aynı durum söz konusu idi ve eposta ile bu durumun hoş olmadığını belirtmiştim. Kızılay Malatya Şube Başkanı Sayın Av. M. Umut Yalçın umarız bu duruma seyirci kalmaz ve bir daha böyle utanç verici yardım haberleri görmeyiz.



Sayın Valim, Yardımların nasıl yapılması gerektiğini lütfen belirleyin


Sayın Valimizin bu konuları ele alıp yeniden düzenlemesi için rica ediyoruz. İlimizde benzer kurum ve kuruluşlar yardım yaparken yardım yaptığı insanları küçük düşürüp gururlarıyla oynamasınlar.


Fakirlik, yoksulluk ayıplanacak bir şey değil fakat fakir insanlar gururlu olurlar, onurlu olurlar. Aç olsalar da açlıklarını belli etmezler. Devletin kurumlarının görevi nerede gerçek ihtiyaç sahibi var ise bulup usulünce yardımını yapmaktır.


Gerek Suriyeli sığınmacı misafirlerimiz ve gerekse de kendi ilimizden yoksul hemşerilerimizi lütfen kameralar önünde alay eder gibi “yardım oyunlarınıza” alet etmeyiniz.


Nerede Halife Ömer gibi gecenin bir vakti un çuvalını sırtlayıp ihtiyaç sahibine ulaştıracak idareciler. Sizler idareciler olarak herkesten fazla sorumluluk altındasınız, lütfen sorumluluğunuzun farkına varınız…


**


Kanın, gözyaşının akmadığı bir ülkede,


Savaşların olmadığı bir coğrafyada,


Anaların ağlamadığı günlerde,


Yetimlerin ve yoksulların yüzlerinin güldüğü,


Mutlu müreffeh bir yaşam dilerim.




Ülkemizin birlik ve beraberlik içinde, kardeşçe ve huzur içinde daha nice bayramları hep birlikte sağlıkla geçirmesi arzusuyla ve İslam Coğrafyasına barışın ve huzurun hâkim olduğu daha güzel günlerin özlemi içerisinde siz okurlarımın bayramlarını kutlar sağlık ve esenlikler dilerim…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder