10 Ocak 2013 Perşembe

Gazeteci Değiliz ki “10 Ocak” Bizim Neyimize!

Malumunuz olduğu üzere “10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü “ olarak ülkemizde kutlanmakta. 1961 yılında çıkan bir yasaya tepki olarak o zamanki bazı gazeteler yasayı protesto ederek üç gün gazete çıkarmazlar. Üç gün boyunca müşterek bir gazete yayınlayarak adını da BASIN olarak seçerler. Bu tarihler basın çalışanlarının haklarına ve basın özgürlüğüne sahip çıkmaları bir miat olarak kabul edilerek “10 Ocak Çalışan Gazeteciler Bayramı” olarak kabul edilir. 1971 Yılına kadar Bayram olarak kutlanan 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Bayramı, 12 Mart Müdahalesinin ardından yaşanan basına getirilen sansür ve kısıtlamalara tepki olarak adındaki Bayram çıkarılarak “10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü” olarak bugüne kadar kutlana gelir…

Çalışan gazeteci kimdir? Çalışan gazeteci tanım olarak “Düzenli olarak günlük yahut sürekli bir yazılı, sesli, görüntülü, elektronik veya dijital basın yayın organında kadrolu veya sözleşmeli olarak telif karşılığı haber alma, işleme, iletme veya görüş fikir belirtme görevini üstlenen aynı zamanda asıl işi bu olan kişilerdir.” denilmektedir.

Yukarıdaki tanım işin teorik yanıdır, oysa pratik bunun tam tersidir. Geçmişte adına matbuat denilen basın ve şimdiki adıyla medya gelinen noktada birçok evrim geçirmiş, gelişmiş ve güçlenmiştir. Beşinci kuvvet olarak da adlandırılan basın geçmişten günümüze bir güç olarak varlığını sürdürmeye devam edeceğe benziyor.

Bugün ulusal ve yerel basında çalışan kaç gazeteci “Sarı Basın” kartına sahiptir. Sarı Basın kartı olmamakla beraber birçok önemli habere imza atmış onlarca “duayen” denilecek gazeteci mevcuttur. Yazdığı bir yazıyla gündemi değiştiren, bir röportajıyla ses getiren, bir manşetle hükümet kuran, hükümet değiştiren gazetecilerin kaçının sarı basın kartı vardır ve kaçı yukarıdaki tanıma uymaktadır. Her iletişim okuyan gerçekten gazetecimidir veya iyi gazetecimidir. Diğer yandan iletişim okumamakla birlikte,  “ilkeli, dürüst ve tarafsız” haber yaparak,  gerçek gazetecinin nasıl olması gerektiğini yazılarıyla, haberleriyle bize gösteren gazeteciye “iletişim okumadığı için” gazeteci veya iyi gazeteci diyemez miyiz, demeyecek miyiz?
Gelişen teknoloji ve iletişim araçları sayesinde yazılı basının yerini internet haberciliğinin tuttuğunu veya tutmaya aday olduğunu sanırım hepimiz kabul ediyoruz.  Geçmişte evine bir gazete belki alabilen bir okuyucu günümüzde onlarca internet haber sitesini tarayarak takip ediyor.  Aynı haberi çeşitli kaynaklardan okuyarak işin aslının gerçekte ne olduğunu görüyor ve anlıyor. Yani anlayacağınız yaptığınız haber sizi ele veriyor, okuyucu “kül yutmuyor”.
Efenim bu kadar girizgâh yeter, şimdi sadede gelelim,
Çalışan gazeteciler Günü için bendenizde naçizane söyleyecekleri vardı, bu hakkımı saklı tutmak kaydıyla şimdiye gelecek olursak mesele şu:
Yerel basında kendisine çok fazla önem addeden, kendisini bu işin “pir”i gören, başka gazeteci veya internet habercilerini küçümseyen, küçümsemekle kalmayıp onları “kopy-past” kopyala-yapıştır (kibarcasına yazdık, aslında hırsız demek istiyor) gazeteci olarak gören daha doğrusu gazeteci olarak görmeyen bir sözüm ona “duayen” den (!) bahsediyorum.
Bu zatı muhterem yazısında “Yani gazetecilik ile alakası olmayan insanlar asıl meslek sahiplerinin yerini işgal ederek meslekten para kazanmalarını engelliyorlar.Bırakın olayın maddi boyutunu aynı zamanda gazetecilik mesleğinin büyün saygınlığını da yerle bir ediyorlar.” Diyor. (İmla hatası duayen(!) gazetecimize aittir)
Muhterem devam ediyor “Bugün yerel gazetelerimiz ajans gazeteciliği yaparken yerel televizyonlarımızda haberciliğin dışında her işle meşgul oluyorlar.” Diyor. E biz ne diyoruz, bakın Allah şaşırtmaya görsün kendisini nasılda ele veriyor.
Biz bunu hep diyoruz sayın “duayen”(!), kendisine gazeteci süsü vermiş yerel ve ulusal bazı gazeteciler (- ki onlar kendilerini biliyor) her gün bir davette, bir programda arzı endam ediyor. Siyasilerle, yerel yönetimlerle gayet içli, dışlı…  Boy, boy resim çektirip objektiflere gülümsüyorlar. Muhalif desen muhalif değil, “yalaka” desen hiç değil. Ya ne yapar: Soru sormaz, kamu adına bilgi toplaması lazım gelirken muhteremin tek yaptığı resim çekilmek, pilav kaşıklamak, budur yaptığı.
Gazeteye veya internetinin başına geçer ajansın kendisine geçtiği haberi, ajansın fotoğrafıyla yayına alır, görev tamamlanmıştır. Yaptığı da yapacağı da, yazacağı da budur. Bunun adına bizim memlekette ne yazık ki gazetecilik deniyor.
Sabahtan akşama kurum ve kuruluşları gezerek reklam peşinde olacaksın, sonra o kurumlar hakkında yazı yazacaksın öyle mi?
Daha geçen gün çıkardığın dergiyi kurum ve kuruluşları gezerek bankolara, masalara parasız dağıtan benim öyleyse.  Dergi çıkarmadan önce anlı şanlı sözler ediyordun, özel haberlere ağırlık vereceğim. İlkeli, tarafsız ve dürüst olacağım…
Özel haber dediğiniz kurumların basın bülteni idi. O bültenleri biz internet siteleri günler öncesinden yayına almıştık. Niye zahmet edip bir ay sonra aynı haberi dergiye aldığınızı da doğrusu merak etmiyor değiliz.
Duayen(!) gazetecimiz klavyeyi almış eline verip veriştiriyor “Bazı internet sitelerinde ayda yılda bir yazı kaleme alarak veya kopyala yapıştır yaparak kendisini gazeteci sananlara prim vermemeliyiz. Her işin uzmanıymış gibi saatlerce televizyon ekranında konuşan çakma gazetecilere imkân tanımamalıyız.” Diyor.
Kime diyor bunları, elbette siz okuyuculara. Ya hu muhterem “emir-komuta” ile gazetecilik devri kapandı.  Kime neyi dayatıyorsunuz, bu işler arz-talep meselesidir.  Yani işin doğası gereği bir yerde bir boşluk varsa orası doldurulur. Sizler gerçek bir gazetecilik yapıyor olsaydınız “çakma” gazeteciler türemezdi.  Sizler asıl işiniz yapsaydınız biz internet habercileri gazetecileri bu işe bulaşmazdık. Biz ustalara saygıyı, emeğe saygıyı biliyoruz, bu işi yapmaktan imtina eder, hayâ ederdik. “Tereciye tere satmak” bizim haddimize mi?..
Zatı muhteremin her bir cümlesi ilkokul seviyesindeki bir öğrencinin bile yapmayacağı hatalarla dolu, dönüp yazdıklarına söylediklerine bakmaz gazetecilik dersi verir.
Muhterem Malatya medyasının fotoğrafını çekmiş ve naklen “tablo aynen şu; birisi çıkıyor kırk yılda bir internet sitesinde yazı yazıyor hemen araştırmacı gazeteci oluyor, başka biri belediyede çalışıyor akşam programda kendisini yazar-gazeteci olarak tanıtıyor. Hangi arada ne tür eğitimler aldı da saatler içerisinde gazetesi unvanını almayı hak etti anlamak mümkün değil” diyerek gözler önüne seriyor.(Yazım yanlışları “duayen”(!) gazeteciye aittir)
Şimdi bunu nasıl tevil etmeliyiz, bakalım;
Biz birkaç internet haber sitesi Malatya’da yayına başladığımızda sizler, internet sitesi nedir, nasıl olmalıdır, internet haberciliği yapılır mı kaygısı taşımıyordunuz. Sitelerinizde, birkaç hafta önceki “kıytırık” bir haber her gün siteye giren okuyucunun dikkatinden kaçmıyordu. Görsellik yok, özen-itina yok ve üstelik sitede günlük haberde yok (tu).
Bu işler basın ilan kurumundan reklam almakla, yerel yönetimleri arkanıza almakla olmuyor. Madem gazetecisiniz o zaman gazeteci gibi davranacaksınız. Gazeteci gibi davranamıyorsunuz o halde bu işi hakkıyla yapanlara “şapka çıkaracaksınız”. Onlar yerel medyada fark yarattılar, erinmeden, üşenmeden, tiraj kaygısı, reklam korkusu yaşamadan sadece habercilik yaptılar. Kurum ve kuruluşların haberlerini eğip bükmeden, çarpıtmadan olduğu gibi yansıttılar.  Hem kurum ve kuruluşların sesi hem de Malatya’nın yüz akı oldular.
İşlerinden, eşlerinden, sosyal yaşamlarından feragat ederek sabahlara kadar ekran başında emek harcadılar. Bu işi severek gönüllülük esası çerçevesinde yaptılar. Maaş, makam, şöhret, reklam, para kaygısı taşımadılar.
Gazetecilik kisvesi altında “tetikçilik” yapmadılar. Haberleri manipüle etmediler, kimsenin yaşamına, özeline, mahremine girmediler. Şantajla, siparişle başlık atmadılar. Kişi ve kurumlara saldırmadılar. Sadece kamu adına, kamu yararına habercilik yaptılar. Doğru, tarafsız, yansız ve yönsüz bir duruş sergilediler. Doğru bildiklerini dosdoğru bir şekilde ifade ettiler. Böyle olduğu içinde halktan teveccüh gördüler. Sizler dürüst haberciler olsaydınız bu okuyucular sizlerin siteleri, gazeteleri var iken biz internet haber sitelerine gelmezlerdi. Bize söylediklerinizin binde biri mesabesinde de kendinize bakın, yani aynaya bakın. Tabi aynada gördükleriniz sizi şaşırtmazsa…
Kısaca önünüze gelen yemeğin tarifiyle ilgileneceğinize yemeğin lezzetti ve sunumuyla ilgilenirseniz daha doğru bir iş yapmış olursunuz.
Zatı muhtereme göre bizler, yani internet haber siteleri yönetimi ve yazarları gazeteci değiliz, öyleyse 10 Ocak bizim neyimize(!), diyerek bir mim koyup devam edelim…
**
Gazeteci ve gazeteciliği salt tanımına hapsederek ve iletişim mezunu olmayı şart koşan “duayen”(!) gazeteciye bizde bir hatırlatma yapalım müsaadenizle.
Gazetecinin Temel Görevleri ve İlkeleri
·        Gazeteci bilgi, ses, görüntü elde etmek için yanıltıcı yöntemler kullanamaz.
·        Gazeteci, kamuya mal olmuş biri bile olsa halkın haber alma özgürlüğü ile doğrudan ilişkili olmadıkça özel hayatın gizliliği ilkesini ihlal edemez.
·        Gazeteci, yayınlanmış her yanlışı en kısa sürede düzeltmekle yükümlüdür.
·        Gazeteci aldığı bilgiyi kaynak izin vermedikçe açıklayamaz.
·        Gazeteci kanıtı olmayan dedikodu dayanaksız suçlamalardan uzak durur.
·        Gazeteci bir haberin veya bilginin yayınlanmasından maddi manevi beklentisi içerisinde olamaz.
·        Gazeteci, mesleğini reklamcılık, propaganda ve halkla ilişkiler ile karıştıramaz.
·        Gazeteci elindeki bilgileri yayın konusu dışında kendi menfaatleri için kullanamaz.
·        Gazeteci her ne amaçla olursa olsun tehdit ve şantaja başvuramaz. Bütün baskılara karşı koyar.
·        Gazeteci, her türlü baskıyı reddeder ve çalıştığı yer dışında kimseden talimat alamaz.
·        Gazeteci sıfatını taşıyan herkes meslek ilkelerini kabul etmiş sayılır.
·        Halkın bilgi edinme hakkın uyarınca, gazeteci kendi açısından sonuçları ne olursa olsun, gerçeklere ve doğrulara saygı duymak ve uymak zorundadır.
·        Gazeteci; bilgi ve haber alma, yorum yapma ve eleştiri haklarını her ne olursa olsun savunur.
·        Başta barış, demokrasi ve insan hakları olmak üzere, insanlığın evrensel değerlerini, çok sesliliği, farklılığa saygı duymayı savunur. Yani ayrımcılıktan uzak olur.
·        Gazeteci kaynağını bilmediği hiçbir haberi veya bilgiyi yayınlamaz.
·        Gazeteci temel bilgileri değiştiremez yok edemez.
 
 
Değerli dostlar, yeni yasama döneminde internet haberciliği bir tanıma kavuşacak. Yasayla hakları ve ödevleri ve sorumlulukları tayin edilecek.
İçimizde bu işi adamakıllı yapanlar olduğu gibi pek tabiî ki bu işin arkasına sığınarak istismar edenler vardı ve olmaya da belki devam edecektir. Bizlere düşen işin ehli ve işini yapan her kim olursa olsun takdir etmek, işin ehli olmayanları da tenkit etmek olmalı. Buyurgan bir tavırla, tepeden bakan bir anlayışla, küçümseyen bir yaklaşımla kendiniz büyütmez olsa, olsa rezil ve zelil edersiniz.  Bir kez “karizmanız çizilirse” tekrar itibar görmeniz mümkün olmaya bilir.
**
Mülki ve İdari Makamların Dikkatine!
Sayın Valim, Sayın Belediye Başkanım ve siz Sayın İl Özel İdare Başkanım,
Hepinizin malumu olduğu üzere ilimizde genel olarak erişim sorunu var. Bu erişim özellikle de engelliler için hayatı kaçınılmaz ölçüde zorlu ve çetin kılıyor.
İl Özel İdaresi Toplantı Salonu hemen her hafta bir veya birkaç etkinliğe ev sahipliği yapıyor. Bunlardan bazılarını özellikle görmek istememize rağmen ne yazık ki bu mümkün olmuyor. Örneğin BİLSAM tarafından organize edilen kültür kuşağı konferanslar serisinin hiç birisine iştirak etme şansımız olmadı.
Yine çok istememize rağmen ne yazık ki “Basının Sorunları” adlı panele de iştirak edemeyeceğiz…
Benim asıl anlamak istediğim, neden illa da burası? Neden  o salondan daha kullanışlı ve erişimi de uygun birkaç tane toplantı salonumuz varken yetkililerimiz bizleri ve bu durumu dikkate almazlar.Neden?..
Malatya belediyesi Konferans Salonumuz, Malatya kongre ve Kültür Merkezlerimiz varkenve onlarca erişime uygun başka kurumlarımızın toplantı salonları varken burasının tercih edilmesinin sebebi nedir. Var mı bunun bir hikmeti veya varsa biriniz lütfen bana söyleyin…
Geçtiğimiz günlerde Sayın Valimiz Vasip Şahin, İl Koordinasyon Kurulu Toplantısında “Bu iş için size Haziran ayına kadar süre veriyorum. Haziran ayına kadar binalarınızı engelli vatandaşlarımızın rahatlıkla hareket edebileceği, işlerini takip edebileceği duruma getirin.” Dedi. Şahin, konuşmasında: “Kamu yöneticileri olarak engelli vatandaşların gündelik hayatını kolaylaştırmak bizim temel görevimizdir.” Diyerek kamu kurum ve kuruluşlarının bu işi bir an çözmeleri gerektiğinin altını çizdi.
Sayın Valim,
Sizlerden hassaten rica ediyoruz, İl özel İdaresi Toplantı Salonuna ya erişim olanağı veya orada genel toplantı yapılmasına izin vermeyin, lütfen…
Yeniden görüşünceye kadar sağlıkla ve dostlukla kalınız efenim…
Basınımızın güzide temsilcileri ve basın emekçilerinin "10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü"nü kutluyorum. Her ne kadar gazeteci değilsek de...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder