26 Ocak 2013 Cumartesi

Lütfen Malatya’nın şanına yakışır bir müjde verin

Gündemle alakalı değerlendirmelere geçmeden önce, bir önceki yazımızla alakalı kısa bir durum değerlendirmesi yapmak istiyorum.
Her şeyden önce şunu belirtmeliyim ki yazıyı yazmaktaki amacımız hem engellilerin var olan sorunlarına dikkat çekmek hem de ilimizde bulunan kurumlara ve elbette ki kendimize bir ayna tutmaktı.  Yazımızda mesajı alması gerekenlerin aldığından eminiz fakat gerekenin yapılması noktasında inisiyatif kullanacaklarından pek o kadar emin değiliz.
Söz konusu yazıyla alakalı pek çok olumlu mesajlar aldık. Sosyal medya aracılığıyla yayılması ve paylaşılması da gösteriyor ki bu konudan sandığımızdan fazla bir kesim muzdarip. Benzer durumların başka yerlerde de yaşandığına şahit olduk ancak ilimizde bu durum sonucu itibariyle daha vahimdi.
Yazımızda ilimiz Kent Konseyi Engelliler Merkezini de anmış ve teessüflerimizi belirtmiştik. İlgi yazı üzerine Kent Konseyi Genel Sekreteri Sayın Ali Yıldırım sosyal medya (twitter)aracılığıyla kısa bir açıklamada bulundu. İlgili açıklamaya geçmeden önce bir hatırlatmada bulunmak isterim. Şöyle ki;
Sosyal medyada yayınlanan ilgili haberler ve diğerleri tamamen kontrolsüz ve bilgimiz dâhilinde otomatik gerçekleşiyor. Bu ne demek? Şu demek:
Sitelerimizde kurulu bulunan bir eklenti-program sayesinde yeni bir haber veya içerik siteye eklendiğinde yani yayımlandığında ilgili haber başlığı ve haber linki başta Twitter olmak üzere çeşitli ki en çok kullandığımız -Linkedin, Facebook,Google Plus,Friendfeed ve diğer- sosyal ağlarda paylaşılır. O an için kendimiz bizzat ilgili sosyal ağda oturum açmış değiliz. Mesajlar adımıza biz yayınlıyoruz gibi paylaşılır.
Yaptığımız bu işin avantajı olduğu kadar dezavantajlı yanları da var. Avantajını siz biliyorsunuz, kısaca değinecek olursak, bizler ilgili sitelerimize yeni haber ve yazılarımızı eklemekle meşgulken haberimizi kayıt et-yayınla der demez ilgili haber bütün sosyal ağlarda paylaşılır. Bu sayede sıcağı sıcağına okuyucu haberden haberdar olur ve yüzlerce okuyucu kazanmış oluruz. Bu okuyucuların büyük çoğunluğu da (aralarında çok çeşitli ülkelerde var) yurdumuzun pek çok farklı kesimleri ve çeşitli yöreleridir. Yani yazılarımız her ne kadar yerel ağırlıklı olsa da okunma bakımından hem ulusaldır hem uluslararasıdır. Son bir örnekleme yapmam gerekirse,  sitelerimize kırk (40) küsur ülkeden giriş yapılıyor. Biz bunları çeşitli webmaster araçlarıyla takip ediyoruz…
Gelelim dezavantajlarına; diyelim ki bir yazımız herhangi bir sosyal ağda yayınlandı. Yani az önce de bahsettiğimiz gibi o an bizler söz konusu ağda değiliz. İlgili mesajın altına bir yorum-tekzip veya başka bir şeyler yazılıyor. Yazı-yorum yapan insan karşı bir cevap bekliyor. Bekliyor fakat beklediğini bulamıyor, yani yazan yazdığı ile kalıyor. Böyle olunca da hemen tepkisini sizi takip etmekten vazgeçerek yani Unfollow ederek ortaya koyuyor.
 Hemen akabinde girip kontrol etmek istesek de bu her zaman mümkün olmuyor. Kontrol sonrası bazen bir mazeret bazen teşekkür kabilinden bir cevap veriyoruz. Cevap veremediğimiz durumlarda oluyor elbette, adam sizi takip etmekten çıkarmıştır, özel bir mesaj yazma durumunuz kalmamıştır… ( bu durumda sosyal medyayı sıcak tutmak gerekiyor, zaman zaman girip gündemle alakalı duygu ve düşüncelerimi paylaşarak kaybettiğim takipçilerimi geri kazanmayı hedeflerim. Ancak giden gitmiştir…)
Yukarıdaki açıklamanın üzerine Av.Ali Yıldırım Beyin mesajını da bu durumda değerlendirmenizi rica ederim. Ali Beyin benim kendisini yanıtsız bıraktığım şüphesini de kendisi ile görüştüğümde gidermeye çalışacağım.
İlgili yazıya istinaden Kent Konseyi Genel Sekreteri Av. Ali Yıldırım şunları söylemiş:
Ali YILDIRIM ‏@Av_AliYILDIRIM
@medya_ilisuluk Kemal Bey yazınızı okudum. Telefonla sizinle görüştükten sonrada Soner beyi aradım. Maalesef bizim elimizden bir şey gelmedi.
Ali YILDIRIM ‏@Av_AliYILDIRIM
@medya_ilisuluk Soner Beye de mutlaka Kemal beyi arayıp bilgi ver dedim. O da aramış siz.i zaten sizde yazmışsınız.
Ali YILDIRIM ‏@Av_AliYILDIRIM
@medya_ilisuluk Sürekli hayır dualarınızı aldığımız sizlerin duasını alamadığımıza elbette üzüldük. Ama elimizden gelmeyince ne yapacağız.
Ali YILDIRIM ‏@Av_AliYILDIRIM
@medya_ilisuluk Lütfen birde bizim pencereden bakın.hergün yaptığımız işi niye haftasonu yapmak istemeyelim ki?Elimiz yettikçe yanınızdayız
Yukarıdaki açıklamayı Ali Bey 22 Ocak’ta 3:35-39 PM Saatleri arası yazmış. Bu da demek oluyor ki gece saat üç buçuk suları.  O saatte ne yazık ki orada değildim. Eğer olsaydım sohbet birkaç cümle ile sınırlı kalmazdı.  Bu konuda bizim de söyleyeceklerimiz olduğu gibi bizi anlama yönünde ve çeşitli görüş ve öneri noktasında Ali Beyinde söyleyecekleri olacaktı.
Av. Ali Yıldırım’a gösterdiği nezaket için teşekkür ederim. Umarız buna benzer sıkıntıları bir daha yaşamak zorunda kalmayız.
**
Büyükşehrin “Büyüklüğü”nü ne kadar hak ediyoruz
İlimiz Büyükşehir olmayı hak etti fakat “büyük”lüğü hak etti mi orası tartışılır. Sizlerinde yakinen bildiği ve müşahede ettiğiniz üzere ilimiz son yıllarda hızla göç alıyor. Bu durumu salt Malatya’nın “doğurganlığına” veya adrese dayalı nüfus kayıt sistemine bağlamak yanlış olur. Son beş yıllık TUİK verilerine baktığımızda bu durum açıkça görülecektir.
Diyeceksiniz ki ne var bunda, şehrimiz büyüyor. Bizde bu noktada büyüsün elbette ama “orantılı” büyüsün diyoruz. Trafiği ile altyapısı ile sosyal alanları ile ve hepsinden önemlisi işgücü ve sanayisi ile büyüsün. Üniversitesi, okulu, yaşam kalitesi ile büyüsün.
Hemen her tarafta hızla yeni binalar yükseliyor. Dün bağ, bahçe olan yerler ve yöreler bugün beton yığını halini almış. Adeta beton kent oluyoruz.  Daha birkaç yıl önce mesire yeri durumundaki çilesiz mahallemiz şehrin orta yerinde kalmış. Fahri Kayhan Bulvarı (ne bulvar ama evlere şenlik) açılalı beri o bölge cazibe noktası olmuş. Şehrin ortalaması üstünde fiyatlara arsa ve evler alıcı buluyor, kiralar her taraftan daha pahalı.
Çok değil beş-on yıl sonra Yeşilyurt, Gündüzbey,  Horata ve civarı takvimlerde kalacak. Bilinçsiz programsız, projesiz bir şekilde yaşam alanlarımız adeta talan ediliyor.
Bilinçsizce dedik, modern ülkelerde bir yerleşim bölgesini imara açmadan önce çeşitli plan ve projeler ortaya konur, sivil toplum örgütleri, yerel yönetimler ve vatandaşlar arasında bir ön kabul oluşturulur daha sonra planlaması yapılır. Plan ve projelerin en başında da yeni kurulacak yerleşim yerinin gerekli alt yapısı, üst yapısı, yolu, kavşağı ve sosyal alanları belirlenir.
Bizde durum böyle mi sahi, sorarım size Allah aşkına söyler misiniz yukarıdaki yaşam alanlarından camiinin yeri neresidir. Park nereye veya nerelere yapılacak. Yol durumu nedir ve yeni yol ve bulvarlar nerelere açılacak.  Hangi alanlar okul ve hastane gibi sair tesisler için düşünülmüştür.
Tüm bunları da geçtik diyelim çok fazla değil on yıl sonrasını taşıyacak altyapı yapılmış mıdır? Yapılmadıysa neden “yangından mal kaçırır gibi” buralar imara açılmıştır. Bugün bizlerin çektiği sıkıntıları ki her sokağı senede üç-beş defa eşip kapamak şeklinde gelecek kuşaklara da mı bu ayıbı taşıyacağız.
Sahi ilimizde sivil insiyatif dediğimiz kurumlar nerede? Dernekler, Odalar ve sair oluşumlar bu konuda neden sessiz. Üniversitemiz bu konuda bir şey neden söylemiyor. Şehir plancıları, imarlar, mimarlar neredeler…
Bu konuda tek ses duydunuz mu? Ben duymadım, lütfen duyanlar duymayanlara haber versin o halde.
Memleketin dertlerini bilmeyen, sorunlarına çare olmayan idarecilerimiz kadar bizlerde bu konuda mesul durumdayız. İçinde bulunduğumuz yılların canlı tanıklarıyız. Gelecek yıllarda vicdanlarımız bizi sanık durumuna koyacaktır.  Denilecek ki siz neden ses çıkarmadınız, doğru bildiklerinizi niye haykırmadınız, idarecileri veya sorumluluk sahibi olanları neden bilgilendirip uyarmadınız denmeyecek mi?
**
İlimizde şu günlerde bir seçim heyecanı yaşanıyor. TSO seçimleri için adaylar kendileri ifade etmek üzere çeşitli ziyarette bulunuyorlar vaatlerini sıralıyor ve destek bekliyorlar. Buraya kadar olanı anlaşılabilir, lafımız yok. Elbette çeşitli adaylar olacak ve elbette destek taleplerinde bulunacaklar, olması gereken de bu.
Benim anlamadığım konu şu;
Bir bakıyorsun bir sivil toplum kuruluşu, bir başka oda benim adayım şu minvalinde açıklamalarda bulunuyor.  Bu yanlış bir tutum bana göre,  ben adayın “çapına” kapasitesine, bakarım. Bu işin üstesinden gele bilir mi, gerçekten güzel hizmetleri olabilir mi, budur. Bana ne adamın siyasi düşüncesinden, bana ne hangi ırktan kökenden. Liyakatini esas alırım.
Bu bir hizmet yarışı, kim gelirse gelsin Malatya için, Malatya Sanayicisi için güzel bir şeyler yapabilmek peşinde.  Kim bu işi layıkıyla yapabilecekse o seçilmeli. Bu bir siyasi parti değil, milletvekilliği, belediye başkanlığı değil.  Ya ne, sanayicilerin ortak sesi, devletle arasındaki münasebetleri geliştiren köprü…
Yeni teşviklerin çıkarılmasına öncülük etmek, Malatya’ya yeni sanayi ve işgücü kazandırmak... Katma değer üretmekte lokomotiflik yapmak. Kısaca ilimize yeni sanayi bölgeleri ve sanayi kuruluşları kazandırmak ve var olanları da başka yerlere kaymasını önleyerek burada tutmak tutabilmek.
Sözün özü demem o ki, kim seçilirse seçilsin Malatya ve Malatyalı sanayicilerimiz için hayırlı hizmetler yapabilecek kimse o seçilsin…
**
Son On Yıl, Malatya için en talihsiz yıllar olarak anılacak
Malatya’mız şimdiye kadar hiç olmadığı bir biçimde son on yıldır büyük bir talisizlik yaşıyor.  Ben bu yılları en verimsiz, en kısır yıllar olarak hatırlayacağım.
Düşünün bir kere ilimizde köylerimizde dâhil kahir ekseriyetle, büyük bir çoğunlukla ve büyük bir ümitle mevcut siyasi iktidarı destekledik.  Desteklediğimiz hükümetten birçok yarar görmemiz beklenirken gözle görülür daha doğrusu “dişe dokunur” bir hizmete şahit ol(a)madık.
Seçip meclise gönderdiklerimizin birisi bırakın Bakan olmayı partide hatırı sayılır bir mevkie bile gelemediler. Her yeni kabine değişikliğinde kulaklar kabartıp acaba aralarında bir Malatyalı var mı diye boşuna bekler olduk.  Yine öyle oldu Sayın Başbakan 4 önemli bakanlıkta değişime gitti, yakında bunun devamı da olacaktır kuşkusuz ama bir Malatyalı bakan görme ümidimiz ne yazık ki olmayacak.
Bizim vekillerimizin tek yapabildiği köy ve kahve toplantıları. Bunun dışında Malatya ve Malatyalıya verebilecekleri yeni bir hizmet ve müjde yoktur.
Müjde demişken geçenler de bir vekilimiz böyle bir müjdeyi (!) verdi:
“Adalet Bakanlığı, Adalet Bakanlığı yöneticileri ve Başsavcımız ile yaptığımız görüşmeler neticesinde 4 adet cezaevinin yapımı  yatırım programına alındı. Bunlardan ikisi orta güvenlikli L tipi; biri yüksek güvenlikli ve biri de açık cezaevi olacak. 4’ünün kurulacağı alan olarak Akçadağ mıntıkası belirlenmişti. Bu mıntıkada bulunan taşınmazların Hazine adına geçirilmesi için Bakanlığımız; Valiliğimizden İl Tarım Müdürlüğü nezdinde girişimde bulunmasını talep etti. Bu işlem tamamlandıktan sonra, Bakanlık kendi üzerien tahsis gerçekleştirecek ve sonrasında da cezaevlerimiz hızlı ve gayretli bir çalışmayla inşallah planlanan sürede tamamlanacak. Yeni cezaevlerimiz, mevcuttaki yığılmaları hafifletmekle kalmayacak; 2 bin infaz memuruna da iş kapısı açılacak.” Müjdesini (!) sizlerde okumuşsunuzdur.
Malatya insanı yeni bir üniversite müjdesi bekliyorken, Malatyalı yeni organize sanayi bölgeleri bekliyorken, okul, hastane bekliyorken Malatya’ya cezaevi müjdesi(!)
Bunun övünülecek yerini biriniz bana söyleyin lütfen. Bir ülkede okuldan çok cezaevi varsa orada adalet yoktur.  Orada demokrasi yoktur, orada insan hakları hak getire-dir...
Komşu illerimizde hemen her gün bir açılış yapılıyor.  Var olan sanayilerine bir yenisini ekliyorlar. Organize sanayi bölgeleri olarak üçü-beşi geçmişler altıncı yedincilerini yapıyorlar. Üniversitelerini dörde beşe çıkarmışlar…
5084 sayılı teşvik yasası kapsamından çıkmışız yarın öbür gün sanayiciler başka illere gitme telaşına düşecek, bir yığın insanımız işlerini kaybedecek bunlar hakkında bir plan proje geliştirmek yerine cezaevi müjdesi veriyorsunuz.
Sayın Milletvekilleri;
Bizler cezaevi istemiyoruz, işyeri, okul, sosyal yaşam merkezleri istiyoruz,
Bizler var olan sorunlarımızın başında şehrin trafiği ve keşmekeşinin çözümünü istiyoruz,
Bizler toplu taşıma araçlarının her noktaya erişim sorunu olmadan ulaşmasını istiyoruz,
Bizler her ilçemize bir kampus ve Malatya’ya ikinci ve hatta üçüncü bir üniversite istiyoruz,
Bizler Adıyaman, Malatya ve Elazığ arasında çalışacak hızlı tren değilse bile mavi trenle ulaşım olsun istiyoruz,
Bizler çoluk çocuğumuzu kapıp gidebileceğimiz yaşam alanlarımız çoğalsın istiyoruz…
Bugün şehrimizin orta yerinde kalmış olan İkinci Ordu Komutanlığı Kışlasını şehir dışına alıp orayı layıkıyla değerlendirmenizi bekliyoruz.
Başka iller sağlık turizminden söz ederken var olan iki hastane kapatılıp tek hastaneye düşürülmesini istemiyoruz.
Kısaca sizleri seçip oralara gönderen bizler, sizlerden Malatya için yeni övünç kaynağı olacak olabilecek müjdeler bekliyoruz…
Lütfen öyle bir müjdeler verin ki Malatya’nın ve Malatyalının şanına yaraşır olsun.
Çok sıklıkla yazamadığım için yazımı bugünde uzun tuttum, buraya kadar okuyabildinizse okuyan gözlerinize sağlık hakkınızı helal edin.
Yeni bir gün ve gündemle karşınızda oluncaya kadar şen ve esen kalın, sevgi ve muhabbetle efenim…
Not: Hakkında birkaç kelam daha etme zarureti olmasına mukabil duayenimizle(!) alakalı yazı yazmayı yeni polemiklere girmeme adına tehir ettim, kalemimi sakladım efenim.(Ha bu arada baltamı sakladımsa henüz yerini unutmadım, hatırlatmış olayım)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder